17 Ekim 2006

10 YARALAR

10

YARALAR

YARALARA GİRİŞ

YARA KAVRAMI

Fiziksel veya kimyasal bir etkenin vücutta oluşturduğu her türlü hasara “Yara” adı verilir. Bu sözcükten sadece cildin bütünlüğünde bir bozukluğun oluştuğu durumlar anlaşılmaz. Cilt bütünlüğünde hiçbir bozulma olmadan da vücutta ağır yaralanmalar dahi oluşabilir. Örneğin bir künt batın travmasında dıştan hiçbir bulgu olmadan iç organlar ezilebilir veya yırtılabilir. Ses (basınç) dalgaları, ısı, elektrik akımı gibi fiziksel etkiler veya kimyasal ajanlarla da yaralar meydana gelebilir.

YARALARIN OLUŞUM MEKANİZMASI

Vücutta meydana gelen yaralanma çok çeşitli şekillerde meydana gelebilir. En sık karşılaşılan yaralanma türlerinden biri; belli bir kinetik enerjiye sahip veya belli bir kuvvetle uygulanan bir cismin vücuda lokal olarak isabet etmesi ve çeşitli etkenlere bağlı olarak hasar oluşturmasıdır. Bu etkenleri şöyle sıralayabiliriz:

TRANSFER EDİLEN ENERJİ

Hareketli bir cismin sahip olduğu kinetik enerji miktarı mV²/2 formülü ile hesaplanır. (m: Kg olarak kütle, V: m/sn olarak cismin hızı). Enerjinin, hızın karesi ile doğru orantılı oluşu ateşli silahların etkisi açısından önemlidir. Çok büyük bir hıza sahip olan mermi çekirdeği ağır hasarlar verebilmektedir.

Yaralanmanın oluşumunda dokuya transfer edilen enerjinin miktarı kadar, dokuya transfer süresi de önemlidir. Enerjinin dokuya transfer süresi uzadıkça zarar verici etkisi azalır. Vücudun veya vücut bölümünün aynı yönde hareket ettiği durumlarda ve isabet eden cismin esnek olduğu durumlarda transfer süresi uzayacaktır.

Bir diğer önemli nokta transfer alanının genişliğidir. Birim alana ne kadar çok enerji aktarılırsa, oluşacak olan hasar o oranda artacaktır. Dolayısıyla transfer alanı büyüdükçe, oluşan zarar azalır.

İSABET EDEN CİSİM

Yaralanmayı oluşturan etken, kinetik enerjiye sahip bir cisimse, bu cismin niteliği ve şekli, oluşan yaranın ağırlığı ve özelliklerini belirleyecek önemli bir faktör olacaktır.

Yukarıda transfer alanının etkisinden bahsetmiştik. Bir cismin ne kadar küçükse, oluşturacağı etki o derecede fazla olacaktır. Nitekim sivri ve keskin cisimlerde enerji çok dar bir alana aktarıldığı için yaralayıcı etkisi artar.

Yine enerjinin aktarım süresinden söz etmiştik. Cismin elastik yapıda oluşu aktarım süresini uzatır ve daha az etki yaratır. Cisim sertleştikçe aktarım süresi kısalır ve daha fazla zarar verir.

Enerjiyi aktaran cismin çarpma açısı da önemlidir. Cisim vücuda dik olarak isabet ettiğinde oluşturacağı hasar daha fazla olacaktır.

Yaralanmaya neden olan cismin, çarpma esnasındaki durumu da yaralanmanın niteliğini etkiler. Buna bir cam kavanozu örnek verebiliriz: Kavanoz çarptığında kırılırsa, enerjinin önemli bir bölümü çarpmaya harcanacağı için zarar daha az olur. Kırılmazsa enerjinin tümü dokuya aktarılır ve zarar artar.

YARALANAN VÜCUT BÖLGESİ

Darbenin isabet ettiği, dolayısıyla enerjinin aktarıldığı vücut bölgesindeki dokuların yapısı, oluşacak hasar açısından son derece önemlidir. Aynı nitelikteki bir travma uyluk bölgesi ile kafada aynı etkiyi göstermeyecektir. Aynı şekilde iç organlar da yapısına göre travmaya farklı biçimde cevap verir. Örneğin batın bölgesine isabet eden künt bir travma karaciğer gibi sert-solid yapıdaki bir organda kontüzyona yol açarken, mide gibi bir organda hava-sıvı hareketinin ani etkisi ile uzak noktalarda laserasyona yol açabilir.

Travma esnasında etkilenen vücut bölgesinin hareket kabiliyeti de yaralanmayı etkiler. Örneğin çeneye yönelik olarak atılan bir yumrukta kafanın hatta vücudun arkaya doğru hareketi, hem enerjini transfer süresini uzatır, hem de enerjinin önemli bir bölümü bu hareket için harcanır. Dolayısıyla nispeten az hasar oluşur. Ancak kafa ile vücudun sabit olduğu, örneğin duvara dayalı pozisyonda atılan yumrukta kafa ve vücut geriye doğru hareket etmeyeceği için etki çok daha fazla olacaktır.

Bazen yaralanmayı oluşturan darbe lokal değil, genel olabilir ve tüm vücudu veya vücudun büyük bir bölümünü etkileyebilir. Yüksekten düşme, trafik kazası gibi genel beden travması oluşturan olaylar böyledir.

Bir başka yaralanma mekanizması ise akselerasyon-deselerasyona bağlı olan yaralanmalardır. Vücudun tümünün veya bir bölümünün yavaş yavaş hızlanması, büyük hızlara erişmesi ve yavaş yavaş durması doku ve organlara zarar vermez. Ancak vücudun tümünün veya bir bölümünün birden hızlanıp (akselerasyon), birden durması (deselerasyon) doku ve organlara önemli derecede zarar verebilir. Böyle hallerde genellikle dıştan travmatik bir bulgu görülmezken iç organlarda önemli hasarlar oluşmaktadır.Önden ve arkadan çarpma şeklinde trafik kazalarında meydana gelen boyun yaralanmaları buna örnek oluşturur.

YARANIN KISIMLARI

Cilt bütünlüğünde bozukluk oluşturan bir yaranın kısımları şunlardır:

1. Yaranın boyu ( = uzunluğu): Yaranın bir ucundan diğer ucuna kadar olan uzunluğudur.

2. Yaranın genişliği(=açıklığı): Yaranın iki dudağı arasındaki mesafedir.

3. Yaranın dudakları: Yaranın iki tarafa doğru açılan kenarlarıdır.

4. Yaranın açıları: Yaranın iki ucunda dudaklar arasında kalan açılardır.

5. Yaranın kuyrukları: Yaranın iki ucunda yüzeyel, çizik şeklinde görülen kısımlardır.

6. Yaranın derinliği: Cilt seviyesi ile yaranın en derin olduğu yer arasındaki mesafedir.

YARALARIN SINIFLANDIRMASI

Çeşitli alet ve cisimlerle oluşan yaraları daha kolay anlatabilmek için birbirine yakın özellikler taşıyan yaraları gruplandırmakta fayda vardır. Bu amaçla yaraları şöyle sınıflandırabiliriz:

1. Künt Travmatik Yaralar

2. Kesik Biçiminde Yaralar

3. Delik Biçiminde Yaralar

4. Ateşli Silah Yaraları

5. Patlamaya Bağlı Yaralar

6. Isı, Elektrik, Kimyasal Madde, Radyasyon Gibi Etkilere Bağlı Yaralanmalar

1) KÜNT TRAVMATİK YARALAR

Bu tür yaralar, künt cisimlerle meydana gelir. Künt cisimler, ağırlığı ile iş gören, kesmeyen, delmeyen cisimlerdir. Sopa, odun, cop, taş, muşta, tekme, yumruk gibi cisimler künt cisimlerdir. Genel beden travması niteliğindeki yaralanmaların hemen tümünde oluşan lezyonların büyük bir bölümü de aynı niteliktedir.Künt cisimlerle çeşitli nitelikte lezyonlar meydana gelebilir:

1A) KÜNT CİSİM YARALARI:

Künt bir cismin darbesi ile cilt ve damarlarda bazı bölümlerde ezilme, bazı bölümlerde gerilme meydana gelir ve esneme sınırı aşıldığı anda cilt ve dokular tek yönde veya çeşitli yönlerde yırtılır. Böylece cilt bütünlüğünü bozan yaralar meydana gelir. Bu yaralar genellikle cilt ile altındaki kemiğin birbirine yakın olduğu, cilt altı dokuların, özellikle adalelerin az olduğu veya olmadığı bölgelerde meydana gelir.

Bu tür yaraların dudakları düzgün değil, parçalı görünümdedir. Etrafında ekimoz ve sıyrıklar bulunur. Genellikle dudaklar arasında kopmadan kalmış damar-sinir-doku köprüleri mevcuttur. Bazen çok parçalı, yıldızvari görünümde olabilirler.

Künt cisim yaraları genellikle başka yaralara karışmaz. Ancak genelde cilt altı dokusunun az olduğu yerlerde alttaki kemik ile künt cisim arasında sıkışan cildin düzgün bir biçimde yırtılması ile dudakları nispeten düzgün yaralar oluşabilir. Bunları kesik türdeki yaralar ile karıştırmamak için dikkatli olunmalıdır.

1B)SIYRIK:

Künt cisimlerin sürtünme tarzındaki etkisine bağlı olarak cildin yüzeyel tabakalarının veya tümünün kalkası şeklinde lezyonlardır. Üzerleri kısa sürede kurut ile kaplanır. Basit lezyonlar olmakla birlikte genişlik, şekil ve lokalizasyonlarına göre uğranılan travmanın niteliği hakkında önemli fikir verirler. Örneğin sırtta yaygın, aşağıdan yukarı çizgiler gösteren bir sıyrık yerde sürüklenmeyi; diz, dirsekler ve el ayalarındaki sıyrıklar düşmeyi; boyunda yanmaya benzer küçük sıyrıklar elle boğulmayı düşündürebilir. Antemortem olarak meydana gelmiş bir sıyrığın, postmortem olarak meydana gelen parşömen plaklarından ayırımının yapılması ve karıştırılmaması gerekir.

1C)EKİMOZ:

Künt travma etkisi ile yırtılan küçük damarlardan açığa çıkan kanın doku aralıklarına sızması sonucu oluşan bu lezyonlara “çürük, morluk” adı da verilir. Damar dışına sızma olayı cilt altına yakın ise, ciltte görünür ekimozlar oluşur. Eğer bu olay sadece derin dokularda meydana gelirse ciltte görünür halde değildir. Bu tür ekimozlara “derin ekimoz” adı verilmektedir.

Ekimozlar genellikle bir şekil ifade etmezler. Ancak bazen kendilerini meydana getiren cismin şekline uygun bir şekil gösterirler. Bu durum genellikle cildin yüzeyel olarak sıkıştığı hallerde meydana gelir. Vücudun üzerinden araç geçmesine bağlı olarak ortaya çıkan lastik izleri buna örnek olarak verilebilir. Uygulamada görülen en önemli şekilli ekimozlar “ray şeklinde ekimoz” dediğimiz, birbirine paralel iki düz hat şeklindeki ekimozlardır. Bu ekimozlar, sopa, cop, su borusu gibi cisimlerin vurulması sonucu oluşur.

Ekimozlar yeni oluştuğunda kırmızı-mor karışımı bir renk gösterirler. Daha sonra mor, yeşil, sarı şeklinde renk değişikliği gösterirler. Bu renk değişikliği ne zaman meydana geldiklerini tayinde fikir verirse de; çok fazla değişkene bağlı olduğu için ekimoz yaşının tayininde kullanırken dikkatli olunmalıdır.

Ekimozlar açısından otopside dikkat edilmesi gereken önemli bir konu; derin ekimozların açığa çıkarılmasıdır. Özellikle kalça bölgesi, bacaklar ve ayak tabanlarında mevcut derin ekimozların klasik bir otopside atlanması ihtimali vardır. Şüpheli olgularda bu bölgelere kemiğe kadar varan derin kesiler yapılarak derindeki dokuların kontrol edilmesi gerekir.

Ekimozlar genellikle travmanın isabet ettiği noktada oluşur. Ancak bazen gevşek dokuya sahip bölgelerde, damar dışına çıkan kan yerçekiminin etkisi ile aşağı doğru sızabilir ve daha alt bölgelerde görünür hale gelebilir (Gezgin Ekimoz). Saçlı deri bölgesindeki bir yaralanmada göz çevresinde meydana gelen ekimozlar bunun en tipik örneğini oluşturur.

1D)HEMATOM:

Travma sonucu yırtılan damarlardan çıkan kanın, ekimoz oluşumunda olduğu gibi doku aralıklarını değil de bir doku boşluğunu doldurması veya bir kitle oluşturması sonucu meydana gelen lezyonlardır.

Yukarıda anlattıklarımızın dışında künt travma etkisi ile dokularda ezilmeler, iskelet sisteminde kırıklar, iç organ, damar ve sinir lezyonları da oluşabilir. Bunlara bölgesel yaralanmalar konusu içersinde yer verilmiştir.

2) KESİK BİÇİMİNDE YARALAR

2A) KESİCİ ALET VEYA CİSİM YARALARI

Keskin olan yüzleri ile cildi ve dokuları kesen, delmeyen, ezmeyen aletlere klasik kesici alet adı verilir. Ustura, jilet, falçata gibi aletler bu türdendir. Elbette ki delici niteliği olan bir aletin, örneğin bir bıçağın sadece keskin yüzünün kullanılması durumunda, bir kesici alet yarası oluşturacağı göz ardı edilmemelidir.

Kesici alet yaralarının dudakları düzgündür. Boyları derinliklerinden fazladır. Yüzeyel bir kuyrukla başlarlar, gittikçe derinleşirler, en derin yerleri yaranın orta kısmıdır. Sonra gittikçe yüzeyselleşip çizgi şeklinde bir çıkış kuyruğu ile son bulurlar. Genellikle giriş kuyruğu daha kısa,çıkış kuyruğu daha uzundur. Bu özellikten faydalanılarak aletin hangi yönde çekildiği söylenebilir. Yaranın genişliği, vücuttaki lokalizasyonuna ve yönüne göre değişir. Cildin gergin olduğu bölgelerde ve adale liflerine dik olduğu durumlarda yaranın açıklığı fazladır. Aksi halde dudaklar kapalı durur ve genişliği fazla değildir. Bu tür yaraların her iki ucundaki açılar dardır. Kesici aletler tüm yumuşak dokuları keser. Uygulamadaki genel anlamı ile kemiği kesmezler, periostta çizikler oluştururlar. Kaza sonucu yaralanmaları sıktır.

EKLEM AÇMA:

İntihar amacıyla genelde el bilekleri olmak üzere diz arkalarındaki popliteal çukurlar ve inguinal bölgelerde ana damarı kesen yaralanmalar meydana getirilebilmektedir. Yine aynı bölgelerde bazen kaza ve cinayet sonucu oluşmuş yaralara da rastlamak mümkündür. Yaralanan bölge “tereddüt izleri” olarak adlandırılan birden çok yüzeyel kesi de içeriyor ise intihar olasılığı daha yüksektir.

BOĞAZLANMA VE ENSELENME:

Daha çok cinayet amaçlı kesici alet yaraları olup, özellikle akıl hastalarında veya bazı akıl hastalığı olmayan kişilerde intihar yöntemi olarak da kullanılabilmektedir. Bir kişi boğazında ikiden fazla derin (larenks ve özefagusu kesen) yara oluşturamaz. Boğazlanmada ölüm mekanizması; damarların kesilmesine bağlı dış kanama, kan aspirasyonu, hava embolisi, vazo-vagal inhibisyonun müşterek etkisi ile meydana gelir.

2B) KESİCİ EZİCİ ALET YARALARI

Bu tür aletler, balta, satır, girebi gibi keskin bir yüze sahip ve nispeten ağır aletlerdir. Oluşan yaranın dudakları nispeten düzgündür. Bu düzgünlük aletin keskinliğine bağlıdır. Alet ne kadar keskinse yaranın görünümü o derecede kesici alet yarasına benzer. Alet körse, yaranın dudakları künt cisim yarasına benzeme eğilimi gösterir. Kesici-ezici alet yaralarının açıları dardır. Ancak yaranın uçlarında kuyruk bulunmaz. Yaraya profilden bakıldığında, iki uç aynı hizadadır. Yani yara “V” şeklinde gözükür. Bu özellik, kesici alet yaralarından ayırımda büyük kolaylık sağlar. Bir diğer özellik, bu aletlerin kemiği düzgün biçimde kesebilmesidir. Değerlendirme muhakkak kemikle birlikte yapılmalıdır. Bu tür aletler yumuşak dokudan zengin bölgelerde geniş flap tarzında yaralar oluşturabilir, kafayı veya ekstremiteleri ampute edebilirler.

3) DELİK BİÇİMİNDE YARALAR

3A)KESİCİ-DELİCİ ALET YARALARI

Bu tür aletler, keskin olan yüzleri ile cildi ve dokuları keserken sivri uçları ile de delen aletlerdir. Bıçak, kama, hançer, çakı, sustalı çakı gibi tüm aletler bu türdendir.

Bu türdeki yaralarda dudaklar düzgündür. Yaranın derinliği, boyuna oranla fazladır. Sadece bir tarafta kuyruk bulunur. Bu kuyruk alet çıkarken meydana gelir. Yaranın boyu, kendisini oluşturan aletin namlu genişliğinden fazladır. Yaranın derinliği, kendisini meydana getiren aletin namlu uzunluğuna eşit, az veya fazla olabilir. Eşit olması, aletin sapına kadar veya ele destek yapan mahmuzuna kadar battığını; az olması, tamamen batmadığını gösterir. Fazla olması için ise cildin ve dokuların içeriye doğru esnemesi gerekir. Karın duvarı gibi esneyebilen bölgelerde bu tür yaralar oluşmaktadır (Akordiyon yara) .

Bazı kesici-delici aletlerin namlusunun iki tarafı da keskin, bazılarının bir tarafı keskin bir tarafı künt, bazılarının ise ucunun iki tarafı da keskin ama gövdesinin bir tarafı keskin bir tarafı künttür. Birinci gruptaki kesici-delici aletlerin oluşturduğu yaraların her iki açısı da dar açı olacaktır. İkinci gruptakilerde bir taraftaki açı dar, diğer taraftaki açı geniş olur. Üçüncü gruptakilerde ise yine her iki açı da dar olmaktadır. Kesici-delici aletler kafa, göğüs ve batın boşluğuna girebilirler.

3B) DELİCİ ALET YARALARI

Şiş, iğne, tornavida gibi sivri olan uçları ile cildi ve dokuları delen aletlere “delici alet” adı verilmektedir. Bu gruptaki aletlerin oluşturduğu yaraların derinliği, boyuna göre çok fazladır. Her üç vücut boşluğuna da girebilirler. Cildin üzerinde, delici aletin kesitine uygun bir yara meydana gelir. Ancak bu yara cildin gerginliği nedeniyle farklı bir şekilde görülebilir. Örneğin yuvarlak kesitli bir şişin yarası oval biçimde, dörtgen kesitli bir soba demirinin yarası yıldızvari biçimde gözükebilir. Cildin dört yandan çektirilmesi ile yaranın gerçek şekli ortaya konabilir. Aksi halde kesici-delici alet yaraları ile veya atipik ateşli silah mermi çekirdeği yaraları ile karışması ihtimali vardır.

BIÇAK YARALARINDA ORİJİN TAYİNİNE YÖNELİK ARAŞTIRMALAR

Çok nadiren cinayet işleyenlerce taklit edilseler de intihara bağlı bıçak yaralarının kendilerine özgü tipi vardır. İntihar veya kendini yaralamak amacıy­la olsun, şahsın kendisinde meydana getirdiği yaraların değişmez özellikleri vardır. Birbirine yakın ve paralel grup halinde yaralar görülür. Bu yaralarda inti inti­har ve intihar girişimlerinde en çok kullanılan yerler bileklerin içyüzü, boğazdır ve bunlar "tereddüt kesileri" olarak adlandırılırlar. İlk kesiler yüzeyel yapılır ve ölüm için karar kesinleşince derinleştirilir. Doğaldır ki çoğu zaman deneme çok acılı olur ve yarıda bırakılır. Başka ne­denlerle ölüm olmazsa, özellikle bileklerde yara izleri kalır.

Tereddüt kesilerinin miktarı çok farklı olabilir. İki veya üç olabileceği gibi bazı nadir olgularda birkaç yüze kadar çıkabilir. Çok yüzeyel olduğundan çoğu hayatı az tehdit eder niteliktedir; ancak boyunda juguler sistemin herhangi bir dalının kesilmesi ölümcül kanamaya yol açabilir veya trakea kesilebilir ve nefes yollarında kan dolması ile tıkanıklık oluşturabilir. Hatta hava embolisi bile görü­lebilir.

Sağ ellerini kullanan maktullerde, kesiler sıklıkla sol tarafta en derindir ve yara kuyrukları sağa doğrudur, larenksi oblik olarak aşağı istikamette kat eder ve bu organı kötü şekilde yaralayabilir.

Katil olaylarındaki boğaz kesileri daha ciddi olup tereddüt kesileri içer­mez. Ancak yazar, bu tipte olmuş ve incelemede zorluğa yol açmış iki boğazla­ma olayı görmüştür.

Boğazlamalardaki yaralar birçok keşi içerebilir; ancak bunlar düzenli de­ğildir, kurbanın hareketine bağlı olarak ana keşiden çeşitli açılarda uzaklaşır tarzdadırlar. Ana keşi çok derin olabilir, larenksi kat eder, hatta bazen omurlara ulaşabilir; ancak tesadüfen çok kararlı biçimde intihar eden bir şahıs, başını gövdeden nerede ise ayırabilecek duruma gelebilir.

Bıçaklama da intiharda yaygın kullanılan bir şekil olduğu gibi, Batı ülke­lerinde adam öldürmek için en çok kullanılan yöntemdir. Kendi kendini yarala­mada alet en sıklıkla göğüse, bazen boyna, hatta bazen de kafatasmı yarala­yacak şekilde, başa batırılır. Silah yaralarında olduğu gibi, batın yaraları çok nadirdir. Çünkü, ölüm gerçekleşmeyebilir veya uzayarak ve acı vererek olur. İntihara bağlı göğüs yaraları genellikle sol taraftadır ve kalbin yeri ayarlanarak yapılabilir. Yara genellikle tektir; ancak her biri öldürücü olan çok miktardaki ya­ranın bulunması, mutlaka katil olayı anlamına gelmez. Yazar, karaciğerin sol lobunun bir parçasını da dışarı çıkaracak şekilde, bir doktorun kendi göğsünü en az sekiz darbe ile yaraladığını görmüştür. Bazı kendi kendine meydana ge­tirilen yaralar tuhaf olabilir ve ağır akıl hastalığı ile bağlantılı bulunabilir. Hatırlanmalıdır ki, genital organ yara­lanmaları, hatta kastrasyon ile şakaklara, alına ve göğüse nafiz, kanayan çok sayıda küçük yaralar görülebilir. Daha az derecedeki kendi kendini yaralamalar ölüme neden olmadığından, bu bölümde anlatılmamış­tır.

Kendilerini göğüslerinden yaralayarak intihar edenlerin olasılıkla büyük çoğunluğu, cinayet olaylarında bıçak elbise üstünden de saplanabildiğinden, güdüyü tabir etmede önemli bir özellik olan üzerlerindeki giysiyi çıkarma yoluna giderler.

Cinayete bağlı bıçak yaralarının belirli özellikleri yoktur ve ancak vücu­dun sırt gibi ulaşılamayacak yerlerindelerse veya ölüm yerinde suç aleti yok­sa, kesin olarak belirlenirler. Bıçakla öldürücü kaza yaralanmaları sıradışıdır. Ancak kasaplarda, hayvan kesenlerde vb. görülebilir. Pencereleri ve cam kapı­ları kırıp düşmeyle oluşan öldürücü kesiler de kaydedilmiştir; ama çevre bulgu­ları belirlidir.

4) ATEŞLİ SİLAH YARALANMALARI

Dünyanın değişik bölümlerinde silahlara bağlı ölüm olaylarının yüzdesi silahların elde edilebilmesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Bazı Avrupa ül­keleri silah bulundurmayı yasaklama konusunda katı kanunlara sahiptir ve bunlarda ölümler daha azdır. Ancak ABD ve ülkemiz gibi bazı ülkelerde silah taşımanın yaygın olduğu ve toplum içinde silahlar rahatlıkla temin edilebildiği durumlarda, adam öldürme olaylarının büyük bir bölümünü ateşli silahla öldürmeler oluşturur.

4A) MERMİ ÇEKİRDEĞİ İLE OLUŞAN YARALAR

Bir ateşli silah mermi çekirdeği vücuda isabet ettiğinde,vücuda girdiği deliğe “giriş deliği” vücutta izlediği yola ”traje” ve vücudu terk ettiği deliğe de “çıkış deliği” adı verilmektedir.

GİRİŞ DELİĞİ

Ateşli silah mermi çekirdeği cilde değdiği andaki olaylar yavaş bir biçimde göz önüne getirilirse,giriş deliğinin özellikleri anlaşılmış olur. Çekirdek genelde cilde değdiğinde çok büyük bir hıza ve enerjiye sahiptir. Aynı zamanda kendi ekseni etrafında dönmektedir. Cildi içeri doğru çukurlaştırır. Bu çukurlaşma cildin esneme kabiliyeti sona erinceye kadar sürer ve nihayet cilt delinir. Mermi çekirdeği yoluna devam ederken çukurlaşan kısım yerine gelir. Böylelikle ciltte bir giriş deliği açılmış olur. Oluşum mekanizması itibarıyla birçok faktöre göre değişmekle beraber deliğin çapı, kendisini meydana getiren çekirdeğin çapına eşit, ondan az veya fazla olabilir. Mermi çekirdeği giriş yaparken aynı zamanda kendi ekseni etrafında döndüğü için deliğin kenarlarını sıyırır. Yaklaşık 1mm kalınlığındaki bu sıyrık halkasından eğer kişi ölmüşse, sıvı kaybı gerçekleşir ve bir parşömenleşme olur. İşte giriş deliği etrafındaki koyu renkli bu parşömen halkasına “vurma halkası “denir. Mermi çekirdeğinin vücuda dik olarak isabet ettiği durumlarda,giriş deliği ve etrafındaki vurma halkası yuvarlaktır. Eğer mermi çekirdeği teğet şekilde girerse,giriş yönüne göre vurma halkasının kalınlığı bir tarafta daha fazla olacaktır.

Mermi çekirdeği silahın namlusundan geçerken,namlunun içindeki yağ , is , pas gibi maddeleri üzerine alır bu maddeler cildin delinmesi esnasında giriş deliğinin etrafında kalır. Dolayısıyla giriş deliğinin iç kısmında esmer bir halka oluştururlar. Buna “silinti halkası “adı verilmektedir. Silinti halkası genellikle ilk birkaç atışta oluşmaktadır. Pratik olarak görülmesi çok kolay değildir. Yaranın büyüteç altında incelenmesi gerekebilir.

Bazen giriş delikleri anlattığımız gibi çok muntazam oluşmaz. Mermi çekirdeğinin oval olan uç kısmı ile giriş yapmadığı,bir yere çarpıp deforme olduktan sonra vücuda isabet ettiği veya cildin hemen altında sert kemik dokusunun bulunduğu bölgelere isabet ettiği durumlarda ;tamamen şekilsiz patlama tarzında,yıldızvari giriş delikleri oluşabilir. Bunlara “atipik giriş deliği “adı verilmektedir.

TRAJE

Mermi çekirdeğinin vücutta izlediği yoldur. Çekirdek vücudu terk etti ise; giriş deliğinden çıkış deliğine kadar ,vücutta kaldı ise kaldığı yere kadar uzanır. Genellikle düz bir hat şeklindedir. Özellikle sert olan kemik dokusuna çarptıktan sonra yön değiştiren çekirdeklerin trajesi ise düz bir hat boyunca uzanmaz. Trajenin genişliği, kendisini meydana getiren mermi çekirdeği ile uyum gösterir. Ancak bu genişlik,mermi çekirdeğinin enerjisi,etkilenen dokunun yapısı gibi birçok faktöre göre değişir. Mermi çekirdeğinin ilerlerken çevresine enerji yaydığı ,herhangi bir noktada dokunun yapısına göre o bölgede fazlaca genişleme olduğu ,mermi çekirdeği geçtikten sonra elastikiyeti nispetinde dokunun eski halini aldığı, dolayısıyla dokuda oluşan hasarın mevcut traje genişliğinden fazla olduğu kabul edilir.

ÇIKIŞ DELİĞİ

Genellikle giriş deliğinden daha büyükçe ,cilt ile birlikte dokuların dışarıya doğru çıkıntı yapabildiği lezyonlardır. Bazı hallerde çıkış delikleri girişe göre daha küçük ve daha muntazam olabilir. Çekirdeğin vücuda yan kısmı ile isabet edip meydana getirdiği atipik girişten sonra, burun kısmı ile çıkış yaptığı bir durum, buna örnek olarak verilebilir.

ÇEŞİTLİ ATIŞ MESAFELERİNE GÖRE OLUŞAN YARALARIN ÖZELLİKLERİ

Bir ateşli silahla ateş edildiği esnada ,namlu ucu ile hedef arasındaki mesafeye “atış mesafesi” adı verilmektedir.

Olayın tarzı ve orijini açısından önemli olduğu için ,ateşli silahla yaralanma olaylarında atış mesafesinin tayini son derece önemlidir. Aslında elimizde çok kesin biçimde mesafe tayinine yarayacak yöntemler yoktur. Mesafe tayini ancak birtakım gruplandırmalar şeklinde yapılır,bunda da yaraların özellikleri ile barutun yanma ürünlerinin ciltte ve elbiselerde bıraktığı kalıntılardan faydalanılır.

Barut yandığında ve patladığında, namlunun ağzından alev, is, duman (barut gazları), yanmamış barut taneleri çıkar. Bir ateşli silahın namlusundan çıkan barutun yanma ürünlerinin hangi mesafelere gideceği son derece fazla değişkene bağlı olup kesinlik taşımaz. Silahın cinsi, namlu uzunluğu, namlu çapı, kullanılan barutun cinsi, miktarı, o andaki nem derecesi gibi birçok faktör etki eder.

Bu durum göz önünde tutulmak kaydıyla çok ortalama değerlere kısa namlulu bir silahta alevin 5-10cm, dumanın 15-20cm ,yanmamış barut tanelerinin 30-45 cm mesafeye gittiği kabul edilir.

Uzun namlulu silahlarda bu mesafeler artar ve daha çok yanma ürünü ortaya çıkar ve barut taneleri 75-100 cm’ye kadar gidebilir.

Atış mesafeleri; bitişik, yakın ve uzak olmak üzere üç grupta incelenebilir.

TAM TEMAS HALİNDE BİTİŞİK ATIŞ

Namlunun hedefe tam temas ettirilmesi ( 0 cm mesafe) ile yapılan atışlardır. Eğer namlu cilde tam olarak temas halinde iken ateş edilirse, mermi çekirdeği cildi ve vücudu delip geçerken, namlunun ağzından çıkan tüm yanma ürünleri cildin altına dolar. Bu esnada gazların basınç etkisi ile yaranın altındaki, cilt altında bir boşluk oluşur. Alev, bu boşluğu yakar. Duman, siyaha boyar. Yanmamış barut taneleri de içine girer. Böylelikle cildin altında yanık, kavruk,siyah renkli bir boşluk oluşur Buna Hofmann Çukuru (Hoffmann maden çukuru) adı verilir.

Böyle bir durumda cildin üzerinde baruta ait artıklar görülmez. Gazların basıncı ile yara bir an için dışarı doğru itileceğinden, nispeten genişleyebilir ve kenarları muntazam olmayabilir. Eğer namlu ağzı cilde doğru bastırılmışsa, basıncın etkisiyle yaranın kenarları dışa doğru itildiğinde namluya çarpabilir ve yaranın etrafında namlunun izine ait bir lezyon görülebilir (Stampa İzi).

TAM TEMAS HALİNDE OLMAYAN BİTİŞİK ATIŞ (BİTİŞİĞE YAKIN ATIŞ)

Eğer namlu cilde tam temas ettirilmez de 2-3 cm’ ye kadar bir mesafeden atış yapılırsa yukarıda belirttiğimiz cilt altı bulguları yine oluşur.

Ancak farklı olarak barutun yanma ürünlerinin bir kısmı cildin üzerinde, giriş deliğinin çevresinde görülür. Alev cildi ve kılları yakar, duman siyaha boyar, yanmamış ve yanmaya devam eden barut taneleri de cilde saplanır. Barut tanelerinin cilde saplanmasına “tatuaj” veya “barut kakmaları” adı verilir

YAKIN ATIŞ

Barutun yanma ürünlerinin gidebildiği en uzak mesafenin içinden yapılan atıştır. Yukarıda 2-3 cm’ ye kadar olan atışın bitişik atış olduğunu ve barutun yanma ürünlerinin kısa namlulu silahlarda en fazla 30-45 cm, uzun namlulu silahlarda 75-100 cm olduğunu belirttiğimize göre bu mesafeler arasından yapılan atışlar yakın atıştır.

Yakın atışlarda cilt altında barutun yanma ürünleri görülmez. Hepsi cildin üzerinde kalır. Cildin üzerinde hangi bulguların olacağı, yakın atışın mesafesine bağlıdır.

10cm’ nin içinden yapılan atışlarda cilt üzerinde yanık, is ve barut kakmaları, 15-20 cm arasından yapılan atışlarda is ve barut kakmaları, 20 cm ile kısa namlulu silahlarda 30-45 cm, uzun namlulu silahlarda 75-100 cm arasından yapılan atışlarda sadece barut kakmaları görülebilir

UZAK ATIŞ

Barutun yanma ürünlerinin gidebildiği en uzak mesafenin dışından yapılan atışlardır. Yukarıda anlattığımız bilgilere göre ortalama olarak kısa namlulu silahlarda 30-45cm, uzun namlulu silahlarda ise 75-100cm dışından yapılan atışlar uzak atış olarak isimlendirilir.

Anlattığımız tüm bulgular, atışın çıplak cilde yapıldığı durumlarda geçerlidir. Eğer atışın yapıldığı yer elbiseli bir bölge ise,elbiselerin ayrıca tatbiki gerekecektir.

4B) AV TÜFEĞİ SAÇMA TANELERİ İLE OLUŞAN YARALAR :

Av tüfekleri ile yapılan atışlarda, saçma tanelerinin oluşturduğu yaralanmalar, tamamen farklı özellikler gösterir. Saçma taneleri, ortalama 1 metreye kadar dağılmadan, topluca giderler. Bunun sonucu olarak eğer 1 metre içinden bir atış yapılırsa; yaklaşık 1.5 cm genişlikte, nispeten muntazam kenarlı ve yuvarlak bir giriş lezyonu meydana gelir. Bu lezyona “saçma taneleri toplu giriş deliği” adı verilir.

Av tüfeklerinde de barutun yanma ürünlerinin gidebildiği en uzak mesafeler, birçok etkene göre değişiklik gösterir. Av tüfeği fişeklerinin tümü fabrikasyon olmayıp evde imal edilebilir olmaları da önemli bir etkendir. Bu durum özellikle barutun cins ve miktarının çok daha fazla değişiklik göstermesine neden olur . ancak yinede ortalama değerler verecek olursak; alevin 15 cm, is bırakacak şekilde dumanın 30 cm, yanmamış barut tanelerinin 100 cm mesafeye kadar gittiği kabul edilebilir.

Av tüfeği fişeklerinin yapısında bulunan, keçeden veya plastikten yapılmış tapanın yaklaşık olarak 5 metre mesafeye gittiği kabul edilebilir. Karton veya plastikten yapılmış olan kapak ise hafif olduğu için çok kısa mesafede yana kayar ve pratik olarak gidebildiği mesafe çok önemli değildir.

Saçma taneleri ,belirttiğimiz gibi bir müddet toplu gittikten sonra dağılmaya başlarlar. Bu dağılım öncelikle giriş deliğinin çapının büyümesine ve etrafının sirsineli bir görünüm kazanmasına neden olur. Mesafe arttıkça, giriş lezyonunun çapı artar ve nihayet saçma taneleri tek tek girmeye başlar. Bu dağılımın hangi mesafede nasıl olacağı , kullanılan tüfeğin namlu çapı ve saçmaların büyüklüğü ile çok yakından ilgilidir. Bu nedenle çeşitli tüfek çapı ve saçma büyüklüğüne göre dağılım ile ilgili tablolar geliştirilmiştir. Bu tablolardan yararlanılabilmesi için; vücutta en uzak saçma taneleri arasındaki ortalama mesafe ile, saçmaların kendi arasındaki ortalama mesafe ölçülür. Saçma boyunu tespit edebilmek için vücuttan örnek saçma tanesi çıkarılır. Kullanılan tüfeğin de belli olması halinde ortalama atış mesafesi tayini yapılır. Kesin atış mesafesi tayini için ise ,aynı tüfeğin, aynı nitelikteki ve miktardaki barut ve saçma taneleri içeren fişeklerin kullanılarak deneme atışları yapılması gereklidir.

Bazen av tüfeklerinde saçma taneleri yerine tek, küre şeklinde veya silindir şeklinde kurşunlar kullanılabilir. Bu durumda yukarıda saçma dağılımı ile ilgili olarak anlattığımız özellikler oluşmaz. Diğer bulguların hepsi aynıdır.

ATEŞLİ SİLAH YARALANMALARINDA

ADLİ TIP AÇISINDAN ÖNEMLİ HUSUSLAR

GİRİŞ- ÇIKIŞ DELİKLERİNİN AYRIMI

Olayın meydana gelişi ve orijinin tayini açısından ateşli silah yaralarından hangisinin giriş, hangisinin çıkış olduğunu tespit etmek özellikle otopside son derece önemlidir.

Etrafında vurma halkası, silinti halkası veya barutun yanma ürünlerine ait bulgular bulunan delik giriş deliğidir (Tipik giriş deliği). Deliklerin hiçbirinde böyle bir bulgu yoksa elbiseli bölgede olup olmadıklarına bakılır. Eğer atış elbiseli bir bölgeye yapılmışsa, elbiselerdeki deliklerde barutun yanma ürünleri aranarak ayrım yapılır.

Deliklerin büyüklüğüne bakılarak ayrım yapılabilir. Genellikle küçük olan delik giriş, daha büyük olan delik ise çıkıştır. Ancak bu bulgu tek başına kesinlikle ayrım kriteri değildir. Bazen giriş deliğinin büyük, çıkış deliğinin daha küçük olabileceği unutulmamalıdır.

Eğer ateşli mermi çekirdeği kemiklerde bir kırık oluşturmuşsa, bu ayrım için son derece faydalıdır. Kırılan kemik femur benzeri uzun bir kemikse, öncelikle radyolojik tetkiklerden faydalanılmalıdır. Skopi altında veya grafi (ön-arka ve lateral pozisyonda) çekerek, kırılan kemik parçalarının ve kemiğe çarptığı esnada mermi çekirdeğinden kopması muhtemel küçük metal parçacıklarının hangi tarafa doğru gitmiş olduğuna dikkat edilir. Parçaların gittiği taraftaki delik çıkış deliğidir.

Eğer kırılmış veya delinmiş olan kemik kafatası, iliak veya skapula gibi yassı türde bir kemikse; mermi çekirdeğinin yönü kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir durumda kemiğin üzerindeki deliğin giriş tarafındaki ağzı daha küçüktür ve kenarları keskindir. Çıkış tarafındaki ağzı ise daha büyük olup kenarlarındaki kemiğin halka şeklinde kırılması sonucu krater tarzında görülür.

HANGİ MERMİ ÇEKİRDEĞİNİN VÜCUDA DAHA ÖNCE GİRDİĞİNİN TESPİTİ

Bazı durumlarda hekimden yaraların durumuna bakarak, şahsa kimin daha önce ateş ettiği, hangi yaranın daha önce meydana geldiğinin tespiti istenebilir.

Meydana gelen yaralar arasında uzunca bir süre geçmişse yara yaşı tayini yapılabilir. (Ancak uygulamada bu durumla pek karşılaşılmamaktadır. Genellikle bir olayda şahsa ateş edildiği zaman atışlar arka arkaya olur ve aralarındaki süre çok kısadır).

Bazen kafaya isabet eden mermi çekirdeklerinin kafatasında oluşturduğu giriş deliğinden uzanan kırık hatlarının durumuna göre ayrıma gidilebilir. Burada yeni oluşan kırık hattının daha önce oluşmuş olan bir kırık hattını aşmaması prensibinden faydalanılır. Eğer bir giriş deliğinden uzanan kırık hattına diğer delikten uzanan kırık hattı gelip dayanmışsa, bu kırık hattı ikinci atışa ait olacaktır.

“SU TAZYİKİ” ETKİSİ

Eğer mermi çekirdeğinin kinetik enerjisi çok yüksekse ve kafa, kalp, dolu mide veya dolu mesane gibi içi sıvı dolu kapalı organlara isabet ederse; enerji sıvılar tarafından bir anda her yöne iletilir ve tazyikin etkisi ile parçalanma meydana gelir. Bu olaya su tazyikiadı verilir.

ATIŞIN YÖNÜ VE SEVİYESİNİN TESPİTİ

Ateşli silahla yaralanma olayında atışın hangi yön ve seviyeden yapıldığının tıbbi açıdan tayini istenebilir. Böyle bir durumda insan vücudunun hareketli olduğu veya bir vücut bölümünün tam atışın yapıldığı esnada hangi pozisyonda durduğunun tam olarak belirlenemeyeceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Yön açısından çok belirli bazı durumlarda net bir görüş belirtilebilir. Örneğin; göğsün ortasında giriş, sırtın ortasında çıkış bulunan bir durumda kişiye önden ateş edildiği rahatlıkla söylenebilir. Ancak alın sağ tarafındaki bir giriş deliği kişiye sağ taraftan ateş edildiğini göstermez. Çünkü kişi başını sola doğru çevirmiş ise, bu yaralanma tam karşısındakinin atışı ile gerçekleşebilir. Seviye içinde aynı durum söz konusudur. Alnın ortasında saçlı deri sınırında bir giriş deliği, ensenin orta kısmında çıkış deliği bulunan kişiye yüksek bir seviyeden ateş edildiğini belirtmek yanlış olacaktır. Çünkü, kişi o esnada başını aşağı doğru eğmişse; bu yaralanma kendi seviyesindeki hatta daha aşağı seviyedeki birinin atışı ile mümkün olabilir. Bahsedilen bu durum, mermi çekirdeğinin namludan çıktıktan sonra direkt olarak kişiye isabet ettiği durumlar için geçerlidir. Mermi çekirdeği sert bir zemine çarptıktan sonra sekerek vücuda isabet etmiş ise çok farklı durumlar ortaya çıkabilir. Örneğin, zemin seviyesinden yapılan bir atışta, binanın üçüncü katının camından girip tavana çarpan bir mermi çekirdeği bu katta bulunan bir kişinin kafasının üst kısmından giriş yapabilir.

ATIŞ SAYISININ BELİRLENMESİ

Olayın oluş tarzının, kastın ve orijinin belirlenmesinde önemli bir kriter olduğu için kişiye kaç kez ateş edilmiş olduğunun tespiti sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. “Kişiye kaç kez ateş edilmiş olduğu” ile “kişiye kaç adet mermi isabet etmiş olduğu” farklı şeylerdir. Kaç kez ateş edilmiş olduğu ancak şahit ifadeleri, olay yerinde bulunan kovanlar, mermi çekirdekleri ve bunların çarpma yerleri ile belli bir ölçüde silahın tetkik ile belirlenebilir. Kişinin vücuduna kaç adet mermi çekirdeğinin isabet ettiğini belirlemenin en basit yolu ise giriş deliklerinin ve mermi çekirdeği sıyrıklarının belirlenmesidir. Bu durum bazen çok kolayken bazen güçlükler gösterebilir ve yanılgılara neden olabilir. Örneğin; mermi çekirdeği sol kolun dış yanından girip, iç yanından çıkarak, göğüse sol yandan girip sağ yandan çıkarak, sağ kola iç yandan girip dış yandan çıkarak bir traje oluşturabilir. Böyle bir durumda tek atış olduğu halde üç ayrı giriş oluşmuştur. Hareketli olan kollar öne doğru kalkmışken yapılan atışlarda üç ayrı atış söz konusu iken, kolların normal pozisyonunda durduğu düşünülürse tek atış söz konusu olacaktır. Bu tür hallerde en iyi yol; her iki ihtimalinde göz önüne alınması ve kesin ayrıma gidilmemesidir. Nadiren de olsa bazen aynı giriş deliğinden iki ayrı mermi çekirdeği girebilir. Çıkış deliklerinin ve vücutta kalan mermi çekirdeklerinin sayısı veya birden fazla traje bulunuşu olaya açıklık kazandırır.

ATEŞLİ SİLAH YARALARINDA ORİJİN TAYİNİNE YÖNELİK ARAŞTIRMALAR

Ateşli silah yaralanmalarında cinayet, intihar veya kaza arasındaki ayırımın yapılmasında dikkat edilecek konular şunlardır:

Eğer vuruş mesafesi veya alanı kol boyundan uzunsa, bazı belirli mekanik silahların oluşturduğu çok nadir olgular haricinde, ateşleme intihar nedeniyle olamaz. Maktul tarafından silah, baş, ağız, boyun ve göğsünün ön kısmına ateş etmek suretiyle kendisini vurması için tutulabilir. Eğer av tüfeği veya yivli silah gibi uzun namlulu tip kullanılırsa, şakak, ağız, boyuna tetiğe ulaşılarak ateş edilebilir; ancak göğüs ve karına genellikle ulaşılamaz. Kullanılan silahta veya benzerinde ölçümler yapılmalı ve kolun tetiğe kadar fiziksel olarak ulaşıp ula­şamayacağı tespit edilmelidir. Susturucu takılabileceği ve kendini vuran şahsın tetiğe ulaşabilmek için sopa ya da başka bir alet kullanabileceği olasılığı göz önüne alınarak, mesafe hesaplarken biraz pay bırakılmalıdır.

Eğer ölümün olduğu yerde silah yoksa, başka birisi de kaldırmamışsa, inti­har seçeneği göz ardı edilir.

İntihar edenler kendilerini silahla öldürmek için "seçilmiş alanlar" kullanırlar. Bunlar alnın iki yanı (şakaklar), ağız, çenealtı ve kalp üstünü (veya şahıs kalbi­nin nerede bulunduğunu düşünüyorsa o bölge) içerir. İntiharlarda çok nadiren Şahıslar göze, kafanın arkasına veya karın bölgesine ateş ederler. Sağ ellerini kullanan insanların her zaman kendilerini sağ şakaktan vurdukları, solaklar için de tersi olduğu kanısı çoğunlukla doğru olmakla birlikte, bazı istisnaları da var­dır.

İntiharda tek bir atış olması doğaldır; ancak yine de birçok istisna görülmüş­tür. Her birinin başlı başına öldürücü olduğu görülen birçok yara, peşpeşe çok hızlı bir şekilde yapılmış olabilir. Eğer silah yarı veya tam otomatikse, bazen oluşan spazm tetiğin peşpeşe çekilmesine de neden olabilir.

Batı ülkelerinde kadınlar, kendilerini ateşli silahla kaza veya intihar amacıyla nadiren vururlar. Erkeklerin taşıdığı silahlara kadınlar ilgi duymazlar. Moda da değildir ve çok azı silah taşır veya taşıma isteği duyar. "Aksi kanıtlanmadıkça ateşli silahla vurulmuş bir kadının öldürülmüş olduğu" çok geçerli bir kuraldır. Her durumda olduğu gibi bunun da istisnaları vardır; ama nadiren rastlanır.

Tıbbi zeminde kaza ile vurulmayı cinayetten ayırt etmek çok zordur; asıl or­taya çıkaran çevre koşullarıdır. Her ikisinde de atış mesafesi bitişikten yüzler­ce metreye kadar olabilir. İntihar düşünülmüyorsa, birden fazla ateşli silah ya­rası varsa, gerçek otomatik silah (yarı otomatik düşünülmez) kullanılmadıkça, kaza çok zordur. Yazar, şahsen bulunduğu askeri birlikte, silah dolu bir araba­da sıkışmış bir makinalı tüfeğin ateş alarak birçok kişiyi kazayla nasıl yaraladı­ğını kendisi görmüştür. Yaralar, ensenin ya da gövdenin arkası, göz veya batının içinden geçer şe­kilde vücudun ulaşılamayacak yerlerinde ise kaza veya cinayet olasılığı daha yüksektir. Terör veya suikast olaylarında başın arkası veya ense geleneksel seçilmiş bölgelerdir.

Doktoru ilgilendiren, yukarıdaki noktaların kaydedilmesidir. İntiharı ber­taraf ederken atış mesafesi hayati önem taşır (Bölüm 8). Ölen şahıs tarafından silahın tutulduğunu belirlemek için, barut artığı araştırılması amacıyla ellerin derisinden materyal alıp laboratuvara göndermek de gereklidir. Nitritler için kul­lanılan parafin testi şimdi geçersizdir. Bunun yerini barut ve bizmut gibi kapsül kalıntıları için seçici kimyasallar ve tarayıcı elektron mikroskobu almıştır. Bir otopsi veya cerrahi müdahale sırasında mermi, tüfek sıkısı vb. gibi yaralar için­de bulunan herşey, zarar verilmeden saklanılmalıdır. Otopsi sırasında yara ke­sip çıkartılarak, barut artığı aranılması için Adli Tıp Laboratuvarı'na analize (formaline konulmadan) gönderilir.

ELDE EDİLEN MERMİ ÇEKİRDEĞİ VE KOVANDAN, ATEŞ EDİLEN SİLAHIN TESPİTİ

Ateşli silahlarla meydana gelen yaralanmalarda, özellikle ölüm olaylarında; cesetten çıkarılan veya olay yerinden elde edilen mermi çekirdeğinin, şüpheli bir silahtan atılıp atılmadığının veya şüpheli silahlardan hangisi ile atıldığının tespiti son derece önemli bir konudur. Öncelikle mermi çekirdeğinin tipinin ve çapının silaha uygunluğu araştırılır. Uygunluk bulunursa, kullanılacak kriter mermi çekirdeği üzerindeki set izleridir. Mermi namludan hızla ve sıkışık durumda geçerken üzerinde set izleri kalır. Öncelikle şüpheli silahla laboratuarda deneme atışı yapılarak çekirdek örneği alınır. Elde edilen çekirdek ile yaralanmaya neden olan çekirdeğin üzerindeki set izleri, dönüş yönü ve sayısal uygunluk açısından incelenir. Uygunluk bulunursa, üçüncü aşamaya geçilir. Bu aşamada iki mermi çekirdeği mukayese mikroskobu altında incelenerek üzerlerindeki set izlerinin karşılaştırılması mikroskobik seviyede yapılır. Set izleri, adeta parmak izleri gibi hiç bir silahta aynı özellikleri göstermemektedir. Aynı fabrikada üretilmiş aynı model silahlarda bile, mikroskobik düzeyde torna farkından doğan farklılıklar bulunmaktadır. Silahın mevcut olmadığı durumlarda, birden fazla mermi çekirdeğinin aynı mı, yoksa farklı silahlardan mı atıldığı sorulduğunda da aynı yöntemle tespit yapılması mümkündür. Kovanın tetkiki ile de hangi silahtan atıldığının veya birden fazla kovanın aynı silahtan atılıp atılmadığının tespiti mümkündür. Yarı otomatik ve tam otomatik silahlarda, kovan dışarı fırlatılırken, kovan çıkartıcı ve fırlatıcı kısımların bıraktıkları izlerin aynı yöntemlerle tetkikinden faydalanılır. Silahın iğnesinin kapsül üzerinde bıraktığı izin (iğne vurgu çukuru) tetkiki de yapılabilir.

BARUTUN YANMA ÜRÜNLERİNİN VE METAL PARTİKÜLLERİNİN TESPİTİ

Barutun yanma ürünleri, namlunun ağzından itibaren belirli mesafelere gidebildiklerinden, bunların cilt veya elbiselerin üzerinde saptanması, atış mesafesinin tayini açısından çok önemlidir. Barut yanma ürünlerinin saptanabileceği diğer bir yer ise, silahı tutan kişinin elidir. Geri tepen gazların etkisi ile yanma ürünleri silahı tutan ele bulaşabilmektedir. Bu tespitin orijin tayini açısından önemi vardır.

CİLTTE BARUT ARTIKLARININ TESPİTİ

Artıkların toplanmasında kullanılan yöntemler şunlardır:

Parafin Yöntemi :

Eritilmiş parafin cildin üzerine dökülür. Biraz soğuduktan sonra üzerine gazlı bez konur ve tekrar parafin dökülür. İyice soğuduktan sonra parafin kaldırılır.

Nitrik Asit Yöntemi :

Nitrik asidin %5 lik çözeltisi ile ıslatılan bir swap ile artıklar cilt üzerinden toplanır.

Yapışkan Bant ile Toplama Yöntemi :

Cilt üzerinden atış artıklarının toplanması için geliştirilmiş özel bantların, örnek alınacak bölgeye yapıştırılıp kaldırılması ile de artıklar toplanabilir.

Polivinilalkol ile Toplama Yöntemi :

En son geliştirilen yöntemdir. Özel olarak hazırlanan polivinilalkol çözeltisi, örnek toplanacak cilde fırça ile sürülür. Aynı işlem yeterli kalınlık oluşuncaya kadar tekrarlanır. Üzerine gazlı bez konup tekrar sürülür. Kuruduktan sonra kesilmek suretiyle çıkarılır.

ELBİSEDE BARUT ARTIKLARININ TESPİTİ

Ateşli silahların elbiselerde yaptıkları hasarların incelenmesi ile elde edilen bilgiler nispeten kesin ve anlamlıdır. Bir ateşli silah ölüm olgusunda, özellikle elbiselerde mermi delikleri bulunuyorsa, elbiselerin incelenmesi önem taşır. Bunun için elbiseler ıslak ise yıkanmadan ve asılmadan yerde temiz beyaz bir kağıt üzerinde (gazete kağıdı üzerinde değil) kurutularak temiz bir torba içersinde incelenmek üzere ilgili labaratuarlara gönderilmelidir.

5) PATLAMALARA BAĞLI YARALANMALAR

Patlamaya bağlı yaralanmalar, terör amaçlı bomba patlamaları ve çeşitli şekilde meydana gelen kaza orijinli patlamalardır.

BOMBA PATLAMALARI

PATLAMAYA BAĞLI YARALANMANIN NEDENLERİ

1. Kişi, patlama noktasına çok yakın ise; meydana gelen basınç değişiklikleri nedeniyle parçalanabilir.

2. Patlayıcıdan etrafa yayılan parçaların çarpmasıyla yaralanma oluşabilir.

3. Patlama anında ortaya çıkan ısı nedeniyle yanıklar oluşabilir.

4. Patlama esnasında, patlama noktasından konsantrik daireler şeklinde çevreye yayılan ve “şok dalgası” adı verilen basınç dalgasına bağlı olarak yaralanmalar olabilir.

5. Kişi, patlama esnasında yıkılan bina kısımlarının altında kalarak yaralanabilir.

6. Patlama esnasında etrafa uçuşan eşyaların çarpması ile yaralanabilir.

7. Patlama sonucunda ortaya çıkan gazların ve dumanın etkisi ile zehirlenme meydana gelebilir.

PARÇALAYICI ETKİ :

Patlamanın etkisi ile vücudun tamamen parçalandığı durumlarda ortaya çıkan en büyük sorun; olayda kaç kişinin öldüğü ve kimlik tespitidir. Bu amaçla, olay yerinde bulunan bütün doku parçaları toplanarak, ait oldukları vücut kısımlarına göre sınıflandırılır. Bulunan elbise parçalarının da sınıflandırılması, bulunan el ve parmaklardan parmak izi tespiti yapılması, diş incelemeleri ve kemiklerin radyolojik incelemeleri, vücudun tamamen parçalandığı durumlarda DNA tiplemesi yapılması kimlik tespiti açısından önem taşır.

ETRAFA YAYILAN PARÇALARIN OLUŞTURDUĞU LEZYONLAR:

Bombadan etrafa yayılan parçaların ne şekilde lezyonlar oluşturacağı, kişinin patlama noktasına olan uzaklığı ve bombanın özelliği ile ilgilidir. Tüm vücutta ağır hasarlar oluşabileceği gibi vücudun bir bölümünde parçalanma, ekstremitede kopma meydana gelebilir. Daha uzak mesafelerden meydana gelen yaralanmalarda; aynı alanda 1-10 mm çaplı küçük ekimozlar, aynı çaplı sıyrıklar ve 3 cm çapa ulaşabilen delik tarzında laserasyonlardan oluşan klasik bir triad meydana gelir. Patlama esnasında, özellikle zeminin toprak olduğu durumlarda etrafa çok yoğun bir toz bulutu yayılır ve deride dövme şeklinde koyulaşmış alanlar oluşur.

ISI ETKİSİ :

Bomba patladığında, etrafa yayılan gazların ısısı 2000 C yi geçebilir. Bu yüksek ısı vücutta “flash” adı verilen, etkilenen (elbisesiz bölgelerde) cilt alanını homojen bir şekilde kaplayan yanıklara neden olur. Patlama esnasında elbiseler alev alırsa; bilinen alev yanıkları meydana gelir. Bu yanıklar flash yanıklardaki gibi düzenli olmayıp, değişik derecelerdedir.

ŞOK DALGASININ ETKİSİ :

Patlama noktasından konsantrik daireler şeklinde etrafa yayılan şok dalgası, yaklaşık olarak sesin havadaki hızı kadar bir süratle ilerler. Bu şok dalgasına maruz kalan kişi, patlama noktasına yakınsa savrulur, daha uzakta ise yere düşebilir. Patlamanın şiddetine ve kişinin patlama noktasına olan uzaklığına göre iç organlarda yırtılma, kanama odakları ve geniş kanama alanları meydana gelebilir. Şok dalgasına bağlı olarak kulak zarında yırtılma, orta ve iç kulakta kanama meydana gelebilir. Şok dalgalarının etkisi ile meydana gelen ilginç bir durum da kişinin elbiselerinin üzerinden soyulmasıdır. Oldukça sık karşılaşılan bu durumun nedeni, elbiselerin araya giren gazların etkisi ile yırtılmasıdır.

YIKILAN BİNA KISIMLARININ ALTINDA KALMA SONUCU OLUŞAN YARALANMALAR:

Yaralanma veya ölüm, patlamanın etkisi ile binada meydana gelen çökmeler sonucu göçük altında kalma ya da yakında bulunan binalarda meydana gelen yıkılma sonucunda, binalardan kopan parçaların (beton, çerçeve, cam parçaları ) etkisi ile meydana gelebilir.

ETRAFA UÇUŞAN EŞYALARIN ÇARPMASI İLE OLUŞAN YARALANMALAR:

Patlama sonucunda oluşan şok dalgalarının etkisi ile etrafta bulunan eşyalar savrulması sonucu, yaralanma ve hatta ölüm meydana gelebilir.

ORTAYA ÇIKAN GAZLARIN VE DUMANIN ETKİSİ :

Patlamanın etkisi ile yangın meydana gelebilir. Bu durumda ortaya çıkan duman ve zehirli gazlara bağlı olarak zehirlenmeler görülebilir.

CESETLERDEN PATLAYICILARA AİT DELİLLERİN TOPLANMASI

Ceset üzerindeki delillerin kaybolmaması için; eğer ceset nakledilecekse, çarşaf veya naylona sarılmalı ya da torbaya konmalıdır. Öncelikle cesedin fotoğrafları çekilir. Daha sonra radyolojik incelemeye geçilir. Bu yolla vücutta metalik parça bulunup bulunmadığı ve varsa yerleri tespit edilir. Elde edilebilecek cisimler arasında; bombanın kendisine ait ve tipinin belirlenmesine olanak sağlayacak metalik parçalar, vidalar, yaylar, teller, saat dişlileri gibi bir çok materyal ile araçta meydana gelen patlamada araca ait parçalar da elde edilebilir. Cesetten birçok radiolusen parça da elde edilebilir. Bu parçaların da bombanın tipinin belirlenmesi açısından faydası vardır. Patlayıcının sarıldığı materyale ait parçalar, emniyet tapası parçaları, dinamit çubuğuna şekil veren parafinli kağıtlar ile bombayı saklamakta kullanılan mukavva, tahta, plastik, kumaş ve izolobant gibi materyal de elde edilebilir.

MADEN OCAĞI PATLAMALARI

Maden ocağı patlamalarında çeşitli şekillerde yaralanmalar görülebilir. Bazı olaylarda yaralanma sadece patlamanın etkisi ile olur. Gaz sızıntısı sonucu biriken patlayıcı gazlar, bir kıvılcım etkisi ile patlar ve patlamanın etkisi ile göçük meydana gelir. Dolayısıyla yaralanmada patlama etkisi ile beraber göçük altında kalma da etkili olur. Bazı olgularda ölüme neden olan etken, ortaya çıkan zehirli gazların solunmasına bağlı meydana gelen zehirlenmedir. Bazı olgularda ise ölüm yanığa bağlıdır.

EVLERDE VEYA İŞYERLERİNDE KULLANILAN GAZLARA BAĞLI PATLAMALAR

Ev ve işyerlerinde kullanılan doğalgaz, havagazı, LPG gibi gazların çeşitli şekillerde sızıntı yaparak veya açık bırakılarak ortamda birikmesi durumunda bir kıvılcım ile patlama meydana gelir. Bu tür patlamalarda, patlama gücü çok fazla olmamaktadır. Bunun nedeni yaygın durumda olan ve ortam havasında belli bir yüzde kapsayan gazın, patlama esnasında genişleyecek ortam bulabilmesidir. Yaralanma veya ölüm genellikle patlamaya değil, gaz inhalasyonuna veya çöküntü hallerinde göçük altında kalmaya bağlıdır. Meydana gelen yanıklar genellikle hafiftir

6) ISI, ELEKTRİK, KİMYASAL MADDE, RADYASYON

GİBİ ETKİLERE BAĞLI YARALANMALAR

ISIYA BAĞLI YARALANMALAR VE HASARLAR

HİPOTERMİ

“Sistemik hipotermi”, insan vücut sıcaklığının 35ºC (95ºF) dan aşağıya düşecek kadar soğumasıdır.

HİPOTERMİ İLE İLGİLİ FAKTÖRLER

Ortam Isısının Düşük Oluşu:

10ºC’ ın altındaki hava sıcaklığı, hassas olan kişilerde hipotermi meydana getirebilir. Rüzgar, soğuk hava akımları ve nem (özellikle giysilerin ıslak oluşu) hipotermiyi kolaylaştırır.

Yaş ve Vücut Yapısı:

Bebekler vücut ısılarını düzenleyemediklerinden hipotermi den kolay etkilenirler. Özellikle yaşamın ilk iki haftası riskli dönemdir. Gençler, spor faaliyetleri sırasında beden yorgunluğu, alkol ve uyuşturucu kullanımı sonrası, 0ºC’ ın altındaki hava sıcaklığında hipotermi riski taşırlar. Kas yapısı zayıflamış olan yaşlılar ve özellikle tiroid fonksiyon bozukluğu olan yaşlı kadınlar ve depresyon ya da mental hastalığı bulunan yaşlılar, hipotermiye yatkındır.

Alkol ve İlaçlar:

Orta ve aşırı derecede alkol alımı ve barbiturat ve promazin kullanımı hipotermi için hazırlayıcı faktörler olabilir.

Hastalıklar:

Gizli ya da aşikar miksödem ve yaşlı kadınlardaki tiroid yetmezliği predispozan faktörlerdendir.

HİPOTEMİNİN DÖNEMLERİ

Rektum ısısı, 37ºC - 32ºC arasında ise, üşüme hissi ve titreme olur.

Rektum ısısı, 32ºC - 24ºC arasında ise, Titreme durur. Kaslar sertleşir. Depresyon, nabızda hızlanma, kan basıncında ilerleyici düşme kaydedilir.

Rektum ısısı, 24ºC’ nin altında ise, ısı regülasyon merkezlerinin fonksiyonları durur. Vücut hızla soğumaya devam eder. Nabız ve kan basıncı düşer. Yaşam sona erer.

SOĞUĞUN SİSTEMLER VE ORGANLAR ÜZERİNE ETKİSİ

Sinir Sistemi:

34ºC’ ın altında retrograd amnezi ; 32ºC civarında beyin fonksiyonlarında bozulma, analjezi, şuurda bulanma, hallüsinasyonlar, reflekslerde yavaşlama; 30ºC de soğuk anestezisi; 29.4ºC altında, hipotalamusun ısı düzenleme yeteneğinde kayıp; 27ºC de reflekslerde kayıp; 27ºC -26ºC de konuşulanları algılayamama, 26ºC de pupilla reaksiyonu kaybı; 20ºC’ nin altında periferik sinir felçlerine bağlı el beceri bozuklukları ve yürüyememe ortaya çıkar.

Kardiovaskuler Sistem:

En belirgin bulgu başlangıçta hızlanmış olan nabızda azalma, EKG’ de P-QRS dalgasında uzama, ters T dalgaları ve P-QRS kompleksinden sonra ek J dalgası görülmesi ne rastlanır. 37ºC - 34ºC arasında kan basıncı ve nabız artar; 30ºC’ nin altında atrial fibrilasyon gelişir ve kan basıncı ve nabız düşmeye başlar; 28ºC -25ºC de ventriküler fibrilasyon gelişir; 25ºC’ nin altında kan basıncı alınmaz.

Solunum Sistemi:

Solunum başlangıçta artar, 30ºC’ nin altında azalır ve 7-15 arasında değişir. 25ºC’ nin altında da yüzeyel solunum devam edebilir.

Sindirim Sistemi:

Barsaklarda paralizi, mide mukozasında kanamalar, erezyonlar ve bazen Wischnevsky ülserlerine neden olur.

Pankreas ve Karaciğer:

Pankreasa etkisi ile hemorajik pankreatit, amilaz düzeyinde artış; Karaciğere etkisi ile karaciğer hücrelerinde vakuol oluşumu ve lipid birikimi oluşur.

Böbrekler:

Diürez ve nitrat kaybına yol açar.

Endokrin Bezler:

Endokrin bezlere etkisi sonucu, plazma kortizol seviyeleri ve idrarla kortizol atımı artar, İdrarda adrenalin ve noradrenalin çıkışında artış olur.

Kan:

Şiddetli hipotermide hemokonsantrasyon olur, Hiper glisemi ile başlayan tablo hipotermi uzun sürdüğünde hipoglisemiye dönüşür, Serbest yağ asitleri ve gliserol konsantrasyonları artar, Serum K düzeyi yükselir.

Ekstremiteler:

Buzlu veya soğuk havaya maruz kalan ekstremitede, önce vasokonstruksiyon, 10-15 dakika sonra vasodilatasyon oluşur. Soğuk etkisi sürdüğü sürece, vasokonstruksiyon – vasodilatasyon şeklinde dalgalanma görülür

Kulak:

Kulakta “soğuk ısırması”, soluklaşma ve sertleşme, Çözüldüğünde kızarma, veziküller, 7-10 gün içinde mumyalaşma, İleri dönemlerde işitme kaybı saptanır.

Burun:

Burunda reversibl soğuk ısırması görülür.

Gözler:

Gözlerde soğuk ısırması, Hipoterminin başlarında reversibl değişiklikler, Hipotermi uzarsa korneada nedbe oluşumu ve görme bulanıklığına neden olur.

Ayrıca soğuk etkisi ile oluşan soğuk ürtikeri, soğuk senkopu, soğuğun koroner ve beyin damarları üzerine etkisi, ve diğer hastalıklar ve sendromlarda değerlendirilmelidir.

Soğuk Ürtikeri:

Dolaşım yetmezliğine bağlı kollaps ile ilgili olabilen derideki aşırı duyarlık reaksiyonu olup, soğuğa karşı hassas olan kişilerin serumlarında ve derilerinde IgE dekine benzer hassas antikorlar saptanmıştır. Ayrıca hipotermi, diğer alerjik durumlar olan soğuk eritemi ve nekrotizan anjit şeklindeki soğuk vaskulitine neden olabilir.

Soğuk Senkopu:

Bazı kişiler soğuk bir içki içtikten, soğuk bir suya girdikten ya da soğuk bir duş aldıktan sonra bayılabilir. Bu durum özafagusta veya cilt altı damarlarında oluşan vasodilatasyon sonucu vagus uyarımı, kalp hızı yavaşlaması ve kardiospazm meydana gelmesine bağlıdır.

Soğuğun Koroner ve Beyin Dolaşımları Üzerine Etkisi:

Soğuk havalarda koroner krizi ve intraserebral kanama riski artar.

Soğuk Hemoglobinürisi ve Soğuk Hemolizi:

Her iki durum immunolojik bozukluğa bağlıdır.

Sklerema Neonatorum:

Genellikle kış aylarında evdeki doğumlar sonucu bebeklerde görülen soğuk travmasıdır. İlk bulguları gıdanın reddi ve laterji gelişir daha sonra ödem eklenir. Derialtının sertleşmesi ve/veya bradikardi durumun ciddi olduğunu gösterir. Son dönemde ağızdan kanlı-köpüklü sıvı gelir ve müdahale edilmez ise ölüm oluşur. Doğum travması, enfeksiyon, kongenital kalp hastalığı, sklerema neonatoruma eğilim sağlayan etmenler olabilirler.

Gizlenip Ölme Sendromu:

Yaşlı bir kişi yetersiz ısınma koşullarında yalnız yaşıyorsa, düşerek kendini yaralayıp bu soğuk ortamda hareketsiz kalabilir. Bu durumda bir kadın evde çırılçıplak bulunduğunda, ilk aklımıza gelen cinsel saldırı ihtimali olmasına karşın, hipotermilerde beyindeki ısı regulasyon merkezinde meydana gelen bozukluklara bağlı hipotermili kişilerin bulunduğu durumun şartların aksi hareketler ile giysilerini çıkartarak çırılçıplak kalabilecekleri unutulmamalıdır. Bu kişilerden bazıları dolap, banyo gibi yerlere saklanmış ve kalmış olarak da bulunabilirler.

SOĞUĞA BAĞLI LOKAL HASARLAR

Soğuk Isırması:

Deri kırmızı-mavimtrak renktedir. Bu durum hafif iltihabi reaksiyonla birlikte kapiller konjesyona bağlıdır. Soğuk ısırması sonucu, yağ embolsine bağlı ölümler, çocuklarda parmaklarda gelişim geriliği, 20 yıl sonra ortaya çıkabilecek karsinomlar görülebilir.

Pernio: Kronik hipotermide, deride kırmızı renkte yassı nodüldür. Alt ekstremitelerde ve kadınlarda sıktır. Ülser, kanama ve nedbe oluşumu görülebilir.

Soğuk panniküliti:

Deri altı yağ dokusunda iltihap ve nekroz oluşur.

İmmersiyon Ayağı ve Trench Ayağı:

Özellikle nem etkisi ve su da kalma ile ilgili olup, şiddetli gangren ve doku kaybı ile sonuçlanabilen hasarlardır.

Lokal Donma:

Yüzeyel tipte sadece derinin etkilendiği, derin tipte ise ciltaltı yağ dokusu, kaslar ve sinirleri kapsayan yaygın gangren oluşabilir. Her iki alt ekstremite donarsa akciğerde yağ embolisi görülebilir.

HİPOTERMİDE OTOPSİ BULGULARI

Dış Bulgular:

Her şüpheli ölüm olgusunda, rektum ısısı ölçülmelidir. Oksihemoglobin tutulumuna bağlı özellikle diz el bileği ve kalça eklemlerinin ekstensör yüzlerinde deride karekteristik koyu pembe renkli alanlar oluşur. Aynı veya başka bölgelerde gerçek veziküller görülebilir. Vücut tamamen beyaz renk almış olabilir (beyaz ölüm). Özellikle yaşlı kadınların yüzünde miksödem veya hipotiriodizmi düşündüren bulgulara rastlanabilir. Hipoterminin uzun sürdüğü olgularda, periferik ödem ve gangren görülür.

İç Bulgular:

Özefagus mukozasında sıklıkla nekroz bulunur. Midede çok sayıda kanama ve belirgin ülserler görülebilir. Akut pankreatit , hemorajik pankreatit ve pankreasta sert sarı renkte nekroz alanlarına rastlanılabilir. Omentum ve mezenter yağ dokusunda nekroz alanları görülebilir. Akciğerde konjesyon, intrapulmoner kanama ve ödem bulunabilir. Akut dönemi atlattıktan sonra ölen kişilerin otopsisinde solunum yolları ve akciğer enfeksiyonları görülebilir. Genel donmadan sonra, kalp kaslarında dejenaratif değişiklikler, eozinofili, ödeme bağlı şişme, vakuol oluşumu, piknoz ve fokal nekrozlar görülür. Beyinde sınırlı lezyonlar ve nekrozlar görülebilir. Böbreküstü bezlerinde zona fasikulata bölgesinde stress etkisi, kanama,kortekste lipoid tükenmesi, medullada vakuoller saptanabilir. Mesane genellikle doludur. Böbrekler soluk olup, akut tubuler nekroz ve glomerullarda lipid birikimi görülebilir.

HİPOTERMİDE ADLİ TIP SORUNLARI

Hipotermi ile ölüm doğal ölüm değildir. Çoğunlukla kaza, bazen cinayet nadiren de intihar orijinlidir.

Kış aylarında sarhoşların dış ortamda sızıp kalması, ya da düşüp yaralanmaları ve hareketsiz kalmaları sonucu kaza orijinli donmalar görülebilir. Dağcılar, yatçılar, balıkçılar, yüzücüler ve diğer sporcular, açık havada çalışan görevliler, kar nedeniyle mahsur kalan kişiler kaza orijinli hipotermiye açıktırlar.

Yaşlılar ve bebeklerde hipotermi sonucu ölüm gelişmiş ise, cinayet, infantisid ve ihmal olasılıkları unutulmamalıdır.

Soğukta kalarak intihar çok nadirdir.

HİPERTERMİ

Hipertermi, vücut ısısının yapımı ve çıkarılması ile ilgili olan “endojen hipertermi”, dış kaynaklara bağlı “eksojen hipertermi” ve “sistemik hipertermi” olarak üç grupta incelenir.

ENDOJEN HİPERTERMİ

Vücuttaki aşırı ateşe bağlı olup bunun nedenleri; Yabancı proteinlerin paranteral yolla enjeksiyonu, Bakteriler tarafından salgılanan pirojenik maddeler,Doku dejenerasyonu ürünleri, İntrakranyal basınç artışı, Tiroidektomi sonrasında görüldüğü gibi bazı endokrin bozukluklar, Vücut ısısındaki yükselme yavaş veya hızlı olabilir.

Ateş en yüksek değere bir-iki saatte ulaşır. Aşırı ateş öncesi titremeler ve subjektif üşüme bulunur. Vücut ısısının 1 derece artışı, bazal metabolizmada %13 lük bir artışa neden olur. Bazal metabolizmada, 39ºC-40ºC civarında %30-%40 lık bir artış söz konusudur.

İlaca Bağlı Ateş:

Bazı olgularda ilaçların toksik etkileri, hücrede zedelenme ve pirojen maddelerin serbestleşmesine neden olur. İlaç ateşi, barbitüratlar, antihistaminikler, peniselinler, süfonamidler, salisilatlar, difenilhidantoin, kokain gibi ilaçlara bağlı olabilir. Ateş tek başına oluşabileceği gibi, döküntüler veya ilaç entoksikasyonu ya da aşırı duyarlılığının diğer bulguları ile de beraber görülebilir. Anestezi altındaki bir hastada hipertermi seyrek de görülse, yaşamı tehdit eden bir durum olduğundan; malin hiperpireksi geçirmiş hastaların, bütün yakınlarının serum kreatin fosfokinaz belirlemeleri taranmalı, anormal sonuçlar elde edilenler, genel anestezi almaması için uyarılmalıdır. Genel anestezi alacak bütün kişilere serum kreatin fosfokinaz belirlemesi yapılmalıdır.

EKSOJEN HİPERTERMİ

Yüksek derecedeki, nemli ve hava hareketlerinin az olduğu ortamlar, terleme mekanizmasına engel olarak hipertermiye neden olurlar.

Isı Krampları:

Sıcak ortamda yapılan bedensel faaliyetler sırasında veya sonrasında ekstremiteler ve karın duvarındaki istemli kaslarda ağrılı spazm ve kramplar, hiperterminin en önemi bulgusudur. Aşırı alkol alımı ve sağlığın bozuk oluşu predispozan faktörlerdir.

Isı Bitkinliği:

Deri ıslaktır. Susama, bulantı, kusma, baş ağrıları, baş dönmesi, irritabilite, bitkinlik hissi, iş yapmama, şuur bulanıklığı ön belirtileridir. Sıklıkla diürez tedavisi uygulanan yaşlılarda görülür. Nadiren ölümle sonuçlanabilir.

Termojenik Anhidroz:

Uzun süre sıcağa maruz kalmada, bir kaç gün aşırı terleme sonrası, boyun bölgesi altında terlemenin durması, buna karşın yüz ve boyunda devam etmesi ile karakterizedir. Halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi ve titreme şikayetleri vardır.

SİSTEMİK HİPERTERMİ

İnsan ısı regulasyon merkezi sayesinde bulunduğu ortamın ısısına uyum sağlamaya çalışır. Isı alış verişi radyasyon, iletişim ve buharlaşma ile olur. Çevre ısısı, vücut ısısının radyasyon ve iletişim ile verilmesine engel olacak seviyeye çıktığında ve buharlaşma gerek giysiler ve gerekse ortamdaki nem ile engellenmiş ise, Enfeksiyonlarda vücut ısısı artışı, İlaç ateşleri, Piretoterapi (insan ısısının tedavi amacıyla yükseltilmesi), Yangın ortamında kalmaya bağlı hipertermi ölüm ile sonuçlanan sıcak çarpmalarına neden olabilir.

Sıcak Çarpması’ nda Hazırlayıcı Faktörler:

Alkolizm, Kardiovaskuler ve serebral ateroskleroz, 60 yaşın üstünde olmak, Enfeksiyonlar ve gastrointestinal bozukluklar, Şişmanlık, Vücudu bitkin düşüren hastalıklar, Kongenital deri hastalıkları, Antikolinerjik, diüretik, nöroleptik, anestetik madde alınmaları, Amfetamin kullanan sporcular, Nispi nem artışı.

Sıcak Çarpmasının Belirtileri:

Başlangıcı akut olup, ön belirti bulunmaz. Bazılarında, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, halsizlik, dispne, baygınlık, sendeleyerek yürüme, maksatsız hareketler, zihin karışıklığı, kas krampları, huzursuzluk, ağızda kuruluk, aşırı susama gibi ön semptomlar bulunur. Yüzde kuruluk ve sıcaklık hissi bulunur. Alnında, yanaklarında, ağız köşelerinde tuz tabakası hisseder. Kalp hızı artar, nabız 160-180 / dakikadır. Bayılma hissi duyar, ellerde, ayaklarda, ayak bileklerinde, bacaklarda paresteziler olur. Yüz aniden kül rengine döner. Deri sıcak, kuru ve kırmızı olup terleme olmaz. Kussmall tipi solunum görülür. Rektum ısısı genelde 40.5ºC civarında ve üzerindedir ( 37.2 ºC- 43.2 ºC). Deselerebrasyon rijiditesi, kas tonusu bozuklukları, piramidal belirtiler, tetani, deri ve mukoza kanamaları görülebilir. Hasta saldırganlaşır ve tespiti gerekebilir. En ciddî belirtiler, delirium, konvülsiyonlar ve komadır. Ölümle sonuçlanabilir.

Sıcak Çarpmasının Laboratuar Bulguları:

Lökositoz, Nonprotein-azot seviyesinde orta derecede yükselme, Karbondioksit bağlama kapasitesinde azalma, Protrombin ve pıhtılaşma zamanında uzama, Fibrinojen seviyesinde düşme, Kapiller frajilitesinde artma, Alkoloz ve hipokalemi, Albuminüri,hematüri, idrar sedimentinde kümecikler, Hipotansiyon, Hiperpotasemi, Kan-üre azotunda artış, Serum bilurubini, demiri ve enzimlerinde (özellikle SGOT, LDH, HBD) artış.

HİPERTERMİDE OTOPSİ BULGULARI

Otopside Dikkat Edilecekler:

Sıcak havada meydana gelen ölümlerde sıcak çarpması ihtimali düşünülmeli, ölüm başka bir mekanizma ile açıklanamıyorsa bu yönde tetkiklere yoğunlaşılmalıdır. Vücut ısısı ölçülmelidir (Rektal ısı veya otopsi sırasında karaciğer altı ısı). Anamnez iyi alınmalıdır. Bunda son dönemdeki fiziksel faaliyetleri ve risk faktörlerinden hangileri bulunduğu araştırılmalıdır. Toksikolojik analiz ile hipertermiye neden olabilecek ilaçların varlıkları araştırılmalıdır.

Dış Muayene

Lokal ısı hasarları araştırılmalıdır. Ölü sertliğinin erken başlayıp, erken geçeceği ve çürümenin erken başlayacağı unutulmamalıdır. Gözleri açık cesetlerde korneada kuruma, göz kürelerinde çökme görülebilir. Deride peteşial kanamalar, yüz ve boyunda konjesyon bulunur.

İç muayene:

Beyinde leptomeninkslerde aşikar ödem, paraventriküler nükleus, supraoptik nükleus ve hipotalamustaki nukleuslarda veya diğer beyin bölgelerinde kanamalar, serebellum, beyin korteksi, ve basal ganglionlarda ilerleyici dejenerasyon, beyin korteksindeki nöronlarda dejenaratif değişiklikler, ödem ve konjesyon, serebellumda purkinje tabakasında belirgin ödem, purkinje hücreleri sayısında azalma, nöronlarda dejenaratif değişiklikler görülür. Plevra boşluklarında 50-2100 cc transüda bulunabilir. Trakea ve ana bronşlarda kanlı-köpüklü sıvı, Akciğerlerde ödem ve damarlarında şiddetli konjesyon- yaygın peteşial veya kama şeklinde kanamalar, pnömoni, alveol septumlarında genişleme, interstisyel ödem, subplevral peteşial kanamalar; Kalp kasında yumuşama, sağ airukula dilatasyonu, peteşial veya daha büyük subepikardial ve subendokardial kanamalar, kaslarında gruplar halinde nekroz alanları; Böbreklerde interstisyel ödem, böbrek tubulus epitelinde bulanık şişme, şok bulguları, konjesyon, ödem, ağırlık artışı, hemoglobinürik nefroz; Böbreküstü bezlerinde interstisyel ödem, korteks epitelinde nekroz, korteks dışı lipoid azalması, iç tabakalarda fosfolipid oluşumu,perikapsüler kanamalar, sinüzoitlerde konjesyon; Karaciğerde, seröz iltihaplanma, hücrelerde bulanık şişme, Kupffer hücrelerinde mobilizasyon ve büyüme, karaciğerde ağırlaşma, uzun süre yaşayanlarda konjesyon ve sentrolobuler nekroz; Kaslarda myoglobulin ve K serbestleşmesi; Dalak ve karın boşluğundaki lenf bezi gruplarında perifoliküler kanamalar; Timusta peteşial kanamalar görülebilir.

HİPERTERMİDE ADLİ TIP SORUNLARI

Hipertermi ile ölüm doğal ölüm değildir. Çoğunlukla kaza, bazen cinayet nadiren de intihar orijinlidir.

YANIKLAR

YANIĞA NEDEN OLAN KAYNAKLAR

Kuru ısı : Sıcak sistemlerin uygulanması, Alev-Basit yanıklar.

Nemli ısı : Haşlanmalar

Kimyasal maddeler : Aşınma tipte yanıklar

Elektrikle temas ve yıldırım çarpmaları : Elektrik yanıkları

X ışınları ve ultraviole ışınları : radyasyon yanıkları

Mikrodalgalar : mikrodalga yanıkları,

Patlayıcı madde ve bombalar : mikst tip yanıklar,

YANIK ALANININ SAPTANMASI

Vücudun tamamı % 100 olarak kabul edilerek, dokuzlar kuralı uygulanır. Baş % 9, Üst ekstremitelerden her biri % 9, Vücudun ön yüzeyi % 18, Vücudun arka yüzeyi %18, Her bir alt ekstremite %18, Perine % 1 olarak değerlendirilir.

YANIKLARIN SINIFLANDIRILMASI

Birinci Derece Yanıklar; Eritem Devresi

Yanığın en hafif şekli olup, etkilenen bölgeler kırmızı ve şiş görünümdedir. Acı verir ve kaşıntılıdır. Güneş yanıkları bu tür yanıklardır. Belli bir süre sonra kabuklaşma ve pullanma görülür ve yanık alanı ortalama 2-4 günde iyileşir. Kişi öldüğünde hiperemi kaybolur. Ancak ciddi yanıkların çevresinde trombositlerin pıhtılaşması nedeniyle hat şeklinde hiperemik bir alan (Demarkasyon Hattı) kalır.

İkinci Derece Yanıklar; Vezikül Devresi:

Daha çok kaynar su, kızgın demir gibi maddelerin teması ile ve ciddi güneş yanıkları, kimyasal madde yanıkları ve buhar yanıkları gibi genel yanıklarda belli bölgelerde görülebilir. Veziküllerin içindeki sıvıda hücre ve albumin mevcuttur. Ağrı çok şiddetli olup, veziküllerin sonucu daha da artar. % 25 in üzerindeki 2. derecede yanıklar hayati tehlike arz eder. 10-12 günde iyileşir. İltihaplanma olursa iyileşme gecikir.

Üçüncü Derecede Yanıklar; Deri ve Deri altı Nekrozları Devresi:

Merkezinde koagulasyon nekrozu oluşur. Derin dokudaki sinir uçları da yandığından ağrı bulunmaz. Metalik cisimler ile temas sonucu yanıklarda, ısı metalizasyonuna rastlanabilir. İyileşme haftalarca sürebilir ve iltihap gelişimi iyileşmeyi olumsuz yönde etkiler. Yara kenarlarındaki nekrotik dokular, debridman uygulanarak uzaklaştırılmış olabilir. Vücudun 20 yaşına kadar olan çocuk ve gençlerde % 60 ından, erişkinlerde %30-%50 sinden, yaşlılarda %30 undan fazlasında 3. derecede yanık bulunması ani ölüme neden olabilir. % 10 un üstündeki 3. derecede yanıklar hayati tehlike arz eder. İyileşme sonrasına, geniş yara skarları kalabilir.

Karbonizasyon (Kömürleşme) Derecesinde Yanıklar; Derin Kas, İçorgan ve Kemik Yanıkları Devresi

Cilt,cilt altı ve adaleler kömürleşir: Kemiklerde çatlak ve kırıklar oluşur. Sadece yüksek ısılarda alevin etkisi ile oluşurlar. Tüm vücut küçülüp, kıvrılarak küçük çocuk cesedine benzer.

HAŞLANMALAR:

Sıcak su, sıcak sıvılar ve su buharı etkisi ile haşlanmalar olur. Haşlanmaların iki derecesi vardır

a. Deride kızartı (hiperemi) meydana gelmesi,

b. Derinin su toplaması (flinktenler) bulunması.

Haşlanmalarda başlangıçta deri bütünlüğü bozulmamıştır. Bazan yer yer epidermiş sıyrılmış ya da veziküller teşekkül etmiş­tir. Haşlanan kimse yaşarsa, haşlanma yerlerinde nekroz olduğun­dan sonradan yaralar açılır. Sıcak su buharı solunumu sırasında boğazda, gırtlakta yanma sonucu glottis ödemi meydana gelir.

KİMYASAL MADDELERLE YANIKLAR:

Kuvvetli asitler ve alkaliler deride ve dokularda yaralar açar. Asitler dokuları ve hatta kemik­leri eritir. Sülfat asidi siyah yanıklar yapar, klörür asidi gri renk­te, nitrat asidi sarı-kahverengi (Ksantokromik) yanıklar yapar. Alkalilerin etkisi ile meydana gelen yanıklar sabunlaşma görün-tüsündedir. Kimyasal maddelerin açtığı yanık yerlerinde keloid nedbeler meydana gelir.

IŞINLARLA YANIKLAR:

Ultraviole, İnfraruj ve Röntgen (X) ışın­ları uzun süre vücudu etkilediği zaman yanıklar meydana geti­rir. Işınların etkisi hemen belli olmaz, birkaç saat sonra önce kı­zartı, daha sonra da yanığın derecesine göre deriden, deri altı dokularına doğru yanık yaralar belirir. Röntgen ışınları normal dozun üstünde dermit ve nekrozlara yol açar.

YANIK KOMPLİKASYONLARI

Yanıktan sonra yaşayan kişilerde şu komplikasyonlar ortaya çıkabilir.

1. Yanık yaralarının iltihaplanması ve sepsis

2. Nedbe ve nedbelere bağlı kontraktürler oluşumu,

3. Ağız ve dudak yanıkları,

4. Solunum sıkıntısı ve akciğer yetmezlikleri, trakeo-bronşit, akut bronşit,

5. İnhalasyon sendromu (laringospazm, asfiksi, solunum yollarının duman is ve kül ile irritasyonu, hiperemi, ödem, solunum yetmezliği, akciğerlerde konjesyon- ödem- sekonder enfeksiyon – alveollerde hyalen membran oluşumu)

6. Karaciğer dejenerasyonu ve nekrozları

7. Geç ölümlerde, tubulus nekrozları,

8. Kataterli kişilerde, assenden piyelonefrit,

9. Kalpte, septisemiye bağlı, myokard ve endokard iltihapları, geç ölümlerde, perivaskuler kalp kaslarında nekrozlar,

10. Beyinde, ganglion hücrelerinde, akut şişme, homojenizasyon, fibrillozis, hücrelerde vakuollü dejenerasyon,

11. Sürrenalde, dış kortekste hiperplazi, adrenalin ve aldesteron yapımında artış, geç ölümlerde iç kortekste hiperplazi,

12. Tiroidde ağırlık ve aktivite artışı

13. Yanıktan sonraki 24 saat içersinde strese bağlı olarak gelişen, midede pilor öncesi kısım ve doudenumun son kısmında, tek veya çok sayıda, mukozaya penetre ve mukozal kanamanın eşlik ettiği, ve % 50 nin üzerinde ölümle sonuçlanan Curling Ülserleri,( bu ülserler geç dönemde perfore olup, peritonite yol açabilir.)

14. Dura ven sinüslerinde tıkanma ve tromboz oluşumunu takip eden, beyin enfarkt ve yumuşamaları,

15. Alt ekstremitelerde derin ven trombozları ve bunlara bağlı olarak gelişen akciğer embolileri,

16. Kalp airukula ve kapaklarında vejetasyona bağlı embolizm, kan pıhtılaşmasına bağlı hipovolemi, hemokonsantrasyon, staz ve bunlara bağlı koroner trombozu ve myokard enfarktüsü,

17. Dalak ve lenf nodüllerinde, germinal merkezlerde ödem, nekroz ve lenfosit infiltrasyonu.

18. Yatalak kalmaya bağlı, dekubitus ülserleri ve lobuler pnömoniler.

YANIKTA ÖLÜM NEDENLERİ

1) Yanığın direkt etkisine bağlı şok,

2) Duman, is ve gazların inhalasyonuna bağlı boğulma,

3) Toksik gazların solunmasına bağlı zehirlenme,

4) Yanığa bağlı dehidratasyon ve metabolit kayıpları

5) Gelişen komplikasyonlar

YANIKTA ADLİ TIP SORUNLARI

Yanığa neden olan etmen nedir?

Alev yanıkları, genelde daha geniş alanlarda meydana gelen, kuru, yara kenarlarında ve bazen vücudun diğer sağlam bölgelerinde (örneğin saç ve kirpikler gibi) kılların yandığı yanıklardır. Genelde 2. ve 3. derecede yanıklar bir arada bulunurlar. Haşlanmalarda kabarcık oluşumu en önemli özelliktir. Epidermis masere ve beyaz görünümdedir. Kıllar varlıklarını sürdürür. Genelde 1. ve 2. derecede yanıklardır. X ışınları ile oluşan yanıklar ve güneş yanıkları, çıplak bölgelerde görülür. Deride bronzlaşma ve veziküller olabilir. Genelde 1.derecede ve bazen 2. derecede yanıklardır. Mikrodalgalarla 1. ve 2. derecede yanıklar oluşabilir. Patlama ve bombalarla yanıklar miks tip olup, diğer delillerin araştırılması gerekir. Kimyasal yanıklar, kullanılan kimyasal maddenin cinsi, konsantrasyonu,miktarı, temas süresi, vücuda penetrasyonun genişliği, etkilediği alan ile ilgilidir. Doku üzeri etkileri, nötralizan maddeler ile inaktivasyon ya da doku reaksiyonları ile inaktivasyona kadar devam eder. Alkali maddeler (pH’ ı 11.5 veya üzerindeki), asit maddelerden (pH’ı 2 nin altındaki) daha fazla zarar verirler. Alkaliler erime nekrozu (kollukulasyon nekrozu) ile deri veya mukozalarda beyaz sulu bir görünümde lezyon yapabilecekleri gibi, derin yanıklar ve ödem oluştururlar. Asitler ise pıhtılaşma nekrozları (koagulasyon nekrozu) ve sert skarlar oluştururlar. 2. ve 3. derecede yanıklara neden olurlar. Asit ve alkaliler ile deride ya da mukozada oluşan yanıklar yer çekimi etkisi ile aşağı doğru yayılan tipte yanıklar olup, elbise ve cilt iyi incelenmelidir. Kimyasal maddelerin solunmasına bağlı solunum yolları mukozalarında hiperemi ve şiddetli ödem gelişimi sonucu ölümler ve yaşayanlarda bronkopnömoni görülebilir.

Yangın sonucu ölüm meydana gelmişse, yangına neden olan etmen nedir?

Kundaklama bulguları var mıdır?

Canlılarda yanığın orijini nedir?

Yanık kaza sonucu mu, çocuk ya da eş istismarına bağlı olarak mı, müessir fiil amaçlı mı oluşturulmuştur?

Yanmadan önce bir travma sonucu mu ölmüştür?

Yanmadan önce öldürülmüş ve kanıtların saklanması amacıyla yakılmış olabilir. Kazai bir travmaya maruz kalan kişi daha sonra yanmış olabilir. (trafik kazasında ölen kişinin arabasının yanması, merdivenden düşerek ölüp yuvarlanan kişinin ocağı devirmesi sonucu yanması gibi). İntihar eden kişinin yanması (odaya likid gaz doldurarak intihar eden kişinin likid gazın patlaması ile yanması gibi)

Yanmadan önce doğal bir nedenle mi ölmüştür?

Doğal bir nedenle ölen kişinin yanındaki gaz sobası veya katalitik sobayı devirmesi sonucu çıkan yangında yanması gibi.

Ölüm yangın sırasında doğal bir nedenle mi meydana gelmiştir?

Yangından kaçmaya çalışan kişinin myokard enfarktüsü sonucu ölmesi gibi

Ölüm yangın sırasında maruz kaldığı (kalas düşmesi gibi) çeşitli travmalar sonucu mu meydana gelmiştir?

Yangın sırasında yukarda tanımlanan mekanizmalardan biri ile mi ölüm meydana gelmiştir?

Yanma zamanı nedir?

Yanan kimse yaşıyorsa zamanla yanık çevresinden başlayan vital belirtiler meydana gelir, yanık çevresi hiperemiktir. Sağlam dokulardan yanık bölgesine doğru löKositîer, fibrositler akın eder, bir granulasyon dokusu ve nedbeleşme belirli zamanlarda tamam­lanır. Yüzeysel yanıklarda kısa bir zaman içersinde epidermizas-yon olur. Deri bütünlüğü bozulmaz. Dokulardaki vital reaksiyon­ların belirli sürelerde oluştuğuna göre yanma zamanı saptanabilir.

Yanık canlı iken mi, öldükten sonramı meydana gelmiştir?

Canlı ve ölü yanığın ayırım kriterlerine bakılmalıdır.

CANLI YANIK – ÖLÜ YANIK AYRIMI

· Hiperemi (demarkasyon ) hattı varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı (öldükten sonra yanmaya devam eden cesetlerde),

· Veziküllerdeki sıvıda albumin ve klorür bulunursa canlı, gaz varsa ölü ya da canlı (öldükten sonra yanmaya devam eden cesetlerde),

· Yarada enfeksiyon bulguları varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı ( hemen ölmüşse)

· Yarada granülasyon dokusu varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı ( hemen ölmüşse)

· Üst solunum yollarında is varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı ( hemen ölmüşse)

· Midede is bulaşıkları varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı ( hemen ya da açık havada ölmüşse)

· Kanda HbCO varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı ( hemen ya da açık havada ölmüşse)

· Akciğerde yaygın yağ embolisi varsa canlı, yoksa ölü ya da canlı ( hemen ya da açık havada ölmüşse)

· Doku enzimlerinde artış varsa canlı, yoksa ölü,

· Histopatolojik olarak yanık bölgelerin altındaki derin ven trombüsleri saptanırsa canlı, yoksa ölü kabul edilir.

OTOPSİDE

Elbiselerdeki, fiziksel ve kimyasal yanık izleri, travmaya neden olabilecek cisimlerin izleri aranmalı, Dış ve iç muayenede yanığın nitelikleri, komplikasyonlar ve canlı-ölü yanık ayrımında kullanılan kriterler aranmalı, Şahsı yakmadan önce etkisiz hale getirmiş olabilecek alkol, uyutucu, uyuşturucu ve diğer toksik maddeler aranmalıdır.

ELEKTRİK AKIMLARI İLE OLUŞAN YARALANMA VE ÖLÜMLER

Günlük yaşantımızın konforunu sağlayan, çağımızın tüm gelişmelerinin belki de ilk hareket noktası olan elektrik, bilgisizce ve gerekli önlemler alınmadan kullanıldığında ölümle sonuçlanan olaylara yol açmaktadır. İlk ve orta öğrenimde alınan genel bilgilere rağmen elektrikle meydana gelen kazaların çoğunda; kişiler öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteki sorunlar nedeni ile ölmektedirler. Hatta bu olayların bazıları bu konuda özel eğitim almış ya da yıllarca deneyim kazanmış mesleği nedeni ile elektrikle uğraşanların bu önlemleri almaması sonucu ortaya çıkan ölümlerdir.

ELEKTRİK AKIMININ ORGANİZMADA MEYDANA GETİREBİLECEĞİ ZARARLARI BELİRLEYEN FAKTÖRLER

1) Akımının tipi,

2) Akımın şiddeti,

3) Akımın frekansı,

4) Akımın voltajı,

5) Akımın süresi,

6) Vücudun direnci,

7) Akım kaynağı ile vücut arasındaki iletkenler,

8) Akımın vücut içindeki yoludur.

Alternatif akım doğru akıma oranla daha ciddi zararlara neden olur. Organizma sn/10 fr. ve sn/1000 fr. akımlardan daha çok zarar görmektedir. Akımın şiddetinin artmasıyla, meydana gelen zararın arttığı saptanmıştır. Elektrik akımının yakma etkisi voltaj ve vücudun direncine bağlıdır. Voltaj ve direnç arttıkça zarar daha ağır olmaktadır.

ELEKTRİK AKIMINA MARUZ KALANLARDA ÖLÜM MEKANİZMASI

Elektrik akımları: ventriküler fibrilasyon, solunum merkezi inhibisyonu, solunum kaslarının tetanik kontraksiyonları, santral sinir sisteminde meydana getirdikleri ciddi zarar sonucu ölüme neden olmaktadırlar.

ELEKTRİK ÇARPMASI SONUCU ÖLENLERDE OTOPSİ BULGULARI

Elektrik akımına maruz kalma şüphesi olan ölümlerde mutlaka otopsi yapılmalıdır. Ayakkabılar ve elbiseler incelenmeli, spektrofotometrik inceleme ve kimyasal testler için bu giysilerdeki yanık bulunan alanlar ve sağlam alanlardan parça alınmalı ve bunlarda yanık alanları civarında ışımaya bağlı metal partiküllerinin var olup, olmadıkları araştırılmalıdır. Elektrik akımı giriş ve çıkış lezyonlarının derideki varlığı araştırılmalı, varsa kıllarda yanık bulunup- bulunmadığı da incelenerek skala eşliğinde fotoğraflanmalı, (mümkünse) deri üzerinde metal partiküllerinin var olup, olmadıkları akroreaksiyon testi ile araştırılmalı, lezyonlardn histopatolojik inceleme için parça alınmalıdır.

ELEKTRİK AKIMI GİRİŞ LEZYONLARI

Genelde ellerde olmak üzere vücudun elektrik akımı ile temas ettiği vücut yüzeylerinde, küçük, tek veya multipl, kenarları kalkık- ortası çökük- krater şeklinde defektler ya da lokal karbonizasyon derecesinde yanıklar şeklindedir. Tutulan cismin şeklinde olabilir. Histolojik incelemede epitel ve bağ dokusunda dejenerasyon, epidermiste tipik ufak veziküller ve metal partikülleri, deri altı damarlarda trombüs ve yaşayan olgularda gangren şeklinde görülebilir. Bu yanığın oluşum şekli ile ilgilidir.

Elektrik yanıkları:

1) Kontakt yanıkları: Elektrik akımı taşıyan bir cismin vücuda değmesi ile kuru yanıklar olur. Elektriğin değdiği yerde deri çukurlaşır, kenarları halka şeklinde kabanr, çukurlaşan de­ri kızarmış ve üzerinde kalbur gibi delikler açılmıştır. Deri altın­da da küçük ısı boşlukları meydana gelmiştir. Yanık çevresinde­ki damarlarda trombozlar oluşur. Elektrik yanıkları ağrısızdır.

2) Elektrik şeraresi yanıkları: Yüksek elektrik akımı ta­şıyan bir cismin vücuda yaklaşması ile daha değmeden elektrik şeraresi yaparak deriye sıçrar ve deri üzerinde küçük, soluk nok­talar halinde iz bırakır. Soluk noktaların çevresi hiperemiktir. Elektrik şeraresinin yaptığı yanıklar benekler halinde parşümen-leşir.

3) Yıldırım, şimşek yanıkları: Dallı görüntüdebir ışık halinde ilerleyen doğal elektrik insan vücudunda ağaç dalı gibi yanıklar ya da timsah derisi gibi lekeler halinde yanıklar mey­dana getirir.

ELEKTRİK AKIMI ÇIKIŞ LEZYONLARI

Genel olarak ayak tabanlarında patlama şeklinde lezyonlar olabilir

Yüksek gerilim, geniş yüzey ve ıslak zeminde meydana gelen elektrik akımına maruz kalmalarda giriş ve çıkış lezyonları görülmeyebilir. Akımın organizmada karşılaştığı direncin şiddetine ve akımın şiddetine bağlı olarak elektrik akımının geçtiği dokularda değişik şiddette lezyonlar meydana geleceği açıktır. Bu bulgular; ancak deneyimli ve dikkatli bir hekimin şüphelenebileceği hafiflikte olabilir. Dokular fizyolojik ve biyokimyasal özelliklerindeki yapısal farklılıkları nedeni ile akım geçişine farklı direnç gösterirler. Vasküler sistem, kan, vücut sıvıları en az dirençli dokulardır. Direnç göstermeyen dokularda elektrik akımının geçişine ait bulguları saptamak mümkün değildir. Akımın geçiş yönünü takip eden balık sürüsü tarzında yoğunlaşan subplevral ve subepikardial noktavi kanamalar görülebilir. Bazen ise iskelet kemiklerinin yanmasına neden olacak ağırlıkta görülebilir. Diğer otopsi bulguları ölüm mekanizmalarından da anlaşılabileceği gibi organ ve sistemlerin makroskopik ve mikroskopik incelemelerinde tanıya yardımcı olabilecek spesifik bulgular olmayabilir.

Elektrik akımına maruz kalmış ölmemiş kişilerde; meydana gelen geniş yanıklar ve bunların çeşitli komplikasyonları(sepsis, nörojenik şok, kanama, emboli, böbrek yetmezliği) geç ölümlere neden olabilir.

Kişiler sistemik hastalıklarının komplikasyonu sonucu ortaya çıkan bir klinik durum sırasında elektrikle temas edebilirler. Bu nedenle; ani, beklenmedik ve şüpheli ölümlerde elektrikle temas ve bununla ilgili bulguların varlığı mutlaka araştırılmalıdır. Standart teknikle toksikolojik ve histopatolojik incelemeler için organ örnekleri alınarak ölümde rolü olan faktörler araştırılmalıdır.

YILDIRIM ÇARPMALARI

Yıldırım çarpmasına bağlı ölümler, yüksek voltaj etkisi ile meydana gelir. Ölüm sebebi, kalp ve solunum durması veya elektrotermal yaralara bağlıdır. Direkt çarpılmada ise ölüm yanık ve beyindeki solunum merkezinin durması sonucu meydana gelebilir.

YILDIRIM ÇARPMASI SONUCU ÖLÜMDE DIŞ BULGULAR

Geniş yanık alanları bulunabilir. Giysi üzerindeki veya içindeki metal cisimler aşırı ısınmanın bulgularını göstermiş hatta birleşmiş ve mıknatıslaşmış olabilirler.Elbiseler yırtılmış ve vücuttan çıkmış olabilir. Botlar bağlı olmalarına rağmen özellikle tabanları yırtılarak ayaktan çıkabilir. Deride yırtıklar, çatlaklar, kemiklerde kırıklar meydana gelebilir. Isınan metal cisimler vücutta yanıklar oluşturabilir. Deride karekteristik olarak ölümden bir saat sonra ortaya çıkan ve 24 saat sonra kaybolan küçük kan damarlarının dilatasyonu ve yırtıklarına bağlı ağaç dalı görünümünde lezyonlar oluşabilir. Derinin üst kısımlarında kömürleşme, alt kısımlarında solukluk ve kansızlık görülebilir. Deride veziküller oluşabilir. Tüm vücut kıllarında yanıklar görülebilir. Kıl papillaları çevresinde kanamalar görülebilir. Ölü sertliği erken başlar ve çabuk geçer.

YILDIRIM ÇARPMASI SONUCU ÖLÜMDE İÇ BULGULAR

Kalp ve büyük damarlarda kan akıcı hal almıştır. Akciğerlerde kanama ve ödem, Parankimal organlar, beyin ve meninkslerde konjesyon ve bazen kanamalar. Epikard ve endokard altı kanamaları, Solunum ve gastrointestinal sistemlerde, subserozal ve submukozal kanamalar, Kemiklerde kırıklar görülebilecek lezyonlardır.

YANILTMA YARALARI (SİMULATİON)

Bazı kimseler bir maksat için ve bir iddiada bulunmak dü­şüncesi ile kendi vücutlarında yaralar yaparlar, ya da başkaları­na yaptırırlar. Yanıltma yaralan daha çok kesici aletlerle yapı­lır. Bazan ateşli silahlarda kullanılır. Yanıltmak için yapılan ke­sik yaralar çok defa aynı yerde birden fazla, birbirlerine paralel ya da birbirlerini çaprazlar durumda yapılan yüzeysel yaralar­dır. Yanıltma bazan maksada ve işin önemine göre bir parmak kesilmesi ve eklem yerinden aynlması ile sonuçlanır. Sopa, kam­çı gibi vasıtalarla başkalarına vurduranlar da olur. Ateşli silah­larla yapılan taklit yaralar bitişik atış ya da bitişiğe yakın mesa­felerden yapılan atışlarla meydana getirilir. Hayati tehlike bulun­mayan, sadece deriye ait yaralar açılmış olabilir. Çok defa elbi­seler çıkarıldıktan sonra deri kaldınlarak atış yapılmaktadır, el­biselerin aynı bölgelerinde sonradan yapılan delikler vücuttaki yaraya çok defa uymaz. Bazan sadece elbiselerde ateşli silahlarla delikler açılır.Yakıcı, aşındıncı asitler ve alkalilerlede taklit yaralar yapıl­maktadır.

YANILTMA YARALARININ KARAKTERLERİ

1) Elin, kolun uzanabildiği yerlerde yapılır,

2) Çok defa aynı bölgede birbirine benzer yaralar açılır,

3) Yaralar yüzeyseldir,

4) Vücudun tehlikesiz bölgelerinde yapılır.

5) Travmalardan sonra iç organlarda bir arızaya delalet eder şikayetlerde olur.

6) Bir travmadan sonra koku alamadığını, işitme­diğini ya da görmediğini iddia edenler olur.

Hiç yorum yok: