17 Ekim 2006

7 KİMLİKLENDİRME

7

KİMLİKLENDİRME

CANLI VE ÖLÜDE KİMLİK TESPİTİ

Bir kişinin tanınmasına, tanımlanmasına ve diğer insanlardan ayırd edilebilmesine olanak sağlayan özellikleri kimlik, bu işleme kimliklendirme (=identifikasyon=), olay yerinde bulunan bir biyolojik materyalin kime ait olduğunu belirlemeye ise individualizasyon (=kişiselleştirme=) adı verilir. Birçok nedenle hem canlıda hem de cesette kimlik tespiti yapmak sıklık­la gerekli olur.

Canlıda koma, amnezi, yaşın küçük oluşu, akıl hastalıkları ve hatta dil problemi bireyin kendisi hakkında bilgi vermesini engelleyebilir. Göç ve veraset olaylarında yaşın gizlenmesi veya sahte kimlik kullanılması durumlarında ger­çek yaşın belirlenmesi önemli olabilir. Suçlular kimlik değiştirme çabaları içine girmiş olabilirler.

Ölülerde, özellikle birçok cinayet olgusunda ceset parçalandığı, yakıldığı veya post-mortem değişikliklerin tanınmayı imkansız hale getirinceye kadar saklan­dığı için, kriminal veya kuşkulu ölümlerin araştırılmasında kimlik tespiti son de­rece büyük önem taşır. Şüpheli olmayan ölümlerde bile, dekompozisyon (iske­let oluşumuna kadar) kimlik tespitini güçleştirebilir. Kimlik tespitinin hayati önem taşıdığı diğer durumlar ise uçak, deniz, tren kazaları, depremler, kalabalık binalardaki yangınlar, Güney Asya’ da 2004 deki tsunami faciasında olduğu gibi onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce kitlesel ölümün gerçekleştiği olaylardır. Kimliklendirmede zorluk yaşanan başka bir durum ise, savaşlar sonrası ortaya çıkan toplu mezarlar olup, bu mezarlarda yapılan çalışmalarda, kimliklendirmenin yanı sıra kişilerin ölüm nedenlerine ve öldürme eyleminin kimler tarafından gerçekleştirildiğinin belirlenmesine yönelik verilere ulaşılmaya çalışılacaktır.

Kimlik tespiti yönünden cesedin ayrıntılı olarak incelenmesi adli tıp uzmanı ve diğer uzmanlar için özel bilgi gerektiren bir iş olmakla birlikte, bu uzmanların bulunmadığı bölgelerde herhangi bir doktor bir cesedin kimliğinin belirlenmesinde yardımcı olmak için çağrılabilir.

Kimliklendirme ki boyutta yürütülür

1. Adli Kimliklendirme

2. Tıbbi kimliklendirme

ADLİ KİMLİKLENDİRME:

Nüfus kütüğünde yazılı olan kimliğidir. Adli kimlik, canlının ya da ölünün üstünden çıkan çeşitli belgelerin değerlendirilmesi ile saptanır. Adli kimlik belirlemesi, yakınlarına ve tanıyan kişilere gösterilerek (=cesedin teşhiri=), onlar tarafından tanınması ve bunun onaylanarak tutanağa geçirilip imzalanması ile tamamlanır.

Cesedin teşhiri, yapılmaksızın sadece üzerinden çıkan belgelere göre kimlik tespiti yapılması, kişinin kimlik saklama, başka birine ait kimlik kullanarak haksız kazanç elde etme (Örneğin toplu taşıma araçlarından indirimli yararlanma için öğrenci olmayan birinin öğrenci kimliği kullanması) gibi değişik amaçlarla farklı bir kişiye ait olabileceği yada değiştirilmiş kimlik taşıyabileceği savından hareketle, yanlış uygulama olarak değerlendirilmektedir.

TIBBİ KİMLİKLENDİRME:

Yaşayan ya da ölü bir kişinin; fiziksel, radyolojik, daktilografik ve genetik olarak tanımlanması ve diğer kişilerden ayırt edilmesini sağlayacak özelliklerin ortaya konulmasıdır.

Bir kimliklendirme işlemine başlanmadan önce, aşağıdaki belgelerin elde edilebilmesi, kimliklendirme işlemini kolaylaşacaktır.

· Parmak izleri,

· Dişlerle ilgili kayıtlar,

· Geçirmiş olduğu hastalık ve operasyonları kapsayan kişisel sağlık bilgileri,

· Kan grubuna ait belgeler (sürücü belgesi, kan grubu kartı, tıbbi kayıtlar vd),

· Tıbbi dosyalarında olabilecek röntgen grafileri,

· Çalıştığı iş ile ilgili kayıtlar,

· Varsa hakkında tutulmuş polis kayıtları,

· Kayıp insanlar hakkında düzenlenmiş raporlar,

· Şüphelinin ailesinden alınmış ve kişilik özelliklerini tanımlayan ifadeler,

Veri toplama aşaması geçildikten sonra aşağıdaki teknikler kullanılarak tıbbi kimlik tespitine geçilir.

MORFOLOJİK ÖZELLİKLER

Hem canlı hem de ölüde boy, kilo ve genel fiziksel görünüş kaydedilmelidir.

Irka bağlı pigmentasyon, geniş burun delikleri, epikantus kıvrımı, kıvır­cık saç gibi ırksal ve etnik yüz görünümleri tıbbi bilgi istemeyen belirgin özellik­lerdir. Dövme, cerrahi nedbeler, eski yaralar, konjenital deformiteler, doğum­dan olan strialar, kabileye ait yara ve işaretler, sünnet, benler, siğiller ve diğer deri lekeleri gibi bulgular dikkatlice tanımlanmalıdır.

Giysi, mücevher ve şahsın üzerinde bulunan diğer eşyalar önem taşır, ancak bunlarla genellikle polis ilgilenir. Bunlar, bazı olgularda özellikle dekompozisyonun ilerlediği durumlarda, cinsiyet, ırk, meslek ile sosyal statü hakkında bilgi verebilirler.

YAŞ

Yaşlanma, vücudun farklı kısımlarında ve bütününde meydana gelen değişiklikleri ifade eder. Yaşlanmanın, tamamen kronolojik yaşa uyması beklenmese de genellikle ikisi arasında belirgin bir ilişki vardır.

VÜCUT GELİŞİMİNE GÖRE YAŞ BELİRTİMİ:

Gebeliğin başlamasından sonra çocuğun doğup büyüdüğü devre içinde, ihtiyarlayıp ölünceye kadar yaş tayini yapılabilir.

Kimlik belirtimi: çocuk düşürme, çocuk öldürme olaylarında cin­sel suçlar, babalık davalarında ve okula başlama, evlenme, erginlik dönemi, askere alınma, ceza sorumluluğu yönlerinden bir kimse­nin gerçek yaşının belirlenmesine yöneliktir.

Normal gelişen bir çocuğun uterus içinde ve doğumdan son­ra 18-20 yaşlarına kadar her yıl boy ve ağırlığı belirli bir oranda artar. Boy ve ağırlık ölçülerine göre yaklaşık olarak yaş bulunur. Endokrin sistem hastalıkları, metabolizma bozuklukları ve sifilis hastalığında vücut gelişmesi aksar.

İklim ve ırklara göre birkaç yaş farkla or­talama olarak kızlar 12-14, erkekler 13-15 yaşlarında ergenliğe ulaşır. Bazı hormonal bozukluklar yüzünden puberte erken ya da geç olabilir.

28-30 yaşlarından sonra gözlerin dış tarafındaki deride kaz ayağı şeklinde kırışıklıklar olur.

Soya çekim ve bazı has­talıklara bağlı olarak değişim göstermekle birlikte, erkeklerde saç, sakal ve bı­yıklarda 38-40 yaşlarından sonra ağarma başlar. Kadın saçları daha geç ağarır.

Erkeklerde çok defa 55-60 yaşlarından sonra kaşlar uzar ve kaş kılları kalınlaşır.

Bazı kimselerde 55-60 yaşla­rından sonra eller üzerinde noktalar halinde açık kahverengi le­keler (pigment) belirir. Daha ziyade erkeklerde görülen el üze­rindeki lekeler 65-68 yaşlarından sonra plaklar halinde birleşir ve renkleri koyulaşır. 60-65 yaşlarından sonra bazılarında kornea çevresinde gri renkte bir halka (arcus senilis) belirir.

DİŞLERLE YAŞ BELİRTİMİ:

Adli Tıp'ta yaş tayininin önemli bir yeri vardır. Kimliğin belirlenmesi ve yaşın kabaca tayini cezai ve hukuki açıdan önem taşıyan konulardır. Günlük hayatta her an karşılaşılan okula kayıt olma, evlenme, işe girme, askere alınma gibi olaylarda veya adli makamları ilgilendiren olaylarda (hırsızlık, ırza geçme, cinayet gibi), sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde gerek sanığın, gerek mağdurun yaşının tespiti için; kimliği olmayan kişilere kimlik verilmesi sırasında, doğum tarihlerinde kuşkuya düşüldüğünde; bazı durumlarda cesetlerde kişinin yaşının tam olarak belirlenmesi önemlidir.

Yaş tayininde çene ve dişlerdeki değişik değerlerin önemli olduğu ifade edilmektedir. Bunun yanısıra dişlerde yaş tayinine yarayan yeterli değişiklik olmadığı da söylenmektedir.

Dişlerin incelenmesi ile bir kişinin yaklaşık yaşının bulunması mümkündür.

KEMİKLEŞME DURUMUNA GÖRE YAŞ BELİRTİMİ:

Uzun kemiklerin iki ucunda, kısa kemiklerin bir ucunda, yas­sı kemiklerin bir kenarında kemikleşme odaklarının belirmesi ve forme oluşu ve daha sonra da kemik gövdeleri ile birleşmesi, yani epifiz aralıklarının kapanması normal olarak belirli yaşlarda olur. Bu durum canlılarda radyolojik olarak; ölümden sonra ise ya radyolojik olarak ya da kemikle­rin incelenmesi ile saptanır.

Endokrin sistem ve metabolizma bozuklukları, avitaminozlar (raşitizm) ve bazı hastalıklar (sifilis) etkisi ile kemikleşme normal süresi içersinde oluşamaz ve gecikir. Kemikleş­meye etki yapan bir hastalık varsa kişinin muayeneleri ve radyolojik incelemeler sırasında belli olur. Bu durumlarda normal ke­mikleşmede kaç yıl fark olabileceği takdir edilir.

Kemikleşme odaklarının oluşması:

Yaşlar Epifiz oluşumu

1- Humerus ve femur başı, el bileğinde iki kemik belirir,

2- Radius, tibia, fibula alt uçları belirir,

3- El bileğinde üç kemik, patella belirir,

4- Fibula üst ucu, büyük trohanter, el bileğinde dört kemik belirir,

5- El bileğinde beş kemik belirir,

6- Radius üst ucu, ulna alt ucu, el bileğinde altı kemik belirir,

7- El bileğinde yedi kemik belirir,

8 - 9- Humerus iç epikondili, El bileğinde sekiz kemik belirir,

10- Olekranon belirir,

11- Küçük trohanter belirir,

12- Humerus dış epikondili ulna stiloid çıkıntısı, elde sesamoid kemik belirir.

Erkek- Kadın

15 - 14- Akromiyon belirir ,

16 - 15- Krista İlyaka belirir .

Kemikleşme odaklarının kapanması:

Epifiz odakların forme olması ve kemik gövdesi ile arasında bulunan birleştirici kıkırdağın kemikleşmesi belirli yaşlarda olur.

13 - 14 Koksa kemiği üç parçası birleşir ve kemik bütün haline gelir.

15 - 14 Korakoid, kalkaneus epifiz hatları kapanır, kemikleşir.

16 - 15 Olekranon epifiz hattı kapanır,

17 - 16 Radius üst epifizi parmak ve tarak kemikleri, epifiz hatları kapanır,

19 - 18 Radius, ulna alt epifiz hatları, femur trohanterleri, humerus üst, femur başı hatları kapanır,

20 - 19 Femur alt, tibia üst, fibula iki ucu epifiz hatlan kapanır, Krista ilyakada birleşme başlar.

21 - 20 Krista iliakada birleşme ilerler.

22 - 21 Krista iliaka ve iskium epifiz aralıkları tamamen kapanır.

25 Koksiks, birinci vertebra ile altındaki ikinci vertebra arası birleşmeğe baş­lar.

40 Sternum alt ucu, ksifoid parçası ile birleşmeğe baş­lar,

50 Sternum üst ucu manibrium parçası ile birleşmeğe başlar.

CİNSİYET

Uterus içi hayatın üçüncü ayından sonra, çocuğun cinsiyeti belli olur. Bir kimsenin yüz görünüşünden cinsiyeti anlaşılabilir.

Puberte çağına kadar çocukların gelişme durumu, giyinişleri, saç ve traş değişikliği nedeni ile bir tereddüt olursa çıplak muayene ile dış genital organlara bakılır.

Genital organlarda bir anomali varsa puberte çağına kadar ve hatta erişkinlerde bile cinsiyet ayırımın­da yanılmalar olur. Bir kimsede dişi ve erkek genital organlarının bir arada bu­lunması şeklinde anomaliler vardır (biseksüel hermafroditizm). Bu durumda olanlarda cinsiyet karakterlerinden biri daha fazla gelişerek, diğerini kapatabilir. Dişi ya da erkek olduğu halde genital organlardaki bir ano­mali nedeni ile organların görünüşü yanıltıcı olabilir (Psödo hermafroditizm). Erkeklerde testislerin skrotum içersine inmemiş olması, skrotum ortasındaki rafenin açık ve penisin küçük kalmış olması, id­rar yolunun penisin altına açılmış durumu (hipospadias) genital organlara dişi görüntüsü verir. Vulva dudakları birleşmiş ve klitoris fazla gelişmiş olduğu durumlarda dişi genital organları, er­kek görüntüsünde olur. Gonodal ageneziler nedeni ile genital organlardan testisler ve overlerin hiç oluşmadığı interseks anomaliler vardır.

Puberte ile organizmada kadın ve erkeğe göre değişmeler olur. Erkeklerde yüzde sakal ve bıyıklar çıkar, ses kalınlaşır, gırtlak kı­kırdakları boyun önüne doğru çıkıntı yapar (Pomum adamum= adem elması). Kızlarda göğüsler büyür, kalçalar genişler. Her iki cinste genital organlar çevresinde kıllar çıkar.

İNSAN BOYU

Uterus içindeki çocuk doğuncaya kadar ve doğumdan sonra 18-20 yaşlarına gelinceye kadar boy ve ağırlığı belirli bir oranda artar. Boy ve ağırlık ölçülerine göre yaş tayinini gösterir cetvel­ler vardır.

Bazı endokrin sistem hastalıkları ve metabolizma bo­zuklukları boy ve ağırlığı etkiler. Hipofiz ön lob yetersizliklerinde boy kısa kalır, cücelik olur. Puberteden önce ön lob adenomlannda ise boy çok uzar (Gigantizm).

Normal gelişmiş insan boyu bazı kemik hastalıkları etkisi ile sonradan bir miktar kısalabilir. Fizyolojik olarak 65-70 yaşların­dan sonra da boyda birkaç santimetre kısalma olur. İnsanın yatar vaziyette boyu, ayakta ölçülen boy uzunluğundan 2-3 cm. daha fazladır.

VÜCUT AĞIRLIĞI

Erginlik çağına kadar vücut ağırlığı belirli bir oranda artar. Beslenme durumuna göre vücut ağırlığı değişir.

Endokrin sistem hastalıkları ve metabolizma bozuklukları nedeni ile vücut ağırlığı değişebilir. Hipofiz ön lobu bazofil hücreli adenomlarından kişi şişmanlar, ön lob yetersizliklerinde ise, ileri derecede zayıflama (Simmond hastalığı) olur.

Ağırlık normal olarak da az çok değişebilir. Zayıf bir kimse şişmanlar, şişman iken zayıflama olur. Vücut ağır­lığı, kimlik belirtimi için kesin bir ölçü olamaz.

KONUŞMA VE SES ÖZELLİKLERİ

Bir kimseyi sesinden ve konuşma özelliklerinden tanıma olasılığı vardır. Kişiyi daha önce tanıyanlar onun ses özelliklerini ve konuşma tarzını tanımlayabilir. Konuşma kusurları, kekemelik, pepelik, devamlı ses kısıklığı tanımlanabilen özelliklerdir.

Konuşma kayda alınabilir ancak kayda alınan sesin özelliklerinde değişme olacağı unutulmamalıdır.

YÜRÜYÜŞ

Herkesin kendine özgü bir yürüyüşü olmakla birlikte tanımlanması güçtür ancak, kalça çıkıkları, topallıklar, parkinsonizm, sekerek yürüme gibi özellikler varsa tanımlandığında değerlidir.

AKTİF EL KULLANIMI

Kişinin solaklık gibi bir özelliği varsa tanımlamada önem taşıyacaktır. Yine pençe el, düşük el gibi durumlarda kimliklendirmede kullanılabilen özelliklerdir.

YÜZ GÖRÜNÜŞÜ

Hiç kimsenin yüzü bir diğerine benzemez. Bir kimsenin yüz görünüşünden, cinsiyeti, yaklaşık yaşı, ırk ve sosyal durumunun belirlenmesi mümkün olabilir.

YÜZ:

Yüz rengi beyaz, sarı, kırmızı, esmer, kahverengi, siyah renklerde olabilir. Vitiligo ya da hemangiom, sarılık gibi hastalıklarda yüz rengi değişiklikleri önemlidir. Kadınlarda makyaj malzemeleri kullanımı ile yüz renginin değişmiş olabileceği hatırlanmalıdır.

ALIN:

Alın yapısı düz, bombe, dar, geniş, basık, dik olabilir.

SAÇLAR:

Saçlar siyah, koyu kestane, kumral, açık kumral, sarı ve kızıl renkte olabilir. Saç boyasının saç rengini değiştirebileceği unutulmamalıdır. Saç özellikleri, kalın, ince, düz, kısa dalgalı, kıvırcık, bukleli olabilir. Saç boyu önemlidir. Saçlar arasında doğal ya da yapay olarak lokal beyaz saç kümeleri (meç) bulunabilir. Kadınlarda saç şekli fön ve kaynak gibi yöntemlerle değiştirilmiş olabilir. Kafada peruk bulunabilir.

KAŞ VE KİRPİKLER:

Kaş ve kirpikler saç rengine uygundur. Kaşlar geniş, birbirine yakın (çatık), dar ince ve seyrek olabilir.

GÖZLER:

Gözler düz eğri, çekik, yumuk olup, siyah, kahverengi, ela, mavi, yeşil, lacivert tonlarda bulunabilir. Beyaz ırkta mavi ve yeşil göz renginin ölümden sonraki iki-üç gün içersinde kahverengine dönüşebileceği ve kişilern renkli lens kullanmış olabilecekleri unutulmamalıdır. Gözde şaşılık ya da şehlalık görülebilir.

BURUN:

Burun, düz, sırtı çıkıntılı, basık, burun kanatları kabarık ya da düz, burun ucu aşağı dönük, yukarı kalkık, düz, düz yuvarlak (künt), burun delikleri yuvarlak ya da oval, küçük ya da büyük olabilir.

AĞIZ VE DUDAKLAR:

Ağız büyük veya küçük, dudaklar etli ya da ince, dudaklardan biri uzun ya da kısa, philtrum düz yada oluklu olabilir.

ALT ÇENE:

Alt çene, sivri, yuvarlak, ortası çukur, çene ucu çatallı, öne doğru çıkık, kısa veya basık yapıda bulunabilir.

KULAKLAR:

Kulaklar, büyük, küçük, öne dönük (kepçe kulak), düz, kulak memeleri sarkık ya da toplu kulak kıkırdakları kişiye özgü özellikler taşıyor olabilir. Kadınlarda küpe deliği bulunup, bulunmadığı önem taşır.

KAFATASI YAPISI:

Kafatası yapısı yuvarlak, uzun, ön-arka ekseni uzun olabilir.

BIYIK VE SAKALLAR:

Bıyıklar genelde saç renginde olup, daha önce beyazlanmış ya da sigaradan sararmış olabilir, ince, pala, hilal, nokta bıyık şeklinde bulunabilir. Sakal da saçla aynı renkte olup, daha önce veya sonra beyazlaşabilir. Top sakal, çember sakal, keçi sakal, ayva tüyü sakal, kirli sakal şeklinde bulunabilir. Bıyık ve sakal traşının kaç günlük olduğu önem taşır.

VÜCUT YAPISI

Erişkinlerde beden yapısı, piknik, atletik, astenik tipler tarif edilmiştir. Vücut görünüşünde derinin rengi, deride pigmentli böl­geler, kıllı nevüsler, tırnak özellikleri, vücut anomalileri ve eski travmatık değişimler-nedbeler, dövme (tatuaj), deformiteler ve meslek izleri de kimlik belirtiminde önemlidir.

TIRNAKLAR:

Geniş kısa tırnaklara gül tırnak; dar, uzun tır­naklara karanfil tırnak denir. Bazı tırnakların başlangıç kısmın­da yanmay şeklinde beyaz bir bölge bulunur. Tırnaklar üzerinde vitamin eksikliğine bağlı çizgiler devamlı değildir. Kronik akci­ğer hastalıklarında tırnaklar çukurlaşır. Mantar hastalıkları da tırnakları bozar.

ANOMALİLER:

Embrional gelişme kusuru olarak dudaklarda, damakta açıklık (tavşan dudağı, kurt ağzı), kollarda, bacaklarda kısalık, uzunluk, parmaklarda fazlalık, eksiklik ve yapışıklık, do­ğuştan kalça çıkığı kimlik belirtiminde önemlidir.

NEDBE (SKATRİS) :

Deri bütünlüğünü bozan derin yaralar iyileştiklerinde, yer­lerinde nedbe bırakır. Nedbenin rengi, şekli ve genişliği tesbit edilir. Nedbenin ne zaman ve ne maksatla yapıldığı anlaşılabilir. Ameli­yat yarası nedbeleri düzgündür, üzerinde dikiş yerleri belli olur. Apandisit, fıtık, safra kesesi, ameliyat izleri belirli yerlerde olur. Isırma yerlerinde kalan nedbelerde karşılıklı diş izleri belli olur. Yüzde birçok küçük nedbeler çiçek bozuğu, geniş nedbeler şark çıbanı nedbesi olabilir. Bazı deri hastalıkları, ekzema, lupus, psöriazis ve deri urları (Nörofibromatozis) kimlik belirtimine yarar.

DÖVME (TATUAJ) :

Deri içine ve deri altına iğne ile pikür yapıla­rak, boyalı maddeler verilir. Çini mürekkebi, indigo, karbon, barut ve sentetik renkli boyalar ile deride çeşitli şekiller ve desenler ya­pılır. Tatuajlar uzun süre, değişmeden kaldığından kimlik belir­timi için önemlidir. Tatuajların bazı anlamları olabilir. Deriye adını, mesleğini, kan grubunu yazdıranlar vardır. Deride aşk ve sevgi ifade eden desenler yapılır. Sol el üstünde, başparmak ile işaret parmak ara­sında yapılan mavi kuş deseni kişinin homoseksüel olduğuna de­lalet ettiği söylenir (Keith Simpson). Tatuajların kalıcılığı, genişliğine, derinliğine, vücuttaki yeri­ne ve kullanılan boyanın cinsine göre değişir. Deri içine yapılan dövmeler birkaç yıl sonra kaybolur. Deri altına yapılan geniş dövmeler yıllarca (30-40 yıl) devam eder. Eller ve yüz gibi vücudun açık bölgelerine yapılan dövmeler daha çabuk kaybolur. Tatuajlar; yakıcı, aşındırıcı bazı kimyasal maddelerle silinebilir ise de yerlerinde nedbe kalır. Laser ışınları ile tatuajlar silinebilir.

SANAT VE MESLEK İZLERİ:

Küçük yaşdan beri bir sanat ve meslekte çalışanların vücudunda bazı deformiteler olur. Kunduracı­ların göğsünde çukurluk, saatçilerde ve kuyumcularda kamburluk olabilir. Terzilerin parmaklarında iğne pikür nedbeleri bulunur. Yerlerde cila yapan ve yer temizleyenlerin dizlerinde uzun süren nasırlar oluşur. Boyacıların, fototrafçıların tırnakları uzun süre renkli kalır.

PARMAK İZLERİ (DAKTİLOGRAFİ)

El parmaklan iç yüzünde, son falanks derisi papillalarının teşkil ettiği setler (crista cutis) kişiye özgün bir diziliş halinde­dir. El ve ayak parmakları derisi iç yüzünde, elayası ve ayak ta­banı derilerinde bulunan bu yüzeysel yapıya dermatoglifi, parmak uçları derisinde, sıralar halinde bulunan deri papilla setlerinin görüntüsüne daktiloskopi, parmakların dokunduğu yer­lerde bıraktığı izlere daktilografi denilmiştir.

Parmak uçları de­risinde, avuç içi ve ayak tabanındaki dermatoglifik yapı, miadında doğan çocukta teşekkül etmiştir ve ölünceye kadar da değişmez. Parmak izleri her parmakta ayrı düzendedir. Parmak izleri kişye özeldir ve iki kişide aynı parmak izinin bulunma olasılığı 1/64 000 000 dur. Tek yumurta ikizlerinde bile aynı parmak izlerine rastlanmaz

Par­mak izinin şüpheli bir kişiye ait parmak izi ile yapılan mukaye­sesinde aynı kimseye ait olup olmadığının tesbiti için uygulamada on altı noktada benzerlik aranır.

Deri papillalarının tepesine açılan ter bezleri devamlı salgı yaptığından deri nemli bulunur, avuç, taban ve parmak uçları­nın dokunduğu bazı yerlerde iz bırakır.

Parmak izleri, kemer, ilmek, helezon veya mikst tiptedir.

Cam, porselen, cilalı tah­ta, formika, cilalı taşlar, mermer ve madeni cisimler üzerinde, ka­ğıtlarda parmak izleri kalır. Elma, karpuz, muz gibi meyvalar üze­rinde de parmak izleri meydana gelir. Deri üzerinde de parmak izleri kalmakta ve X-ışınları ile ortaya çıkarılabilmektedir.

PARMAK İZLERİNİN TESPİTİ:

Tozlama, boyama ve fotoğraf çek­me yöntemleri vardır.

DİŞLER

Adli Dişhekimliği (Ali Odontoloji) adli-tıbbi konularda bilirkişilik yapan bir bilim dalıdır.

Adli diş muayenesi canlılarda ısırık izinden bir şahsın suçlu olup, olmadığının belirlenmesi ve izlerin kayıtlarla karşılaştırılmasıyla kimlik tespiti; ölülerde ise daha fazla kimliklendirme amacıyla uygulanır.

Canlıda diş muayenesinin en yaygın kullanıldığı diğer alanlar ise, göç, evlat edinme ve benzeri hukuki ko­nularda küçük yaştakilerin yaşlarının tespitidir. Ölülerde, adli odontoloji, özellikle olası kişilerin dişle ilgili kayıtları­nın bulunduğu uçak kazası gibi kitle ölümlerinin bulunduğu veya cinai olaylar ya da kayıplar gibi tek kişiyi ilgilendiren durumlarda yararlıdır.

Dişten kimlik tespitinin en büyük avantajı, dişlerin vü­cuttaki en sert ve en dirençli doku olması ve tam dekompozisyon durumların da, hatta ölü yakılması hariç en ciddi yangınlarda bile bozulmadan kalmasıdır.

Adli diş hekiminin bulunmadığı durumlarda, doktor dişlerle ilgili özellikleri çıkartıp, eldeki kayıtlarla karşılaştırılması için herhangi bir dişheki­minin yardımını isteyebilir. Bu tablolar daha sonra adli dişhekimine iletilebilir.

Eğer doktor yalnız çalışacaksa, bütün bulguları kaydetmek için stan­dart diş tablosunu kullanıp daha sonra eski kayıtlarla karşılaştırabilir.

Yanmış ya da dekompoze olmuş cesette en uygunu mandibula ve maksillayı birlikte çı­kartıp, daha sonra incelemek için formol ya da alkolde saklamaktır.

Şahsın yaşı 20-25' ten daha küçükse, geçici ve sürekli dişlerin çıkması stan­dart tablolarla karşılaştırabilir. Kızlarda ve çok sıcak ülkelerde diş değişimi bir yıl veya daha ön­ce olabildiğinden çok fazla doğru sonuç alabilmek mümkün de­ğildir.

Çenenin özellikle mandibulanın görünümü, dişsiz çene daha ince olacağından, yaş hakkında genel bir fikir verebilir. Ancak, bazı kişiler hastalık nedeniyle dişlerini erken yaşta kaybe­debileceğinden çok farklılıklar olabilir.

Dişlerin dış yüzeyindeki aşınmanın değerlendirilmesi ile ince kesitlerde kişinin yaşının tayin edildiği Gustafson tekniği gibi çok gelişmiş yöntemler varsa da bunlar uzmanlar içindir.

Dişler ayrıca cinsiyet ve ırkla ilgili kesin olmayan bilgi de verebilir.

KILLAR VE LİFLER

İnsan vücudundaki kıllardan bir kısmı her gün vitalitesini kaybederek kendiliğinden dökülür ve yerlerine çok kez yenileri çıkar. Kıllar herhangi bir boğuşma sırasında vücuttan koparılmış, kesilmiş, yolunmuş olabileceği gibi bir hastalık ya da toksik bir etki ile dökülmüş olabilir. Dökü­len kıllar, insanların oturduğu, yattığı yakından temas ettiği her yerde ve şapka, baş örtüsü, çamaşır, yatak, yorgan ve yastıklar üzerinde bulunabilirler.

Fetus derisinde ayva tüyleri (Lanugo) denilen ince kıllar çı­kar. Doğuma yakın çocuğun derisindeki ayva tüyleri dökülür, sa­dece başta saçlar, kaşlar ve kirpikler kalır.

Kıllar kalın ya da incedir. Kılların histolojik yapısında kıl tabakaları-medulla, korteks ve kütikula bulunur. Kıl medullasının kıl çapına orantısına medulla indeksi denir.

KILLAR VE ADLİ TIP SORUNLARI:

Kıllar kimlik belirtimi ve cinsel suçların niteliğini tayin yö­nünden önemlidir.

1- İplik şeklinde bir cismin kıl olup olmadığı,

2- Bir kılın insan kılımı, hayvan kılımı olduğu,

3- İnsan kılı ise:

a. Erkek kılımı, kadın kılımı olduğu,

b. Kı­lın kaç yaşlarında bir kimseye ait olduğu,

c. Kılın vücuttan nasıl aynldığı (Kesilmiş, koparılmış, kökünden sökülmüş-yolunmuş ve kendiliğinden dökülmüş kıllar).

d. Kılların rengi, boyalı ya da dekolore edilmiş olup olmadığı,

e. Kılın vücudun hangi bölgesine ait ol­duğu,

4- Hayvan kıllarında, kılın hangi tür bir hayvana ait ol­duğu araştırılmalıdır.

5- Kılların liflerden ayrılması gerekir.

Kılların makroskobik, mikroskobik ve genetik incelemeleri tamamen bir uzmanlık gerektirdiğinden, bu işin uzmanı olmayan hekimler, her bir kılın nereden alındığını belirlemeli, bunların her birinin ayrı torbalara konularak etiketlenmesini sağlamalı, karşılaştırma için kıl örnekleri alınacaksa saçlardan ön, arka ve her iki yandan, koltukaltı ve perine bölgesinden en az 20 şer adet olmak üzere kökleri ile birlikte kıl örneklerinin alınıp, her bir grubun ayrı torbalarda etiketlenmesini, asıl ve karşılaştırma örneklerinin ilgili inceleme merkezlerine gönderilmesini sağlamalıdır. Görünüşlerine bakarak yorum yapmaktan kaçınmalıdır.

İNSAN İSKELETİNİN KİMLİKLENDİRİLMESİ:

KEMİKLERİN İNCELEMELERE HAZIRLANMASI

Kemikler temizlenmeden önce üzerindeki yumuşak dokular makroskobik olarak ve kemikler radyolojik olarak incelenmelidir.

KEMİKLERİN TEMİZLENMESİ:

o Antiformin Yöntemi

§ Taze ve mumyalaşmış cesetlerde kullanılır.

§ Kemikler kesici aletlerle temizlenir

§ Kemikler antiformin solusyonuna (150 g NaCO3, 250 ml suda eritilir. Diğer taraftan 100 g beyazlatma tozu, 750 ml suda eritilir. İki eriyik birbirine karıştırılıp 3-4 saat çalkalanır. 1 L %15 lik NaOH eklenir. Kullanırlen 1/8 - 1/10 oranında sulandırılır) 1 saat hafifçe ısıtılarak bırakılır.

§ Kemikler daha sonra 1-2 saat Ksilole bırakılır (yağlı maddeler için).

§ Antiformin solusyonu zehirlidir.

§ Kemik epifizlerini ayırabilir.

o Beyazlatma Tekniği

§ 1 L çamaşır suyu sulandırılır.

§ 5-10 g NaOH ekle

§ Kemikler bu sıvıda bırakılır.

§ Aseton banyosu uygulanır (yağlı maddeler için).

o Enzim-Aktif Deterjan Yöntemi

§ Özellikle kafatası temizlemelerinde kullanılır.

§ Enzim-aktif deterjanların %10 luk çözeltisine kemikler bırakılır.

§ 75-80ºC a kadar ısıttılır (formalinle fikse edilmemiş kafatası 30 dak, fikse edilmiş kafatası 5 günde temizlenir)

§ Buharı toksiktir ve kemiklerin rengini açar

BULUNAN KEMİKLERİN

İNSANA MI - HAYVANA MI AİT OLDUĞUNUN TESPİTİ

Morfolojik ve serolojik yöntemler kullanılır.

A) MORFOLOJİK YÖNTEMLER

1) MAKROSKOBİK İNCELEME:

· İnsan el ve ayak kemiklerine benzeyen tırnakları dökülmüş ayı gibi büyük hayvanların, 1 nci parmak kemikleri insanınkinden kısa, 5. parmak kemikleri ise insanınkinden uzun oluşu ile ayrılabilir.

Medüller indeks:

· El uzun kemiklerin en geniş yerinden yapılan enine kesit çapı ve kemik kalınlığı ölçülür,

· MI(Medüller İndex) = medüller kanal genişliği/ tüm kemik kalınlığı” şeklinde hesaplanır.

· MI ≤ 0.45 ise insan kemiği, MI > 0.45 ise hayvan kemiği lehine düşünülebilir.

2) MİKROSKOBİK İNCELEME:

Bileme preparat hazırlama:

· Kemikten kıl testeresi ile 1 mm lik kesit alınıp, yüzeyleri bileme taşı ile parlatılacak,

· Paris Kırmızısı adı verilen zımpara taşına tutulup yüzeyi aşındırılacak. Yüzey kırmızıya boyandıkça taş ve kemik yıkanmalı, soluk kırmızı olunca ksilol ile parlatılmalı,

· Kanada balsamı ile kapatılıp incelenmeli,

· Hücreler soluk pembe, Havers kanalları kırmızı boyanır.

· 1mm² lik alandaki osteon ya da Havers kanalı sayısını saydığında: 10-15 adet ise insan; 14-60 adet ise hayvandır

· Aynı kesitteki 100 Havers kanalı çapını ölçülüp ortalamalarını alındığında, ortalama > 25mm ise insan; ortalama <>

B) SEROLOJİK YÖNTEMLER

PRESİPİTASYON TESTLERİ:

Yanmamış ve kimyasal maddelerle bozulmamış kemik örneklerinden elde edilecek, protein içeren sıvı, insan proteinine karşı hazırlanmış anti-serum ile muameleye tutulduğunda presipitasyon (çökelek) oluşuyorsa, kemiklerin insana ait, presipitasyon (çökelek) oluşmuyorsa, kemiklerin hayvana ait olduğu belirlenir.

BULUNAN KEMİKLERİN

AYNI KİŞİYE Mİ AİT OLDUĞUNUN TESPİTİ

Bulunan kemiklerin farklı kişilere ait olup, olmadığının belirlenmesi kitlesel ölümler ve toplu mezarlarda gereklidir. Kemikler temizlenmeli, temizleme sırasında elde edilebilecek saç kılları adli hemogenetik laboratuarına gönderilmelidir,

Humerus- femur indeksi (HFİ) saptanmalıdır {HFİ= humerus (mm) / femur (mm)}. HFİ, 0.72 den uzaklaştıkça, incelenen kemiklerin farklı kişilere ait olma olasılığı artar.

KEMİKLERDE

ÖLÜM ZAMANIN BELİRLENMESİ

· Isı ve nem

· İskeletin gömülü olup olmaması,

· Suda kalma süresi,

· İskeletleşmenin başlangıcında, cesedi önce saprofit mikroorganizmalar, sora sırasıyla küf mantarları (mayalanma) istila eder. Protein parçalanması, karbonhidrat ve lipid yıkımı sonrasında 8 istila dalgası şeklinde küçük canlıların istilası başlar ve daha sonra cesede vahşi hayvanlar gelmeye başlar.

· Cesedin giysili olup, olmadığı,

· Ortamda kimyasal elementlerin (Azot, amino asit) varlığı iskeletleşmeye etki eden faktörlerdir.

ÖLÜM ZAMANI SAPTANMASI İÇİN KULLANILAN FİZİKSELVE KİMYASAL YÖNTEMLER

a) Parçanın kıvam ve ağırlığı

· Hacim düz yüzeyli bir femur parçasının ağırlığı ve bu ağırlığın 15ºC da taşırdığı suya göre g/cm³ cinsinden hesaplanır.

· Taze kemikte 1.7-2.2 g/cm³, fosil kemikte 1.2 g/cm³, eski kemiklerde 1.2-1.7 g/cm³ hacim vardır.

b) Karbonat testi

· Kemik yüzeyine %20 lik HCl damlatılır.

· Köpüklenme az ise kemik yeni, çok ise eskidir.

c) Ultraviole-floresans testi

· Kemikten enine kesit alınıp, civa buharlı lamba altında incelenir.

· Mavi-menekşe renk yoğun ise kemik yeni, floresan azaldıkça eskidir.

· Bu özellik organik madde ve proteinlere bağlıdır.

d) Süpersonik salınımın iletilmesi testi

· 2-3 cm lik, 3-4 mm eninde kemik parçasını asetonlu yapıştırıcı ile kaplanır.

· Ekoskop ile salınıma bırakılır.

· Salınım fazla ise kemik 0-20 yıllık, az ise kemik 20 yıldan eskidir.

e) Radyolojik analiz

· Röntgen ışınları ile kemiğin kristalleşme düzeninin incelenmesidir

f) Radyo karbon testi

· C-14 izotopunun yarılanma süresinin ölçümüdür.

g) Histolojik inceleme

· Dekalsifiye edilmiş ve gliserin ile kaplanmış kemik polorize ışıkta incelenerek yapısı araştırırlır.

h) Yağlı madde kalıntılarının aranması testi

· Havers kanalındaki yağlı cisimcikler görülürse kemik 50 yıldan yenidir.

i) Serolojik yöntemle protein aranması testi

· Presipitasyon testi ile presipitasyon hızı incelenir .

· Reaksiyon hızlı ise kemik 20 yıldan yenidir.

j) Yumuşak doku kalıntıları

k) Defektler ve elbise kalıntıları

KEMİKLERDEN BOY TAYİNİ

ü Kuru kemikler %1-7 oranında küçülürler.

ü Aşağıdaki yöntemlerden en az üçü kullanılarak sağlama yapılır

1) MATEMATİKSEL YÖNTEM

· Kemik boyu ölçümü genellikle Hrdicla yöntemine göre yapılır. Proximal uç osteometrenin sabit parçasına dayanıp bir elle sabitlenerek osteometrenin hareketli parçası distal uca getirilir ve en uzun boy alınır.

· Humerus, radius, femur ve tibia ölçümü yapılabilen kemiklerde boy aşağıdaki formüllerle hesaplanır

· Boy (Erkek)= 0.03 Hmax + 0.03 Rmax + 1.82 Fmax + 0.92 Tmax + 54.01±3.58

· Boy (Erkek)= 0.68 Hmax + 0.04 Rmax + 1.18 Fmax + 1.16 Tmax + 52.74±3.51

· Boy hesaplamalarında cinsiyet, yaş, ırk, sosyoekonomik durum değişkenlerdir.

· İskeletin tümünden ve bulunan femurdan ağırlık hesaplamaları yapılabilir

2) ANATOMİK YÖNTEM

Dwing Yöntemi:

· Kıkırdak ve eklem yerlerinin macunlarla onarımı sonrası ucuca getirilen iskeletin ölçümüdür.

Fully Modifikasyonu:

· Basi-bregmatik yükseklik + C2-S1 arası vertebraların her birinin anterior yüa ölçümleri + femurun kondiller arası uzunluğu + tibianın kondiller arası uzunluğu + talus ve kalkaneusun eklemleşmiş şekildeki uzunluğu = iskelet uzunluğu + yumuşak doku yükseklik katsayısı= boy uzunluğu

3) EKSİK UZUN KEMİKLERDEN YARARLANAN YÖNTEM

· Çeşitli formüllerle ölçülen referans noktalar arası değerler değerlendirilir

4) SOMATOMETRİK YÖNTEM

· İskeletleşmiş cesetlerde uygulanmaz

· Columna vertebralis ölçümünden boy hesaplamasıdır.

KEMİKLERDEN YAŞ TAYİNİ

Dişler:

Süt dişlerinin sürmesi doğumdan sonraki 9. ayda başlar, 3 yaşına kadar devam eder.

Sürekli dişler 6-20 yaşlar (bazen 25) arasında sürerler. 30 u yaşlarda çiğneme yüzlerinde aşınma başlar. 50 li yaşlarda çiğneme yüzleri düzleşir. 70 yaşın üzerinde dişlerin çoğu bulunmaz.

Epifizler:

Epifiz hatlarının kapanması doğumla başlayıp, 28 yaşlarında biter.

Uzun kemiklerin boyları:

Uzun kemiklerde uzama 21 yaşlarında sonlanır.

Kostalar:

Kosta vertebral eklemler 20 yaşlarında kaynar. Sternal uçlardaki değişiklikler, 14-80 yaşlar arasında yaş tayini için kullanılabilir.

Simpsis pubis:

18 yaşından sonra kapanır.

Kafatası suturaları:

Kişisel farklılıklar gösterdiğinden güvenilir değildir.

Osteofitler:

Torasik ve lomber vertebralarda 40 yaşlarında dudaklaşma şeklinde görülen osteofitler, 50 yaşlarında belirginleşir.

Kemik dokusunda iç yapı değişiklikleri.

Kadınlarda menopoz döneminde, erkeklerde 55-60 yaşlarında dekalsifikasyon (osteoporoz) görülür. Frontal, parietal ve oksipital kemik laminaları incelir. Alt çene alveollerinde atrofi gelişir.

Sternum ve sakrum:

Sternumda, manibrium- corpus arası 40-45 yaşlarında, xysifoid-corpus arası 50-55 yaşlarında, lumbo-sakral eklem 35-40 yaşlarında kemikleşmeye başlar.

KEMİKLERDEN CİNSİYET TAYİNİ

Kranyum:

Erkeklerde oligosefal veya mezosefal, daha büyük, kaş çıkıntıları daha belirgin, processus mastoideuslar iri, kasların yapışma yerleri olan linea temporalis ve linea nuchae occipitalis daha kabarık, alveol kraterleri daha belirgin, molar dişler daha iri, alt çene büyük, regio mentalisde kabarıklıklar daha çıkıntılı, orbita köşeli, mandibula angulusları köşelidir. Kadında mezosefal veya brakiosefal, orbitaları daha yuvarlakça ve orbita üst kenarı daha keskin olup frontal kemikte fark edilebilir bir sınır oluşturur.

Pelvis:

Kadınlarda pelvis iç kontürleri yürek biçiminde, subpubik açı yuvarlakça (U gibi), büyük siyatik çentiği geniştir (yani “açık”). Doğum yapmış kadınlarda pubis dorsal kesimde doğum çukurları bulunur. Erkeklerde pelvis iç kontürleri uzunca oval biçiminde, subpubik açı köşeli (V gibi), büyük siyatik çentiği dardır (yani “kapalı”).

Uzun kemikler:

Kadınların uzun kemikleri genelde erkeklerin uzun kemiklerinden %10 oranında kısadır. Erkeklerin uzun kemiklerindeki tuberisiteler ve kasların yapışma yerleri belirgin, femur ve tibia kondilleri daha büyüktür.

Kostalar:

Kostaların sternal yüz özellikleri ile cinsiyet tayini yapılabilir.

KEMİKLERDEN IRK TAYİNİ

Kafatası biçimi, yüz biçimi, apertura nasalis, orbitalar arası uzaklık ve burun kökü, dental ark, dişler, pelvis biçimi, uzun kemikler esas alınarak, kemiklerden ırk tayini yapılabilir.

KAFATASINDAN FASİAL REKONSTRÜKSİYON

Son yıllarda, çıplak kafatasının yüz görünümünden rekonstrüksiyonuna çok ilgi gösterilmiştir. Bunu başlatan, kime ait olduğu bilinmeyen kafatasının çeşitli noktalarında yumuşak doku kalınlığını ölçen ve bunu katı plastik mad­deyle yeniden inşa eden Moskova' da yaşayan Gerasimov'dur. Korkunç Ivan gibi tarihi insanlarla ilgili rekonstrüksiyonu bu tekniğin gücünü göstermiş ve başkalarının bu işi ilerletmesine yol açmıştır.

Günümüzde, bilgisayarlı rekonstrüksiyonlar yapılmaktadır. Görüntünün ekrana yansıtılması ve bu tekniğin, elektronik olarak çeşitli görüş açılarını gö­rebilme olanağı yaratması, avantajdır. Bir büyük problem, gözler, dudaklar ve yüzdeki kıllar gibi kişiye özellik veren unsurların alttaki kemik yapısına pek ba­ğımlı olmayışıdır.

50 yıldan fazla süredir kullanılan daha eski bir teknik de fotosüperimpozisyondur ki burada, kafatasının transparan görüntüsüyle olası şahsın fotoğra­fı üst üste koyulur, fotoğrafı çekilerek büyütülür ve portreyle karşılaştırılır. Eğer ikisi birbirine çene, burun yapısı, dişler, supraorbital çıkıntılar, meatus eksterna vb. anatomik belirleyici özellikler bakımından uygunsa, o zaman aynı kişiye ait olabilirler; ancak bu kesin olarak kanıtlanmamıştır. Eğer birbirlerine uymuyor­larsa, en azından safdışı bırakılabilirler.

Yakın zamanda, bu işlem iki görüntüyü bir televizyon ekranına yansıtma şeklinde geliştirilmiştir. Süperimpozisyon elde edebilmek için bunlarla oynama avantajı vardır.

KAN GRUPLARI VE DNA ANALİZİ İLE KİMLİK TESPİTİ

KAN GRUPLARI

Kan ve diğer biyolojik sıvıların incelenmesi büyük çoğunlukla salt adli bi­limcilerin uzmanlık alanı olmuştur; fakat adli olaylarla ilgilenen herhangi bir doktorun da bu prensipler hakkında bilgili olması gereklidir.

KAN LEKELERİ

Yaradan belli bir uzaklığa fışkıran kan görüldüğünde, bir arterin kesildiği anlaşılır. Ancak yüksek hacimde de olsa venöz kanamalarda kan, fışkırtıcı kuvvet olmadan olduğu gibi akar. Bununla beraber, olay yerindeki yaralanma­larda kan serpintisi sıçraması yaygındır. Çünkü kanın fışkırması kendi doğal düzeninde olduğu gibi değildir; birtakım aktif hareketler sonucu kan ya yere akar ya da yara üstünden uzağa düşer. Örneğin, eğer keskin ya da kör bir alet­le başa vahşice saldırılırsa, ilk darbe kan sıçramasına, serpintisine neden ol­maz; fazla miktarda kan görünmeden önce az bir gecikme vardır. Yaralanmadan sonra sıklıkla damarlar 1 veya 2 saniye spazma uğrarlar. Bununla birlikte, eğer ikinci ya da sonraki darbe vurulursa ilk yaradan silah üzerine kan bulaşır. Bazen hesaplanabilen bir mesafeden, silahın hızına bağlı olarak, silah baştan ayrıldığında kan damlaları üstünden akmaya başlar. Benzer bir durum bıçak, arkası arkasına devamlı olarak boğaz veya diğer bir bölgeyi kestiğinde de olur. Kan damlaları bıçağın parlak kısmından aşağı akar.

Yaralanma kol ve bacak gibi yerlerde olduğunda, kesilmiş organlardan çok kanar; kan damlaları yağmur gibi akabilir. Bu, organın hareketiyle ilgilidir (mü­cadele veya kol bacak hareketi gibi). Benzer şekilde, eğer kurbanın eli ya da saldırgan kesik yaraya veya kanayan bir buruna temas ederse, kolun hızlı ha­reketi sonucu kan damlaları parmaklardan akabilir. Diğer kan lekeleri, göğüs yarasından ya da hematemezden, kanayan bir burundan ağıza geçen kanın kurbanın öksürmesiyle sıçraması sonucu oluşabilir. Kan damlaları havada uç­tuğu zaman, çarpışmanın açısına bağlı olarak yüzeye çarptığında leke mey­dana gelir. Eğer doğru bir açıyla çarparsa yuvarlak bir leke oluşur, eğer şiddet­le temas ederse kenarları sivri olmakla beraber yuvarlak leke oluşur.

Kan damlaları dolaylı olarak çarptığı zaman, geldiği yönde keskin nokta­larla sonlanan sivri bir leke oluşur. Buna ilaveten lekenin önünde küçük ünlem işareti şekline benzemesine neden olan ayrılmış bir lekecik vardır. Duvar, ta­van, yer ve diğer cisimler üzerindeki bu özellikler lekenin başlangıç yönünü tayin etmekte yardımcı olabilir ve böylece kurbanın saldırıya uğradığı zamanki pozisyonunu tespit etmekte doktora yardımcı olabilir. Zorlamalı ölümlerde doktorun olay yerinde bulunması gereğinin nedenlerinden biri, bu gibi kan serpinti­lerinin ayrıntılarını not etmek ve polis için bu ayrıntıları yorumlamaya yardım etmektir.

Birçok kan lekesi, sadece kanın havada uçması, sıçraması sonucu oluş­maz; kanlı vücut, elbise, el, saç ya da silahla doğrudan temasla da kan lekeleri meydana gelebilir. Kan lekeleri bir hareketi gösterirler. Fakat bazen özellikle el­biseler üzerinde silahın şeklini işaret edebilecek asıl numune kaybolabilir.

Deri veya giysi üzerinde sıklıkla kurumuş görünen kan damlalarının kişi­nin önceki durumunu göstereceği yaygın bir kanıdır. Yaralandığında sırtüstü yatan bir kişide kan, dik olarak aşağıya vücudun, boynun yanına akarak göl­cükler oluşturur. Eğer kişi dik ise, kan vücudun eksenine doğru akacaktır.

KAN TESTLERİ

Eski olmayan kan lekeleri belli olmasına rağmen, kurumuş veya eski le­keler diğer pigmentlere şekil ve renk açısından benzetilebilir ve pütrifikasyon nedeniyle lekeler yeşil veya kahverengi olabilir. Genellikle az miktardaki kan le­kelerinin tayini günümüzde adli bilim laboratuvarlarının işidir.

Şüpheli lekenin durumu işaretlenip fotoğraflandıktan sonra, yeni bir filtre kağıdı ile sürtülerek veya kazınarak alınmalıdır. Alternatif olarak damıtık su veya tuzlu su ile ıslatılabilir.

Kastel-Meyer ayıracı kanın birkaç milyonda bir parçasını belirlemede kulla­nılan tekniktir. Bu ayıraç filtre kağıdına veya leke özütüne eklenir ve hemen oluşan kuvvetli pembe renk kan olma olasılığını gösterir. Negatif sonuç, kan olmadığını kanıtlarken pozitif re­aksiyon kuvvetli olarak fikir vermesine rağmen kesin değildir.

Hemoglobinden hemokromojen kristalini ortaya çıkaran Takayama testi, hematin veya methemoglobin için spektroskobik testler ve diğer kimyasal tek­nikler çok daha özgül yöntemlerdir.

Kan lekesinin yaşını tayin etmek güçtür; günler içerisinde kan lekesi kahverengileşir ve peroksidaz reaksiyonu ilerledikçe daha az canlı hale gelir. Bununla beraber, leke ve çevresindeki değişiklikler leke yaşının tahminini güç­leştirir.

TÜRLERİN ÖZGÜLLÜĞÜ

Çoğu zaman, şüphelinin elbise veya eşyalarmdaki kan lekesi, hayvan kesmiş olduğu veya tavşan ya da tavuk derisi yüzdüğü iddaları ile açıklanmaya çalışılır. Tür tayininde en güvenilir yöntem floresan-antikor teknikleridir.

ABO KAN GRUPLARI İLE DIŞLAMA

EBEVEYN

ÇAPRAZLAMALARI

OLASI

ÇOCUKLAR

MÜMKÜN OLMAYAN GRUPLAR

OxO

O

A, B, AB

OxA

O, A

B, AB

OxB

O, B

A, AB

AxA

O, A

B, AB

AxB

O, A, B, AB

-

BxB

O, B

A, AB

OxAB

A, B

O, AB

AxAB

A, B, AB

O

BxAB

A, B, AB

O

ABxAB

A, B, AB

O

KANIN KİŞİLİĞİ (KANIN KİŞİLEŞTİRİLMESİ)

DNA analizlerinin yaygınlaşması ve önemlerini büyük ölçüde kaybetmekle birlikte, ön inceleme yöntemi olarak kan grupları tayinleri kullanılabilmektedir. ABO kan grupları, Rh, M ve N, Kelly, Duffy ve Lewis grupları Gm ve Ge sistemleri gibi protein kompleksleri, haptoglobülinler ve PGM (fosfo-gluko-mutaz) gibi kan enzim sistemleri kana kimlik kazandırmak amacıyla adli tıp alanında kulanılabilmektedirler. Bu araştırmaların tamamı adli veya kriminal seroloji laboratuarlarında yapılmaktadır

Grup testleri (DNA'dan başka), önceden söylendiği gibi, asla babalığı kanıtlamaz; ancak dışlayabilir. Kan gruplarının ve diğer faktörlerin tüm alanları kullanılarak, yaklaşık olarak % 93 oranında dışlama mümkündür.

O grubunun O ile çaprazlanması A, B ya da AB gibi kan hücreleri ürete­mez; fakat A ile B'nin çaprazlanması aşağıdaki olası kombinasyonlara sahiptir.

1. AA x BB, AB çocuklar üretmelidir.

2. AA x BO, AB ve AO çocuklar üretebilir.

3. AO x BB, AB ve BO çocuklar üretebilir.

4. AO x BO, AB, A, BO ya da OO çocuklar üretebilir.

5. AO x AB, AA, AB, AO, BO çocuklar üretebilir; fakat OO çocuklar üretemez.

DNA TESTİ (PROFİLİ) İLE TANIMLAMA

İngiliz genetikçi Dr. Alec Jeffreys'in keşfini takiben, adli araştırmalarda kullanmak için güçlü bir araç geliştirildi. Bu araç popüler olarak "DNA parmak izi" olarak bilinir. Bu, kromozomlar içerisindeki DNA iplikçik kısmı üzerinde bağ dizinlerinin genetiksel belirlenmesi olarak tanımlanır ve aynı ailenin diğer üye­leri ile genetik ilişkisi tayin edilebilir. Kan gruplarının tersine, DNA profilinin öz­güllüğü istatistik terimde o kadar büyüktür ki dünyadaki insan popülasyonundan çok daha fazladır; herhangi birey için özelliği çok güvenilirdir.

Bu teknik kişiye özel baz dizinlerinde bazı tekrarlanan bölgelere sahip olan çok büyük uzunluktaki DNA molekülüne bağlıdır. DNA molekülü, dört ba­zın A, G, C, T kombinasyonlarının, şeker ve fosfat moleküllerine bağlanmış iki iplikçiğe sahiptir ki, uzun bir zincir gibi bükülmüş merdiven şeklinde, DNA'nın sarmal yapısını oluşturur.

Bu molekülün yaklaşık % 10'u genetik kodlama için kullanılır, geri kala­nın işlevi bilinmemektedir. Bu aralıklar içerisinde, 200 ve 14000 arasında deği­şen bu dört bazın benzer dizinlerinin tekrarı vardır. Jeffreys bu yapışık dizinle­rin her bir birey için kişiye özel olduğunu ve tıpkı kan grupları gibi her ebevey­nin DNA'sından sonraki döllere geçtiğini buldu. Sadece tek yumurta ikizleri ay­nı dizine sahiptir; diğer yandan birbiri ile ilişkisiz iki bireyin aynı dizin paylaşma şansı milyonlarca milyarda bir ve hatta kardeşler arasında bile 10.000 milyon­da birdir.

Dizinleri tayin etme t99ekniği oldukça karmaşıktır. Önceden tayin edilen noktaların restriksiyon enzimlerinin kullanımıyla DNA'nın kesilmesine bağlıdır. Üretilen parçacıklar ya mono ya da mültilokus problar (prob= radyoaktif izotopa bağlanan kısa DNA zinciri) kullanarak tanımlanır.

Beyaz kan hücreleri, kılkökü hücreleri, spermatozoa veya herhangi bir çekirdekli doku gibi çekirdekli mater­yalden otoradyografi kullanımıyla elde edilen son ürün, çeşitli yoğunluktaki ve alandaki bar serilerini taşıyan bir radyograftır. Bar serileri süpermarketteki fiyat başlıklarına "barkodlara" benzerdir.

Şüpheliye ait keskin olmayan bir araç üzerinde bulunan birkaç kıl otopsi kan örneği ile karşılaştırabilir ve ırzına geçilen kurbanın vajinasmdaki seminal sıvı şüphelinin lökositlerindeki DNA ile karşılaştırabilir. Spermin sperm ile karşılaştırılmasına gerek yoktur, bir bireyin vü­cudundaki DNA'nın tümünün aynı olma zorunluluğu vardır.

Adli tıptaki DNA kullanımının yaygın olduğu diğer bir yol babalık tayini­dir ki kan grupları yöntemleriyle olası dışlamadan daha fazla pozitif tespit yapı­labilir. Barkodlardaki her bir bantın bir yarısı anneden, diğeri babadan gelmeli­dir. Tayinde kodlama anneden, babadan veya olası babadan yapılır. Çocuğun profilindeki bantlar önce anneninki ile karşılaştırılır. Geriye kalan bantların hep­si olası babadan gelmelidir. Eğer herhangi bir çelişki varsa o adam baba ola­maz.

DNA TESTİNDE GEREKLİ OLAN ÖRNEKLER

Karaciğer dokusu ve kan en iyi materyallerdir; fakat nükleer kromatini bozmaya yeterli bir çürüme oluşmadıysa, otopsi örnekleri kullanılabilir. Canlı­dan en azından 5 ml temiz kan örneği (tercihen 15 ml) alınır. Eğer laboratuvar çalışmasında bir gecikme sözkonusu ise örnek (plastik tüpte, cam tüp değil) –20 ºC de katı olarak dondurulmalıdır.

Cinsel suçlarda, elde edilen materyalin çoğu, vajinadan elde edilen sıvı gibi, pipet yardımıyla toplanılmalıdır. Birden fazla yayma halen kulla­nılabilen ikinci bir yoldur.

Eğer gönderilmede bir gecikme varsa, nükleer DNA'nın otoliz bozulmasını önlemek için derin dondurucuda tutulmalıdır.

Saç olarak, kökleri ile birlikte sağlam bir şekilde çekilerek alman kıl örnekleri, veri profilinde kullanılabilir.

KİMLİKLENDİRME İLGİLİ YASAL PROSEDUR

ŞÜPHELİ VEYA SANIĞIN BEDEN MUAYENESİ VE VÜCUDUNDAN ÖRNEK ALINMASI

CMK’ nun 75. maddesi:

1. Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanığın bedeninin tıbbî muayenesine ya da vücudundan kan veya cinsel salgı gibi örnekler alınmasına, Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme tarafından karar verilebilir. Bu müdahaleler ancak hekim tarafından veya hekim gözetiminde sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir. Şüpheli veya sanığın vücudundan saç, tükürük ve tırnak gibi örnekler alınabilmesine Cumhuriyet savcısı da karar verebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.

2. Tıbbî muayenenin yapılabilmesi veya vücuttan örnekler alınabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.

3. Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda kişi üzerinde beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan, saç, tükürük, tırnak, cinsel salgı gibi örnek alınamaz.

4. Bu madde gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.

DİĞER KİŞİLERİN BEDEN MUAYENESİ

CMK’ nun 76. maddesi:

1. Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun bedeni üzerinde tıbbî muayene yapılabilmesine veya kan, saç, tükürük, tırnak, cinsel salgı gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek koşuluyla, Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme tarafından karar verilebilir.

2. Çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde, bu araştırmanın yapılabilmesi için, birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gereklidir.

3. Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya bedenden örnek alınmasından kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.

4. Bu madde gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.

KADININ MUAYENESİ

CMK’ nun 77. maddesi:

1. Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.

MOLEKÜLER GENETİK İNCELEMELER

CMK’ nun 78. maddesi:

1. 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle elde edilen örnekler üzerinde, soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması hâlinde moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır.

2. Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde de yapılabilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi, bu hâlde de uygulanır.

HÂKİMİN KARARI VE İNCELEME YAPILMASI

CMK’ nun 79. maddesi:

1. 78 inci madde uyarınca moleküler genetik incelemeler yapılmasına sadece hâkim karar verebilir. Kararda inceleme ile görevlendirilen bilirkişi de gösterilir.

2. Yapılacak incelemeler için resmen atanan veya bilirkişilikle yükümlü olan ya da soruşturma veya kovuşturmayı yürüten makama mensup olmayan veya bu makamın soruşturma veya kovuşturmayı yürüten dairesinden teşkilât yapısı itibarıyla ve objektif olarak ayrı bir birimine mensup olan görevliler, bilirkişi olarak görevlendirilebilirler. Bu kişiler, teknik ve teşkilât bakımından uygun tedbirlerle yasak moleküler genetik incelemelerin yapılmasını ve yetkisiz üçüncü kişilerin bilgi edinmesini önlemekle yükümlüdürler. İncelenecek bulgu, bilirkişiye ilgilinin adı ve soyadı, adresi, doğum tarihi bildirilmeksizin verilir.

GENETİK İNCELEME SONUÇLARININ GİZLİLİĞİ

CMK’ nun 80. maddesi:

1. 75, 76 ve 78 inci maddeler hükümlerine göre alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez. Bu bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi veya hükmün kesinleşmesi hallerinde en geç on gün içinde Cumhuriyet savcısının huzurunda yok edilir ve bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir.

FİZİK KİMLİĞİN TESPİTİ

CMK’ nun 81. maddesi:

1. Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısı veya hâkim kararıyla, fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve ayak izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.

2. Kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir.

Hiç yorum yok: