17 Ekim 2006

4 TIBBİ UYGULAMA HATALARININ ADLİ TIP BOYUTU

4

TIBBİ UYGULAMA HATALARININ

ADLİ TIP BOYUTU

Görevi insanın sağlığının bozulmasını önlemek, onu hastalıklardan korumak, bozulan bedensel ve ruhsal yapısını, sakatlıklarını düzeltmek, ruhsal ve fiziksel acılarını dindirmek olan ve bireyin sağlık ve yaşama hakkının gerçekleşmesinde önemli bir görev üstlenmiş olan sağlık uygulayıcılarının, kusurlu davranışı sonucu ortaya çıktığı iddia edilen hastalık, sakatlık veya ölüm olayları, son yıllarda artarak yargının gündemine girmektedir. Bu bağlamda bu bölümde tıbbi uygulama hataları ayrıntıları ile irdelenecektir.

TIBBİ MALPRAKTİS

Herhangi bir meslek uygulayıcısının özen, eğitim, tecrübe, iyi yorum ve ehliyet eksikliğinden kaynaklanan zararlar malpraktis, bir sağlık uygulayıcının neden olduğu malpraktis ise tıbbi malpraktis olarak adlandırılır.

İATROJENİK HASTALIK

Bir sağlık görevlisinin (= hekim, diş hekimi, hemşire, hastane hizmetlisi, tıbbi teknisyen, ilaç veya tıbbi/ cerrahi alet yapımcıları=) yada sağlık hizmeti veren/verilmesini sağlayan kuruluşun ihmali ya da bazı eylemleri sonucu, gerekli özen gösterilmiş olsaydı ortaya çıkmayacak türde, temelde yatan hastalıktan bağımsız, ilaç uygulaması, tanı, profilaksi veya tedavi nedeniyle girişilen tıbbi ve cerrahi müdahalelerden kaynaklanan, istenilmeyen bir hastalıktır.

TIBBİ UYGULAMA HATALARI İÇİN KRİTERLER

Tıbbi uygulama hataları sonucu istenmeyen bir durum ortaya çıktığında yargının ilk irdeleyeceği husus “olayda bir kasıt olup olmadığı” dır. Eğer sonuç “ötenazi” de olduğu gibi kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelmiş ise, artık tıbbi uygulama hatası yerine kasıtlı öldürmenin prosedürü yürümeye başlayacaktır. Olayda kasıt yoksa bu kez yargı olayın taksir boyutunu ele alarak; olayın ortaya çıkmasında “ bir özen borcu eksikliği mi”, “bir dikkatsizlik mi”, “bir bilgi ve deneyim eksikliği mi” yoksa “kurallara veya alışılmış yöntemlere riayetsizlik mi” olduğunu araştıracak; bu sonucun ortaya çıkmasında “kimlerin kusurlu olduğunu” ve “kusurlu olan kişilerin kusurlarının oranlarını” sorgulayarak bir karara ulaşacaktır. Bu kusurun belirlenmesinde, sağlık görevlisinin, belli Standardlar çerçevesinde hareket edip, etmediğini saptamaya çalışacaktır.

BAKIM STANDARDI

Bir sağlık görevlisinin yada sağlık hizmeti veren/verilmesini sağlayan kuruluşun belli standartlarda hizmet sunması gerekir. Bunlara bakım standartları denir. Bu standartlardan en önemlileri şunlardır:

HEKİME AİT BAKIM STANDARTLARI

· Hekimin hüneri ve bilgisi, ortalama hekim standardında olmalı, bunun için tıp eğitimi sürecinden başlayarak, mezuniyet sonrası eğitim ve uzmanlık eğitimi sırasında gereken özen, çalışma ve dikkati göstermeli, mesleği ile ilgili bilgileri öğrenmeli,

· Hekim, hukuksal olarak hastaya bakabilme yetkisinde olmalı,

· Hekim, muayeneye başlamadan önce uygun ve yeterli öykü almalı, hasta başka bir hekime devredilirken, devredeceği hekimi hastanın ilaç alerjileri, aşırı duyarlılıkları, önceki hastalıkları konusunda uyarmalı,

· Hekim, hastasını yapacağı işlemler konusunda aydınlatmalı ve onun rızasını almalı; hekim, hastası ile iletişim kurarken, karşısındaki kişinin ve onun yakınlarının “hastalığından dolayı duyarlılığının artmış olduğunu” göz ardı etmemeli,

· Hekim, uygun ve yeterli bir fizik muayene yapmalı, muayene sırasında hastasına yeterli süreyi ayırmalı ve gerekli tanı yöntemlerini uygulamalı,

· Hekim, hastasına doğru tanı koyabilmek için, gereken tetkikleri yerine getirmeli, gereksiz tetkiklerden kaçınmalı, bir hekim için, laboratuar incelemeleri hayati önemde olsa da, hekim öncelikle kendi muayene bulguları ve birikimine inanmalı, gerektiğinde laboratuar bulgularını teyit ettirmeli,

· Hekim, hastasına doğru tanı koyabilmek için, gereken konsültasyonları isteyebilmeli, konsültan seçiminde özen göstermeli, pratisyen hekim tecrübe ve yeteneğine uygun davranmalı, uzman yardımı isteyebilmeli, sevk işlemlerinden önce muhakkak hastayı sevk edeceği kurum veya hekimlerle haberleşerek, hastası için gereken kolaylıkları sağlamalı,

· Hekim, hastası ile yeterince ilgilenmeli, bir kliniğe yatırdıktan sonra gerekli rutin muayenelerini hiçbir şart altında ertelememeli, bırakmamalı, devretmemeli, doktor-hasta ilişkisinin ancak karşılıklı anlaşma, hasta talebi yada taraflardan birinin ölümü ile biteceğini bilmeli, hastasından ayrılmak isterse yeni hekim bulması için makul süre tanımalı (vekil hekim),

· Hekim, ilaçlara karşı aşırı duyarlılığı sorgulamış, yan etki-aşırı duyarlık ayrımını yapabilmiş ve beklenmeyen bir duruma karşın önlemleri almış olmalı,

· Hekim, beklenmeyen bir ilaç etkileşimi veya aşırı duyarlık, yada hastalıkla ilgili beklenmeyen bir komplikasyon çıktığında, acil ve yerinde müdahaleyi yapabilecek yetide olmalı,

· Hekim, sır saklama ile ilgili kurallara uymalı,

· Hekim, hasta ile ilgili kayıtları, yeterli ve düzenli olarak tutmalı,

· Hekim, adli olaylardaki “adli olguların ve şüpheli ölümlerin bildirimi”, “adli olgularda rapor düzenleme”, gibi konularda sorumluluğunu bilmeli ve uygulamayı unutmamalı,

· Hekim, garanti vermişse (yapıt sözleşmesi) yerine getirmeli,

· Hekim, her türlü ağır ve hafif ihmalkarlıklardan kaçınmalıdır.

DİĞER SAĞLIK PERSONELİNE AİT BAKIM STANDARTLARI

Hemşire, ebe, hastane hizmetlisi gibi diğer sağlık personelinin de belli standartlar çerçevesinde hareket etmeleri gerekmektedir.

· Sağlık personelinin hüneri ve bilgisi, kendi meslekleri için gerekli ortalama standartta olmalı, bunun için meslek eğitimi sürecinden başlayarak, mezuniyet sonrası eğitim sırasında gereken özen, çalışma ve dikkati göstermeli, mesleği ile ilgili bilgileri öğrenmeli,

· Sağlık personeli, hukuksal olarak hastaya bakabilme yetkisinde olmalı,

· Sağlık personeli, bulunduğu sağlık kurumunun kurallarına ve bağlı olduğu hekimin direktiflerine uygun davranmalı,

· Sağlık personeli, hastanın ilaç alerjileri, aşırı duyarlılıkları, önceki hastalıkları konusunda bilgi sahibi olmalı, gerektiğinde müdavi hekimi uyarmalı,

· Sağlık personeli, hasta ile iletişim kurarken karşısındaki kişinin ve onun yakınlarının “hastalığından dolayı duyarlılığının artmış olduğunu” göz ardı etmemeli,

· Sağlık personeli, laboratuar tetkiklerini takip etmeli ve zamanında gelmesi için gerekenleri yapmalı,

· Sağlık personeli, hastası ile yeterince ilgilenmeli, uygulaması gereken işlemleri hiçbir şart altında ertelememeli, bırakmamalı, devretmemeli,

· Sağlık personeli, beklenmeyen bir ilaç etkileşimi veya aşırı duyarlık, yada hastalıkla ilgili beklenmeyen bir komplikasyon çıktığında, acil ve yerinde müdahaleyi yapabilecek yetide olmalı,

· Sağlık personeli, sır saklama ile ilgili kurallara uymalı,

· Sağlık personeli, hasta ile ilgili kayıtları, yeterli ve düzenli olarak tutmalı,

· Sağlık personeli, adli olaylardaki “adli olguların ve şüpheli ölümlerin bildirimi” gibi konularda sorumluluğunu bilmeli ve uygulamayı unutmamalı,

· Sağlık personeli, her türlü ağır ve hafif ihmalkarlıklardan kaçınmalıdır.

SAĞLIK KURUMLARINA AİT BAKIM STANDARTLARI

Her sağlık kurumu özelliğine (sağlık evi- sağlık ocağı- sağlık merkezi- hastane- ihtisas hastanesi gibi) göre:

· Hasta sayısı da gözetilerek, asgari koşullarda gerekli uzman hekim, hekim ve sağlık personeline sahip olmalı,

· Bulunduğu bölgenin özellikleri de dikkate alınmak koşulu ile, acil müdahaleyi gerektirebilecek asgari donanım, tıbbi malzeme, aşı, serum, ilaç gibi tıbbi kimyasalları sağlamış (örneğin Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yaz aylarında akrep sokmasına karşı gerekli serumun bulunmayışı bir kusurdur) olmalı,

· Tıbbi cihaz ve malzemeleri her an kullanıma hazır bulundurmalı ve bakımlarını düzenli olarak yaptırmalı,

· Hekim ve sağlık personelinin hastalarına müdahale edebileceği uygun ortamlarda çalışması sağlanmalı,

· Nazo-kominikal enfeksiyonlara (hastane enfeksiyonları) karşı gerekli önlemler alınmış olmalı,

· Sağlık kurumunun işletilmesi için gereken yasal prosedürlere uyulmalıdır

ECZACILARA AİT BAKIM STANDARTLARI

· Reçetesiz satılması yasaklanmış yada sorun yaratabilecek ilaçlar, reçetesiz satılmamalı, bu ilaçlara ait kayıtlar tutularak, saklanmalı,

· İlaçlar hastalara hekimin reçetelerdeki direktifleri doğrultusunda tarif edilmeli, ancak eczacılar yanlış ilaç ve yanlış doz ile karşılaştığında hekimi uyarmalıdırlar.

İLAÇ VE MEDİKAL MALZEME İMALATÇILARINA AİT BAKIM STANDARTLARI

· İlaç imalatında, ilaçlar göz ile kontrol edilmiş, test edilmiş olmalı,

· İlaçların prospektüslerinde kullanım özellikleri, endikasyonlar, kontrendikasyonlar ve yan etkileri tanımlanmış olmalı,

· Tıbbi malzeme ve cihaz imalatında, teknik standartlara uyulmalı, sterilizasyon şartlarına dikkat edilmeli, yanlış etiketlenmeden kaçınılmalı,

· Tüm tıbbi malzemeler, piyasalanmadan önce mutlaka kontrol edilmeli, kurulum ve kullanım şekilleri tanımlanmalıdır.

ARACILIK VE SORUMLULUK

Bir sağlık görevlisinin yada sağlık hizmeti veren/verilmesini sağlayan kuruluşun bakım standardlarına uymamaları sonucu, oluşabilecek istenmeyen durumlar karşısında belli yükümlülükleri bulunur. Bu yükümlülükler çerçevesinde, hekim yanında çalışan personelden direkt veya indirekt olarak, hastaneler sözleşmelerle ilintili olmak üzere hekimler ve diğer sağlık personelinden direkt veya indirekt olarak sorumlu olabilir.

Hastaneler:

· Aracılık sorumluluğundan ötürü,

· Nazo-komial Enfeksiyonlar (Hastane Enfeksiyonları) nedeniyle;

Hekimler:

· Gereksiz cerrahi girişimlerden,

· Ameliyatta yabancı cisimlerin unutulmasından,

· Sıkı alçı aletlerinden gelişen komplikasyonlardan,

· İatrojenik kalp hastalığı oluşturmadan,

· İlaçların tür, doz ve kullanım şekillerinin yanlış seçiminden,

· Yanlış teşhisten ve tanı yöntemlerinin yeterince kullanılmamasından,

· Ameliyat ve anestezi işlemleri sırasında yapılan hatalardan,

· Yanlış, yetersiz veya gereksiz tedavi yöntemleri kullanmaktan,

İlaç imalatçıları:

· Kontrol ve test eksikliklerinden

· İlaçların, endikasyonlarının, kontrendikasyonlarının, yan etkilerinin, kullanım dozlarının, uyarıların tanımlama eksikliklerinden

dolayı sorumlu tutulabilirler.

Henüz yasalaşmamış olmakla birlikte, tıbbi malpraktis yasa taslağı hekimlerin ülkemizde davranış şekillerini ortaya koymakta olup; bu taslağın tam metni konunun sonunda sunulmuştur.

SIK KARŞILAŞILAN TIBBI UYGULAMA HATALARI

Tıbbi uygulama hataları iddiaları ile en sık karşılaşan hekim grupları:

1) Kadın hastalıkları ve doğum uzmanları

2) Ortopedi ve diğer cerrahi branş uzmanları

3) Anestezioloji uzmanları,

En sık görülen hekim hataları ise:

1. Acil müdahaleler,

2. Cerrahi müda­haleler,

3. Anestezi uygulamaları,

4. İlaç reaksiyonları,

5. Ameliyat sonrası ortaya çıkan problemler,

6. Kan transfüzyonu ve laboratuar tetkiklerine bağlı hatalar ve

7. Diğer hatalardır.

1) ACİL MÜDAHALELER

Acil hekimi zor şartlar altında çalışır. Pek çok olayda tanıya yönelik yeterli öykü, laboratuar tetkikleri, radyolojik incelemeler ve konsültasyonlar olmadan, derhal tedaviye başlamak mecburiyetinde kalabilir. Hastalar bazen hastalıkları ile ilgili yeterli bilgi veremez ve tedavileri ile ilgili kararlarda bilinç durumları nedeniyle söz sahibi olamazlar. Hekim, habersiz, randevusuz gelebilen, hatta bazen kendi iradeleri dışında getirilebilen hastaların daha önceki tıbbi durumunu bilmeyebilir ve hasta, hekimini daha önceden ve onu kendisi seçmediği için ona karşı önceden kazanılmış bir güveni yoktur. Acil hekimi ne zaman, hangi tür ve kaç tane hastanın geleceğini bilemez ve bu stresli ortamda dahi hastaları, meslektaşları ve diğer tıbbi personelle iyi geçinmek zorundadır. Acil hekimine, kendisini acil bir hasta olarak gören herkese bakmak zorunda olduğu gibi bir yasal, etik ve sosyal bir sorumluluk yüklenmiştir. Hayatı tehlikede olan bir hasta, hastaneye kabul edilmeli ve gerektiğinde yatırılmalı, acil bir vaka, hastanede boş yatak bulunmadığı ya da başka hastanelerde daha iyi tedavi imkanları olduğu gerekçesi ile geri çevrilmemelidir.

Acil müdahaleler sırasında yapılan girişimlerin, tıbbi uygulama hatası olup olmadığı, zarar gören ya da ölen hastanın, bu durumunun tıbbi müdahaleden mi yoksa içinde bulunduğu patolojiden mi kaynaklandığının saptanması, her zaman tam olarak mümkün olmasa da, bu tür durumlarda, her türlü belirti, bulgu, kanıt ve ta­nık ifadeleri değerlendirilmektedir.

Tıbbi uygulama hatası ile suçlanmaması için her hekim, ilk yardım ve acil mü­dahalelere yönelik klinik prosedüre uygun davranmalıdır.

Acil müdehaleler sırasında karşımıza çıkan en önemli tıbbi müdehale hataları;

· Kırıkların yanlış replasmanları

· Antitetanik ve anti gangren serumların kullanılmaması

· Test yapılmaksızın ve önlem alınmaksızın uygulanan peniselin v.b. ilaçların enjeksiyonları

· Enjeksiyon uygulamalarında yapılan yanlışlıklar (IM ilaçların İV uygulanması, gluteada yanlış bölge seçimine bağlı sinir yaralanmaları gibi) dır.

2) CERRAHİ MÜDAHALELER

Son yıllarda cerrahinin gösterdiği büyük aşama bu dalın tedavi edici niteliğini geliştirirken, aynı zamanda gerek ameliyatlar sırasındaki cerrahi müdahalelere, gerekse anestezi alınımına bağlı gelişen olaylara bağlı olarak, malpraktis olayının en sık görüldüğü alan ol­masına neden olmuştur.

Cerrahideki en dramatik olaylardan birisi müdahalede gecikme olup, apandisit gibi basit bir olay bile, gecikme sonucu ölüme neden olan bir olay haline dönüşebilmektedir.

Ameliyat sırasında;

· Anestetik hatalar,

· Cerrahi müdahalelerde yanlış teşhis,

· Önlenemeyen kanamalar,

· Şok,

· Ameliyat materyalinin unutulması,

· Bir organın ya da yapının yanlışlıkla kesilmesi,

· Ameliyat sütürlerinin dikkatli kapatılmaması,

· Yanlış teknik tercihi,

· Hava embolisi,

· İntrakardiyak katater varlığında çok az akımla bile görülebilen fibrilasyonlar,

Ameliyat sonrası;

· Kanamalar,

· Akciğer embolisi,

· Hastane enfeksiyonları (nasocominical enfeksiyonlar) ölüme neden olabilen hatalar olarak saptanmaktadır.

3) ANESTEZİ UYGULAMALARI

Anestezi tek başına nadiren ölüme yol açmasına karşın, anestezi altında ölüm olgularına çok daha sık rastlanmakta, perioperatif dönem ölümleri genellikle ameliyatın başlamış olduğu olguları kapsadığından, anestezi altındaki ölümleri de içine almaktadır.

Riski belirleyen ana faktörler; anestezinin tipi, operasyonun özellikleri ve hastanın genel durumudur. Uygun anestezi, becerikli cerrah ve genel durumu iyi hasta koşullarında hayati tehlike riski çok az olmakla birlikte, bu faktörlerin herhangi birindeki kötüleşme riski arttırmaktadır.

Bir çok ülkede anestezi altında görülen veya anestetik madde uygu­lanması sonucu görülen ölümler, doğal ölüm sayılmamakta ve so­ruşturma yapılmaktadır.

Anestezi uygulanırken bir çok sebep ölüme neden olabilmesine karşın, tüm sorumlu anestezistmiş gibi genellikle suçlamalar ona yöneltil­mektedir. Gerçekte ise, cerrahi işlemler sırasında görülen ölümlerin büyük çoğunluğu anestezi uygulaması nedeniyle olmayıp, başka se­beplerden kaynaklanmaktadır.

Anestezi ile ilgili ölümler 2 ana grupta toplanabilir.

· Anestetik uygulaması sırasında olan fakat anestetik uygula­masına bağlı olmayan ölümler,

· Direkt olarak anestetik uygulaması sonucu olan ölümler.

ANESTEZİ UYGULAMASI SIRASINDA OLAN

FAKAT ANESTETİK UYGULA­MASINA BAĞLI OLMAYAN ÖLÜMLER

1. Anestetik uygulamasına ve cerrahi operasyona gerek gösteren hastalık veya yaralanmalara bağlı ölümler:

Operasyon gerektiren hastalık veya yaralanma tek başına ölüme neden olabile­cek kadar ciddi ise, anestetik uygulamasının ölümde bir etken olup, olmadığına bakılmaksızın, hastalık veya yaralanma ölüm için temel faktör olarak değerlendirilmelidir. Anestetik uygulaması sonucu görülen ölümlerin büyük çoğunluğu bu gruba girmektedir.

2. Önceden bilinen fakat operasyon endikasyonu olmayan hastalıklara bağlı ölümler:

Kendi başına ölüme neden olabilecek bir hastalığı (valvüler kapak hastalığı) bulunan bir kişi başka bir hastalık veya yaralanma sonucu operasyona alındığında, risk artmaktadır. Bu gibi olgularda, operasyon veya anestetik uygulaması ölümü kolaylaştırsa bile, meydana gelen ölüm, doğal ölüm olarak kabul edilir. Ancak ope­rasyonun gerekliliğine kararı, deneyimli bir anestezi uzmanının vermiş olması gerekmektedir.

3. Operasyondan önce bilinmeyen bir hastalığa bağlı ölüm:

Cerrahi operasyonda ölmüş kişinin otopsi işlemi sırasında, ölüme yardımcı olabilecek (koroner yetmezlik), fakat daha önce tespit edile­memiş bir hastalık saptanabilir. Bu gibi olgularda "uygun preoperatif inceleme yöntemleri ile bu hastalık tanınabilir miydi?" sorusu ce­vaplandırılmaya çalışılmalıdır. Koroner yetmezlik gibi bazı hastalıklar gerekli incelemeler yapılmış olsa bile, tespit edilememiş olabilir. Bu gibi du­rumlarda hekimin ihmal ile suçlanması mümkün değildir.

4. Cerrahi ölümler:

Anestetik uygulaması sırasında, cerrahi bir sebepten dolayı ölüm meydana gelebilir. Örneğin bir büyük damar anevrizmasının yanlışlıkla kesilmesi gibi sadece cerrahın sorumluluğunda olan olgularda, ölüm cerrahi bir olaya bağlı olmasına karşın, anestezi uy­gulaması sırasında geliştiği için bu grupta değerlendirilir.

DİREKT OLARAK ANESTETİK UYGULAMASI SONUCU ÖLÜMLER

Genel anestezi etkisi ile koruyucu reflekslerin çoğunluğu yeterince çalışamamaktadır. Hemostasis bozulmaktadır. Özellikle solunum sistemi ve kardiyovasküler sistem bundan etkilenmektedir.

1. SOLUNUM YETMEZLİĞİNE BAĞLI ÖLÜMLER:

Solunum sistemi problemlerine bağlı ölümler büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Solu­num problemleri ve siyanoz anestezi sırasında belirgin olmayabilece­ğinden, anestezi uygulanan kişide solunum yetmezliği farkında olma­dan gelişebilir.

A. Solunum yollarının tıkanması:

· Anestezi etkisiyle korunma reflekslerinin çalışmaması sonucu, sıklıkla ağız içi ve farinks bölgelerinde yumuşak dokular solunum yollarının kapanmasına neden olur.

· Hafif anestezi altındaki kişinin larinksinin uyarılması, spazm ve hipoksiye neden olabilirse de, bu spazm, ölümcül hipoksi gelişmeden gevşedi­ğinden nadiren ölüme neden olur.

· Larinks ve trakea gazlı bez veya dişler gibi yabancı cisimlerle kapanabilir.

· Endotrakeal entübasyon sırasında yanlış yerleştirilmiş bir endotrakeal tüp, hipoksi derinleşene kadar fark edilmeyebilir. Anestezi komplikasyonları içerisinde en sık olarak entübasyon işlemi hatalarına rastlanmaktadır.

· Ani bronşial spazm, ilaçlara aşırı duyarlılık, astım, mide içeriğinin aspirasyonu ve aşırı sıvı yüklenmesi solunumu engelleyen diğer sebeplerdir.

SU ENTOKSİKASYONU:

Akıl hastalarının aşırı su içmeleri, elektrolit içermeyen sıvının damar içine verilmesi ya da oksitosin uygulamasını takiben şiddetli sıvı retansiyonuna bağlı olarak ortaya çıkar. Kanda hızla Na+, K+, Cl- seviyeleri düşer. K+ düşmesine bağlı tetanik kasılmalar oluşabilir. Otopside akciğerler ve beyinde ödem görülür. Vitreusta düşük Na+ ve Cl- düzeyleri saptanır. K+ seviyesi postmortem dönemde değişikliğe uğradığından anlamlı değildir.

B. Pnömotoraks:

· Respiratör ile hava yollarına yüksek basınçlı oksijen uygulanması veya entübasyon sırasında bronşlara zarar veilrmesi sonucu pnömotoraks gelişebilir.

OKSİJEN ENTOKSİKASYONU:

Anestezi sırasında hiperbarik oksijen uygulaması, ventilasyonda yüksek basınçlı oksijen verilmesi veya uzun süre yüksek basınçlı oksijene maruz kalma sonucu, akciğerlerde konjesyon, ödem, alveollerde hyalen membran oluşumu, trakea-bronşiolit, atalektazi, intraalveoler kanama ve bazen kapiller trombüsü ile karekterize bir tablodur. Dispneye bağlı olarak ölümler meydana gelebilir. Bebeklerde uygulanan suni solunumu takiben hyalen membran oluşumuna bağlı olarak hyalen membran hastalığı görülebilir.

· Bunun yanı sıra akciğer alveollerinde zayıflamaya neden olan bir hastalığın eşlik ettiği durumlarda, normal basınçlarda da pnömotoraks ortaya çıkabilmektedir.

· Ventilasyon, basit bir pnömotoraksı hayatı tehdit edebilecek nitelikte bir pnömotoraksa çevirebilir.

· Diazot karbonmonoksit, hızlı bir pnömotoraks gelişimine neden olabilecek ve fatal sonuca yol açabilecektir.

C. Mide içeriğinin aspirasyonu:

· Hafif anestezi altındaki kişilerde orofaringeal bölgenin uyarılması kusmalara neden olabilirse de, larinksin savunma mekanizmaları teh­like yaratabilecek düzeyde aspirasyonu engeller ve nadiren ciddi problemler olur.

· Daha çok nöromusküler paralizi veya derin anestezi döneminde, masif regürjitasyonu izleyen fatal pulmoner aspirasyon, buna bağlı bronkopnömoni ve nonkardiyojenik pulmoner ödem sonucu da ölümler görülebilmektedir.

MENDELSON SENDROMU:

Özellikle anestezi uygulamasına maruz kalmış gebe kadınlarda, mide özsuyunun 25 ml ve üzerindeki miktarının aspirasyonu sonucu ortaya çıkan, astım krizi gibi belirtiler veren bir semptomdur. Hastaların çoğu iyileşse de, bazılarında konvülsiyon- koma ve ölüm gelişebilmektedir. Otopsisinde; akciğerlerde, ödem, eksüdasyon, intraalveoler kanama görülür. Hyalen membran gelişmiş olabilir.

D. Solunum depresyonu:

· Anestezi sırasında kullanılan ilaçların solunum merkezlerini baskılaması, veya nöromusküler blokaj nedeniyle, solunum fonksiyonu bozulabilmektedir. Hemen tüm anestetik ilaçların solunum depresyonu etkisi vardır. Bu etki, özellikle yaşlılar­da ve düşkünlerde belirgindir.

· Nöromusküler blokaj ile beraber yeter­siz solunum desteği ölüme neden olabilmektedir.

· Postoperatif solu­num yetmezliği genellikle bu tür ilaçların yıkımındaki bir bozukluktan dolayı olmaktadır. Bu ilaçların etkileri; asidoz, bazı antibiyotikler ve daha önceden kişide bulunan nöromusküler bir hastalık nedeniyle uzayabi­lmektedir.

· Epidural ve spinal anestezide de, eğer blok torasik ve servikal segmentlere ulaşırsa solunum yetmezliği görülebilecektir.

E. Hatalı alet kullanımı:

· Hastaya oksijen sağlayan tüplerin yanlış bağlanması, tüplerin boş bulunması, alette kaçak bulunması ölüme neden olabilir.

· Anestezi aletlerinde görülebilecek başlıca hatalar; tasarım, üretim veya montaj hataları, eskime ve aşınmaya bağlı hatalar; kullanım, bakım, servis ve kontrol hatalarıdır

2. ANESTEZİ SIRASINDA KARDİYOVASKÜLER YETMEZLİĞE BAĞLI ÖLÜMLER:

Anestezinin tüm tipleri az veya çok kardiyovasküler sistemi et­kilemekte olup, kardiyovasküler sistem bozukluğu sonucu ölümler, anestetik ölümlerin ikinci büyük grubunu oluşturmaktadır. Genel anestetik maddeler, medüller merkezlerdeki sempatik aktiviteyi deprese ederek, periferik vasküler direnci düşürmekte, tüm anestetikler bir miktar kalsiyum antagonisti etkisi göstermekte ve bunun sonunda direkt vazodilatatör özellikleri ve myokardı deprese edici etkileri bulunmaktadır. Bu temel etkiler bazı ilaçların katekolamin salınımını uyarması ile maskelenmiş olabilmektedir.

A. Hipovolemi:

· Kardiyovasküler sistem bozukluğu sonucu ölümler içinde, fark edilmemiş veya uygun tedavi edilmemiş hipovolemi sonucu ölümler sık olup, hipovolemiye bağlı ölüm bir kaç yolla meydana gelebilir.

· Preoperatif hipovoleminin tanınması ve etkin tedavisinde eksiklikler bulunması; normal bir hastada güvenli olan spinal veya epidural anestezi dozunun, kimi hastalarda vazodilatasyon sonucu kompanse hipovolemiyi dekompanse hale çevirmesi; operasyon sırasındaki sıvı ve kan kayıplarının yerine konmaması; kayıpların karşılanamaya­cağı kadar hızlı kanamalar olması; kanamalarda ya­pılan aşırı kan transfüzyonunun pıhtılaşma faktörlerinde azalmaya, bunun da gerekli önlemler alınmaz ise kontrol edilemeyen kanamalara neden olması ölüme yol açabilir. hipovolemi sonucu, aşırı sıvı yüklemesi de pulmoner ödem ve kardiak yetmezlik yaparak ölüm nedeni olabilir.

B. Kardiak aritmiler:

· Anestezi sırasında önceden var olan bir hastalık, ilaçlara anormal cevap, hatalı anestezi uygulaması, kalbin direkt cerrahi uyarımı veya bunların kombinasyonu sonucu kardiak aritmiler kardiyak aritmiler meydana gelebilmektedir.

C. Azalmış myokard kontraktilitesi:

· Myokard performansı; metabolik bozukluklar, elektrolit dengesizlikleri, hipoksi, hipotermi, ilaçlar ve myokard iskemisi gibi nedenlerle bozulabilmekte olup, anestetik ilaç­ların temel etkileri vasküler tonus üzerine olmasına karşın tümünün myokard kontraktilitesine az veya çok etkisi bulunmakta, aşırı dozlarda negatif inotropik etki görülmektedir.

· Önceden kişide bulunan myokard hastalığı, oksijen ihtiyacını artırabilmekte ve enfarkta neden olabilmektedir.

LOKAL ANESTEZİ KOMPLİKASYONLARI

Lokal anestezide kullanılan ilaçların sistemik etkileri veya anestezi tekniğinin komplikasyonları ölüme neden olabilmekte, sistemik toksitite özellikle merkezi sinir sisteminde konvülziyonlar şeklinde görülebilmektedir.

Kulla­nılan ilaçların sistemik toksititesi aşırı doza bağlı olabileceği gibi, yan­lışlıkla intravasküler enjeksiyon sonunda da görülmekte, medulla spinalis bölgesinde uygulanan epidural, spinal veya paravertebral blok yöntemleri, otonom sinir sistemi blokajı veya solunum kaslarının paralizisi sonucunda ölüme neden olabilmektedir.

Göğüs kafesinde supraklaviküler brakial pleksus blokajı veya interkostal blok gibi işlemler ölümcül pnömotoraksa sebep olabilir.

TERS (ADVERSE) İLAÇ ETKİLERİ

Anestetik ölümler içinde ters ilaç etkilerinin rolü tartışmalı olup bu etkiler nadir olmamakla birlikte resüssitasyon olanaklarının bulunduğu ameliyathanelerde çok nadir ölüme neden olmaktadır. Bunların bir kısmı hafif histamin salgılanması şeklinde kimisi de bronkospazm ve hipo­tansiyon şeklinde olmaktadır. Halotan kullanımına bağlı masif hepatit sonucu ölüm konusu oldukça karışık ve tartışmalıdır.

MALİGN HİPERTERMİ

Belli anestezikler ve kas gevşeticiler ile ortaya çıkan bu durum, otozomal dominant olarak geçmekte olan, oksidatif fosforilasyon işlemindeki bozukluktan kaynaklanan, anestetik madde uygulaması sonrası iskelet kaslarında ani olarak ortaya çıkan yoğun enerji üretimi ve aşırı ısınma ile karakterize, ölümcül düzeyde ısı yükselmesine neden olan bir tablodur.

YANICI VE PATLAYICI ANESTEZİKLERE BAĞLI KAZALAR

Yanıcı ve patlayıcı anesteziklere bağlı kazalar olduğu da belirtilmektedir.

4) İLAÇ REAKSİYONLARI

Tedavi sı­rasında karşılaşılan hekim hatası iddialarının büyük bölümünü ilaç reaksiyonuna bağlı klinik tablolar ve ölümler oluşturmaktadır.

Yapılan bir araştırmada hastanede yatan hastaların % 5'ten fazlasının ilaca karşı reaksiyon gösterdiği saptanmış ve her yıl ilaç reaksiyonlarına bağlı ölüm olgularında bir artış görülmekte olduğu vurgulanmıştır. Bir ilacın ilaç reaksiyonuna yol açan farmakolojik etkisinin, büyük ölçüde hastanın kullandığı diğer ilaçlarla karşılıklı etkileşimine bağlı olduğu, bir kısmında ise ilaca karşı alerjik reaksiyonun geliştiği belirtilmiş olup, hekim ilaç seçiminde karşılıklı ilaç etkileşimlerini de düşünerek hassas davranmalı, alerjik reaksiyonlar gelişebilecek ilaç uygulamaları öncesi, mutlaka müdahalede bulunabileceği, adrenalin, atropin, kortizon gibi ilaçları hazır bulundurmalıdır.

5) AMELİYAT SONRASI ORTAYA ÇIKAN PROBLEMLER

Ameliyat sonrası kanamalar, akciğer embolisi ve hastane enfeksiyonları ölüme neden olabilen hatalar olarak saptanmaktadır. Bu nedenle sağlık kurumları özellikle hastane enfeksiyonlarının önüne geçebilmek için, gerekli dezenfeksiyon ve sterilizasyon şartlarını sağlamak üzere izleme komisyonları oluşturmalı, gerek ameliyathaneler, gerek klinikler ve gerekse sağlık personelinin bu yönde izlenmeleri sağlanmalıdır.

6) KAN TRANSFÜZYONU VE LABORATUAR TETKİKLERİNE BAĞLI HATALAR

Kan ve diğer sıvıların nakli sırasında ortaya çıkabilen hatalar da, hekim hataları içersinde yer alır.

KAN TRANFÜZYONU VE DİĞER SIVILARIN DOLAŞIMA ERİLMELERİ İLE İLGİLİ KOMPLİKASYONLAR:

1. MEKANİK

· Sıvı yüklemesinin yetersizliği veya aşırı olması

· Nakledilecek saklanmış kandaki fibrinlerin damara verilmesine bağlı embolizasyon

· Nakledilecek saklanmış kanın torbalanması sırasında hava girişine bağlı hava embolizmi

2. KİMYASAL VE SEROLOJİK

· Yanlış gruptan kan tranfüzyonu: 300 ml nin üzerinde yanlış grutan kan tranfüzyonu, alerjik reaksiyon (%1), larenkste angionörotik ödem ve yaygın damar içi koagulasyona (DIC) yol açar. 500 ml ve üzerindeki sitratlı kanın nakli sonucu, hipokalsemiye bağlı tetani ve hipotansiyon görülebilir (Bunun için 500 ml den fazla kan nakli gerektiğinde, her 1 litre kan için %10 luk 10 ml kalsiyum glukonat verilmelidir). Yanlış kan tranfüzyonu otopsisinde kalpte septal endokardda noktavi kanamalar, hematüri (kümelenmiş eritrositler), tipik tranfüzyon böbreği (böbrek ve dalakta bakteri kümeleri) görülür. Kanda bilurubin, ürobilin ve ürobilinojen seviyelerinde artış saptanır.

· Enfekte kan tranfüzyonu: Kan tranfüzyonu sırasında, homolog serum hepatiti, hepatitis B, AIDS, sifilis, sıtma, kızamık ve influenza enfeksiyonları bulaşabilir.

· Bozulmuş-bulanıklaşmış ya da kimyasal olarak aşırı soğumuş veya aşırı ısınmış kan tranfüzyonu: Bu tür kanların tranfüzyonları sonucu şiddetli DIC reaksiyonları ve hemoliz görülebilecektir.

Ayrıca laboratuar çalışmalarında da yapılabilecek bazı hatalar, istenmeyen sonuçlara yol açabilmektedir. Röntgen filminin değerlendirilmesinde yapılabilecek yanlışlıklar, patologun histopatolojik preparatı değerlendirilirken vereceği yanlış teşhis bu kapsamda değerlendirilecektir.

7) DİĞER HATALAR

Tıbbi uygulama hatalarının en önemlilerinden biri hava embolisidir. Kalp seviyesinin 5 cm üzerinde bulunan bir vende delinme hava embolizmi ile sonuçlanabilir. Özellikle oturur pozisyonda yapılan nöroşirürjik işlemler, boyun ve tiroidektomi ameliyatları, kol venlerine basınç altında uygulanan kan transfüzyonları ya da uterus içersine hava ve sıvının enjekte edildiği kriminal abortuslar sırasında hava embolileri oluşabilir. Venöz sisteme giren hava, sağ kalbe taşınmakta ve kalp hareketleri ile köpüren kan akciğer arteri ile bunun dallarına ulaşarak, kanın sağ ventrikülden çıkışına mekanik bir engel oluşturmaktadır.

Yine tıbbi uygulama hatalarından biri olan fibrilasyonlar, intrakardiyak katater varlığında çok az akımla bile görülebilmektedir.

TIBBİ YANLIŞ UYGULAMALARDA YASAL PROSEDÜR

Tıbbi uygulama hatası iddiası bulunan ve istenmeyen iatrojenik hastalıklar veya sekellerin çıktığı yada ölümün gerçekleştiği durumlarda, sağlık görevlileri yasal olarak suç ihbarında bulunmalı, ancak bir başka sağlık görevlisi olan meslektaşını hastaya şikayet etmekten kaçınmalıdır.

Tıbbi yanlış uygulama iddiaları karşısında, yargı bilirkişilik kurum ve kuruluşlarını harekete geçirecek ve olayın soruşturmasına başlayacaktır.

Tıbbi uygulama hatalarının değerlendirmesini yapan, yine bir hekim olup, bu görevi üstlenen hekim, diğer bir hekimin suçlanabileceği endişesine kapılmadan, görevini tam bir tarafsızlık içersinde yapmalıdır.

Tıbbi yanlış uygulamalara bağlı ölüm olgularında mutlaka otopsi yapılmalı, otopside Adli Tıp Uzmanı’ nın bulunması sağlanmalı ve gerektiğinde diğer uzmanlık alanlarından da hekimler otopsiye çağrılmalıdır.

TIBBİ YANLIŞ UYGULAMALARDA OTOPSİ

· Anestezi ölümlerinde morfolojik bulguların çok az olacağı yada hiç bulunmayabileceği bilinerek, otopsi öncesi hastanın hastalığının başlangıcından ölümüne kadar geçen sürece ait klinik gelişim, uygulanan medikal ve cerrahi tedavi yöntemleri, kullanılan ilaçlar ve bunların yan etkileri gibi konularda hasta dosyası, hasta tabelası, hemşire gözlem kağıtları gibi belgeler temin edilerek, ayrıntılı bilgi sahibi olunmalıdır.

· Ameliyatın olduğu hastaneden ölüm öncesi alınmış kan ve vücut sıvısı örnekleri ile ameliyat öncesi ve ameliyat sırasında yapılmış laboratuar tetkiklerinin sonuçları elde edilmeli; kan transfüzyonu hatası olup olmadığı, kan gazlarının durumu, malign hipertermiyi gösteren fosfokinaz aktivite artışı araştırılmalı, ameliyat öncesi, sırasında veya sonrasında yapılmış EKG incelemeleri, radyolojik tetkikler dikkatlice incelenmelidir.

· Özellikle cerrahi operasyonlar sonrası ölümlerde, cerrahi yöntemler ve buna bağlı olarak gelişen iltihap, eksüda, sepsis, yapışıklıklar, kanamalar, dokuların ve organların eksiklikleri ve şekil değişimleri uygulanacak otopsi işlemini ve otopside bulunan lezyonların ve varsa ameliyat öncesi yaralanma bulgularının yorumlanmasını güçleştirecek olup; uygulanan ameliyat yöntemleri hakkında bilgi sahibi olunmalı, gerektiğinde konunun uzmanı otopsiye davet edilmelidir.

· Ameliyat sırasında uygulanmış olabilecek, cut-down (damar içi iğne), intravaskular kanüller, drenaj tüpleri, endotrakeal tüpler, sondalar yerlerinden oynatılmaksızın ve bir artefakta (otopsi yanılması) neden olmaksızın radyolojik olarak incelenerek, bunların gerçek yerlerinde olup, olmadıkları belirlenmeli; otopsi sırasında, endotrakeal tüpün yanlış olarak özefagusa sokulup, sokulmadığının belirlenmesi için, özefagus mukozasında ödem araştırılmalı; mide ve barsaklarda genişleme olup, olmadığına bakılmalıdır.

· Otolize bağlı olarak, mide-barsaklarda ameliyat sırasında atılmış sütürlerin açılarak artefakta neden olabileceği unutulmamalıdır.

· Tüm bulgular fotoğraflanarak belgelenmelidir.

· Anestezik maddelerin aranabilmesi için kapalı kan gazları alınmalıdır.

· Hava embolisi araştırılmalıdır.

· Kardiak masaja ait bilgiler göz önünde bulundurulmalıdır.

KAPALI KAN GAZLARI İÇİN KAN ÖRNEĞİ ALIMI

Kalpten sağ ventrikülden enjektör ile alınacak kan, kapalı bir tüpe konmalı, ayrıca her iki akciğer hiler bölgelerden bağlanarak toksikolojik analize gönderilmelidir.

HAVA EMBOLİSİ ARAŞTIRMASI

· Hava embolizminden şüpheleniliyorsa, çürüme gazlarının artefakt oluşturmasını önlemek için otopsi mümkün olduğunca erken yapılmalıdır.

· Akciğer penetrasyonu olan yaralanmalarda, havanın sol kalp aracılığı ile çeşitli organlara taşınımına bağlı sistemik hava embolizmi gelişebilir. Böyle durumlarda korneadaki opaklık serum fizyolojik ile silindikten sonra yapılacak oftalmolojik incelemede, retina arterlerinde hava kabarcıkları görülebilir.

· Dik ve yatar pozisyonda çekilecek baş, göğüs ve karın grafilerinin, incelenmesi ile, hava kabarcıkları görülmesi otopsi için rehberlik edecektir. Bu hava, çürüme yada enfeksiyon hallerinde oluşacak gazdan ekarte edilmelidir. Venöz hava embolizminde giriş yeri ile sağ kalp arasında bir sütun oluşacaktır. Venlerde boncuklu bir görünüm hava embolizmini gösterir.

· Sistemik hava embolizminde, göğüs ön duvarında cilt altı amfizemi şeklinde hava embolizmine rastlanılabilir.

· Otopside, hava embolizminden şüphelenilen olgulardaki disseksiyon işleminde, göğüs diseksiyonunun üst sınırı, manibrium sterninin hemen altıdır. Birinci kaburga kesilmeden sternum manibrium hizasından kesilerek çıkarılır. Aort ve vena cavalar bağlanır. Perikardda 3 cm lik kesi oluşturulduğunda, sağ ventrikülün hava ile gerilmiş olduğ görülür. Perikard içi sıvıda, çürümeye ve clostridial enfeksiyonlara bağlı gaz oluşumunu ekarte etmek için kültür yapılır. Perikard su ile doldurulup, sol koronerin dönen ve inen dallarına su girmeyecek şekilde tek bir kesi yapılır. Koroner arterler yukardan aşağı sıvazlanarak hava çıkışı olup, olmadığı izlenir. Aynı işlem sağ koroner arter içinde yapılır. Hava varlığı sistemik hava embolizmini gösterir.

· Sağ ventrikül su altı seviyesinden bisturi ile delinir. Hafif bir basınç uygulandığında, hava çıkışı görülürse venöz hava embolizmi düşünülür. Bu işlem, kalbin tüm boşlukları, vena cavalar ve pulmoner venler için tekrarlanmalıdır. Kalbin sağ kısmı, vena cava, pulmoner arter ve koroner venlerde parlak kırmızı renkli köpük görülür. Köpük geriye doğru takip edilerek havanın giriş noktası bulunabilir.

· Hava embolizmini çürümeye bağlı gazlardan ayırmak için, kalpten alınan gaz, % 2 lik pirogallol bulunan şişeye enjekte edildiğinde, kahverengiye dönüşüyorsa, bu oksijen içeriyordur ve hava embolizmine bağlıdır. Gaz, çürümeye bağlı ise renk değişimi olmaz. Gazın elde edilmesi için ise, içinde su bulunan bir silindir ters döndürülerek bu silindirin ağzı perikard kesesinin içine sokulur ve alınan hava örneğine ait tüpün ağzı kapatılır.

· Kafatası operasyonları ve kırıklı travmaları sonrasında, arteria carotis interna ve arteria basillaris bağlanarak, Willis poligonu ve menings damarlarında gözle ve sualtı metodu ile hava embolisi araştırılabilir.

· Hava embolizmine bağlı olarak beyinde, iskemik nekrozlar görülür. Bu iskemik nekrozlar, diğer solid embolilerde görülen hemorajik nekrozlarda makroskobik ve mikroskobik olarak ayırt edilebilir.

KALP MASAJINDA OTOPSİ BULGULARI

Kapalı kalp masajına bağlı olarak, kaburga kırıkları, karaciğer ve dalak yırtıkları, akciğerlerde ve nadiren barsaklarda delici yaralanmalar, endokardda kontüzyon oluşabilmektedir.

Açık kalp masajına bağlı olarak, sağ atriumda oluşan basıncın vena cava superior yoluyla retrograd olarak intrakranyal venlere ulaşımı ile bilateral, küçük, 1mm kalınlığından daha az kalınlığı olan subdural kanamalar görülebilmektedir.

Bu tür lezyonlar diğer travmatik lezyonlardan ayırt edilmelidir.

HASTA HAKLARI YÖNETMELİĞİ

Resmi Gazete Tar.: 01.08.1998

Resmi Gazete No : 23420

BİRİNCİ BÖLÜM

AMAÇ, KAPSAM, DAYANAK, TANIMLAR VE İLKELER

Amaç
Madde 1-
Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usül ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır.

Kapsam
Madde 2-
Bu Yönetmelik; sağlık hizmeti verilen resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlarda veya bunların dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgilileri ve hizmetten faydalanma hakkını haiz olan bütün fertleri kapsar.

Hukuki Dayanak

Madde 3- Bu Yönetmelik; 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 9 uncu maddesinin (c) bendine ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 43 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

Madde 4- Bu Yönetmelik'te geçen deyimlerden;

a) Bakanlık: Sağlık Bakanlığı'nı,

b) Hasta: Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimseyi,

c) Personel: Hizmetin, resmi veya özel sağlık kurumlarında ve kuruluşlarında veya serbest olarak sunulmasına bakılmaksızın, sağlık hizmetinin verilmesine iştirak eden bütün sağlık meslekleri mensuplarını ve sağlık meslekleri mensubu olmasa bile sağlık hizmetinin verilmesine sorumlu olarak iştirak eden kimseleri,

d) Sağlık kurum ve kuruluşu: Milli Savunma Bakanlığı'na ait olanlar hariç olmak üzere, sağlık hizmeti verilen resmi veya özel bütün kurum ve kuruluşlar ile tababet icra edilen bütün yerleri,

e) Hasta hakları: Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası andlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklarını, ifade eder.

İlkeler

Madde 5- Sağlık hizmetlerinin sunulmasında aşağıdaki ilkelere uyulması şarttır:

a) Bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğu, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulur.

b) Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulur.

c) Sağlık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sağlık hizmetleri, herkesin kolayca ulaşabileceği şekilde planlanıp düzenlenir.

d) Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz.

e) Kişi, rızası ve Bakanlığın izni olmaksızın tıbbi araştırmalara tabi tutulamaz.

f) Kanun ile müsaade edilen haller ile tıbbi zorunluluklar dışında, hastanın özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.


İKİNCİ BÖLÜM

SAĞLIK HİZMETLERİNDEN FAYDALANMA HAKKI

ADALET VE HAKKANİYETE UYGUN OLARAK FAYDALANMA

Madde 6- Hasta,adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere, sağlık hizmetlerinden ihtiyaçlarına uygun olarak faydalanma hakkına sahiptir. Bu hak, sağlık hizmeti veren bütün kurum ve kuruluşlar ile sağlık hizmetinde görev alan personelin adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun hizmet verme yükümlülüklerini de içerir.

Bilgi İsteme

Madde 7- Hasta, sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgi isteyebilir. Bu hak, hangi sağlık kuruluşundan hangi şartlara göre faydalanılabileceğini, sağlık kurum ve kuruluşları tarafından verilen her türlü hizmet ve imkanın neler olduğunu ve müracaat edilen kuruluşta verilen sağlık hizmetlerinden faydalanma usulüne öğrenme haklarını da kapsar. Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastayı birinci fıkra uyarınca bilgilendirmek için yeterli teknik donanımı haiz birimi oluşturmak; bu birimde, hastaya kesin ve yeterli bilgi verebilecek nitelik ve ehliyete sahip personeli daimi olarak istihdam etmek ve hastanın ihtiyacı olan birimlere kolayca ulaşabilmesini temin etmek üzere, kuruluşun uygun yerlerinde bilgilendirici tabela, broşür ve işaretler bulundurmak gibi tedbirleri almak zorundadırlar.

Sağlık Kuruluşunu Seçme ve Değiştirme

Madde 8- Hasta; tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usül ve şartlara uyulmak kaydı ile, sağlık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir. Mevzuat ile belirlenmiş sevk sistemine uygun olmak şartı ile hasta sağlık kuruluşunu değiştirebilir.

Ancak, kuruluşu değiştirmenin hayati tehlikeye yolaçıp açmayacağı ve hastalığının daha da ağırlaşıp ağırlaşmayacağı hususlarında hastanın tabip tarafından aydınlatılması ve hayati tehlike bakımından sağlık kuruluşunun değiştirilmesinde tıbben sakınca görülmemesi esastır. Acil vak'alar dışında, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olup da mevzuatın öngördüğü sevk zincirine uymayanlar aradaki ücret farkını kendileri karşılar.

Hastanın sağlık kuruluşunda kalmasında tıbben fayda bulunmayan veya bir başka sağlık kuruluşuna nakli gerekli olan hallerde, durum hastaya veya 15 inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen kişilere açıklanır. Nakilden önce, gereken bilgiler nakil talebinde bulunulan veya tıbben uygun görülen sağlık kuruluşuna, sevkeden kuruluş veya mevzuatla belirlenen yetkililerce verilir. Her iki durumda da hizmetin aksamadan ve kesintisiz olarak verilmesi esastır.

Personeli Tanıma, Seçme ve Değiştirme

Madde 9- Hastaya talebi halinde, kendisine sağlık hizmeti verecek veya vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimlikleri, görev ve unvanları hakkında bilgi verilir. Mevzuat ile belirlenmiş usüllere uyulmak şartı ile hastanın, kendisine sağlık hizmeti verecek olan personeli serbestçe seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu istemek hakkı vardır.

Personeli seçme, tabibi değiştirme ve konsültasyon isteme hakları kullanıldığında, mevzuat ile belirlenen ücret farkı, bu hakları kullanan hasta tarafından karşılanır.

Öncelik Sırasının Belirlenmesini İsteme

Madde 10- Sağlık kuruluşunun hizmet verme imkanlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı ve objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır.

Acil ve adli vak'alar ile yaşlılar ve özürlüler hakkında öncelik sırasının belirlenmesinde ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.

Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım

Madde 11- Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir.

Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz.

Tıbbi Gereklilikler Dışında Müdahale Yasağı

Madde 12- Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yolaçabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey yapılamaz ve talep de edilemez.

Ötenazi Yasağı

Madde 13- Ötenazi yasaktır.

Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahil, kimsenin hayatına son verilemez.

Tıbbi Özen Gösterilmesi

Madde 14- Personel, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorunludur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SAĞLIK DURUMU İLE İLGİLİ BİLGİ ALMA HAKKI

Genel Olarak Bilgi İsteme

Madde 15- Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usülleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir.

Sağlık durumu ile ilgili gereken bilgiyi, bizzat hasta veya hastanın küçük, temyiz kudretinden yoksun veya kısıtlı olması halinde velisi veya vasisi isteyebilir. Hasta, sağlık durumu hakkında bilgi almak üzere bir başkasına da yetki verebilir. Gerek görülen hallerde yetkinin belgelendirilmesi istenilebilir.

Hasta, tedavisi ile ilgilenen tabip dışında bir başka tabipten de sağlık durumu hakkında bilgi alabilir.

Kayıtları İnceleme

Madde 16- Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir.

Kayıtların Düzeltilmesini İsteme

Madde 17- Hasta; sağlık kurum ve kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihai sağlık durumu ve şahsi durumuna uygun hal'e getirilmesini isteyebilir.

Bu hak, hastanın sağlık durumu ile ilgili raporlara itiraz ve aynı veya başka kurum ve kuruluşlarda sağlık durumu hakkında yeni rapor düzenlenmesini isteme haklarını da kapsar.

Bilgi Vermenin Usulü

Madde 18- Bilgi, gerektiğinde tercüman kullanılarak, hastanın anlayabileceği şekilde, tıbbi terimler mümkün olduğunca kullanılmadan, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden ve hastanın ruhi durumuna uygun ve nazik bir ifade ile verilir.

Bilgi Verilmesi Caiz Olmayan ve Tedbir Alınması Gereken haller

Madde 19- Hastanın manevi yapısı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimalinin bulunması ve hastalığın seyrinin ve sonucunun vahim görülmesi hallerinde, teşhisin saklanması caizdir.

Hastaya veya yakınlarına, hastanın sağlık durumu hakkında bilgi verilip verilmemesi, yukarıdaki fıkrada belirtilen şartlar çerçevesinde tabibinin takdirine bağlıdır.

Tedavisi olmayan bir teşhis, ancak bir tabip tarafından ve tam bir ihtiyat içinde hastaya hissettirilebilir veya bildirilebilir. Hastanın aksi yönde bir talebinin bulunmaması veya açıklanacağı şahsın önceden belirlenmemesi halinde, böyle bir teşhis ailesine bildirilir.

Bilgi Verilmesini Yasaklama

Madde 20- İlgili mevzuat hükümlerine ve hastalığın mahiyetine göre yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdiği haller dışında; hasta, sağlık durumu hakkında kendisine veya ailesine veya yakınlarına bilgi verilmemesini isteyebilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HASTA HAKLARININ KORUNMASI

Mahremiyete Saygı Gösterilmesi

Madde 21- Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir.

Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı;

a) Hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini,

b) Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makül bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini,

c) Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini,

d) Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,

e) Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini,

f) Sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını, kapsar.

Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez

Eğitim verilen sağlık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise; önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır.

Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye Tabi Tutulmama

Madde 22- Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.

Bir suç işlediği veya buna iştirak ettiği şüphesi altında bulunan kişinin işlediği suçun muhtemel delillerinin, kendisinin veya mağdurun vücudunda olduğu düşünülen hallerde; bu delillerin ortaya çıkarılması için sanığın veya mağdurun tıbbi ameliyeye tabi tutulması, hakimin kararına bağlıdır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu ameliye, cumhuriyet savcısının talebi üzerine yapılabilir.

Bilgilerin Gizli Tutulması

Madde 23- Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz.

Kişinin rızasına dayansa bile, kişilik haklarından bütünüyle vazgeçilmesi, bu hakların başkalarına devri veya aşırı şekilde sınırlanması neticesini doğuran hallerde bilginin açıklanması, bunları açıklayanın hukuki sorumluluğunu kaldırmaz.

Hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hastaya zarar verme ihtimali bulunan bilginin ifşa edilmesi, personelin ve diğer kimselerin hukuki ve cezai sorumluluğunu da gerektirir.

Araştırma ve eğitim amacı ile yapılan faaliyetlerde de hastanın kimlik bilgileri, rızası olmaksızın açıklanamaz.

BEŞİNCİ BÖLÜM

TIBBİ MÜDAHALEDE HASTANIN RIZASI

Hastanın Rızası ve İzin

Madde 24- Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranmaz.

Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, müdahalede bulunmak tıbben gerekli ise, velayet ve vesayet altındaki hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi; Türk Medeni Kanunu'nun 272 nci ve 431 inci maddeleri uyarınca mahkeme kararına bağlıdır.

Kanuni temsilciden veya mahkemeden izin alınması zaman gerektirecek ve hastaya derhal müdahale edilmediği takdirde hayatı veya hayati organlarından birisi tehdit altına girecek ise, izin şartı aranmaz.

Üçüncü fıkrada belirtilen ve hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil haller haricinde, rızanın her zaman geri alınması mümkündür.

Rızanın geri alınması, hastanın tedaviyi reddetmesi anlamına gelir.

Rızanın müdahale başladıktan sonra geri alınması, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması şartına bağlıdır.

Tedaviyi Reddetme ve Durdurma

Madde 25- Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmama- sından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.

Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatinde hasta aleyhine kullanılamaz.

Küçüğün veya Mahcurun Tıbbi Müdahaleye İştiraki

Madde 26- Kanuni temsilcinin muvafakatinin gerektiği ve yeterli olduğu hallerde dahi, mümkün olduğu ölçüde küçük veya mahcur olan hastanın dinlenmesi suretiyle tıbbi müdahaleye iştiraki sağlanır.

Alışılmış Olmayan Tedavi Usullerinin Uygulanması

Madde 27- Klinik veya laboratuar muayeneleri sonucunda bilinen klasik tedavi metodlarının hastaya fayda vermeyeceğinin sabit olması ve daha evvel deney hayvanları üzerinde kafi derecede tecrübe edilmek suretiyle faydalı tesirlerinin anlaşılması ve hastanın rızasının bulunması şartları birlikte mevcut olduğunda, bilinen klasik tedavi metodları yerine başka bir tedavi usulü uygulanabilir. Ayrıca, bilinen klasik tedavi metodu dışındaki bir metodun uygulanabilmesi için, hastaya faydalı olacağının ve bu tedavinin bilinen klasik tedavi usullerinden daha elverişsiz sonuç vermeyeceğinin muhtemel olması da şarttır.

Evvelce tecrübe edilmemiş bir tıbbi tedavi ve müdahale usulü, ancak zarar vermeyeceğinin ve hastayı kurtaracağının mutlak olarak öngörülmesi halinde yapılabilir.

Altıncı Bölüm'de yeralan hükümler saklıdır.

Rızanın Şekli ve Geçerliliği

Madde 28- Mevzuatın öngördüğü istisnalar dışında, rıza herhangi bir şekle bağlı değildir.

Hukuka ve ahlaka aykırı olarak alınan rıza hükümsüzdür ve bu şekilde alınan rızaya dayanılarak müdahalede bulunulamaz.

Organ ve Doku Alınmasında Rıza

Madde 29- 18 yaşından küçük ve mümeyyiz olmayanlardan organ ve doku alınamaz. Bu şartları tamam olanlardan teşhis, tedavi ve bilimsel amaçlar ile organ veya doku alınması, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve NakliHakkında Kanun'un 6 ncı maddesinde öngörülen yazılı şekil şartına tabidir. Ölüden organ ve doku alınma şartı ve cesetlerin bilimsel araştırma için muhafazası hususunda 2238 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi hükümleri saklıdır.

Aile Planlanması Hizmetleri ve Gebeliğin Sona Erdirilmesi

Madde 30- İlgilinin rızası mevcut olsun veya olmasın, Bakanlık tarafından tespit edilmiş olanlar dışındaki ilaç ve araçlar aile planlaması hizmetlerinde kullanılamaz.

Gebeliğin sona erdirilmesi, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile öngörülen şartlara tabidir.

Sterilizasyon ve gebeliğin sona erdirilmesi hallerinde, hastanın rızası ile evli ise eşinin de rızası gereklidir.

Rızanın Kapsamı

Madde 31- Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır.

Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için verdiği rıza, bu müdahalenin gerektirdiği sair tıbbi işlemleri de kapsar. Ancak, tıbbi işlemlerin uygulanmasında, bu Yönetmelik'te ve diğer mevzuatta belirlenen hakların ihlal edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.



ALTINCI BÖLÜM

TIBBİ ARAŞTIRMALAR

Tıbbi Araştırmalarda Rıza

Madde 32- Hiç kimse; Bakanlığın izni ve kendi rızası bulunmaksızın, tecrübe, araştırma veya eğitim amaçlı hiçbir tıbbi müdahale konusu yapılamaz.

Tıbbi araştırmalardan beklenen tıbbi fayda ve toplum menfaati, üzerinde araştırma yapılmasına rıza gösteren gönüllünün hayatından ve vücut bütünlüğünün korunmasından üstün tutulamaz.

Tıbbi araştırmalar, sadece, mevzuata göre araştırmada bulunmayan yetkili ve yeterli tıbbi bilgi ve tecrübeyi haiz olan personel tarafından, mevzuat ile belirlenmiş bulunan yerlerde yürütülür.

Gönüllünün tıbbi araştırmaya rıza göstermiş olması, bu araştırmada görev alan personelin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Gönüllünün Korunması ve Bilgilendirilmesi

Madde 33- Araştırmalarda, gönüllünün sağlığına ve diğer kişilik haklarına zarar verilmemesi için gereken bütün tedbirler alınır. Araştırmanın gönüllüye vereceği muhtemel zararlar önceden tespit edilemediği takdirde; gönüllü, rızası bulunsa dahi, araştırma konusu yapılamaz.

Gönüllü; araştırmanın maksadı, usulü, muhtemel faydaları ve zararları ve araştırmaya iştirak etmekten vazgeçebileceği ve araştırmanın her safhasında başlangıçda verdiği rızayı geri alabileceği hususlarında, önceden yeterince bilgilendirilir.

Rıza Alınmasının Usülü ve Şekli

Madde 34- Tıbbi araştırma hakkında yeterince bilgilendirilmiş olan gönüllünün rızasının maddi veya manevi hiçbir baskı altında olmaksızın, tamamen serbest iradesine dayanılarak alınmasına azami ihtimam gösterilir.

Tıbbi araştırmalarda rıza yazılı şekil şartına tabidir.

Küçüklerin ve Mümeyyiz Olmayanların Durumu

Madde 35- Reşit ve mümeyyiz olmayanlara, kendilerine faydası olmadan, sırf tıbbi araştırma amacı güden tıbbi müdahaleler hiçbir surette tatbik edilemez. Faydaları bulunması şartı ile reşit ve mümeyyiz olmayanlar üzerinde tıbbi araştırma yapılması, velilerinin veya vasilerinin rızasına bağlıdır.

Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, 24 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.

İlaç ve Terkiplerin Araştırma Amacıyla Kullanımı

Madde 36- Özel mevzuatına göre izin veya ruhsat alınmış olsa dahi, sırf tıbbi araştırma amacı ile hasta üzerinde kendi rızası ve Bakanlığın izni bulunmaksızın hiçbir ilaç ve terkip kullanılamaz.

İlaç ve terkiplerin tıbbi araştırmada kullanımı, 29/11/1993 tarihli ve 21480 sayılı Resmi Gazete'de yayımlananİlaç Araştırmaları Hakkında Yönetmelik hükümlerine tabidir.

YEDİNCİ BÖLÜM

DİĞER HAKLAR GÜVENLİĞİN SAĞLANMASI

Madde 37- Herkesin, sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır.

Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastaların ve ziyaretçi ve refakatçi gibi yakınlarının can ve mal güvenliklerinin korunması ve sağlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.

Tutuklu ve hükümlerin sağlık kurum ve kuruluşlarında muhafazaları ile ilgili özel mevzuat hükümleri saklıdır.

Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Dini Hizmetlerden Faydalanma

Madde 38- Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır.

Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce düzenlenip yürütülen tıbbi tedaviye hiç bir şekilde müdahalede bulunulmamak şartı ile hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halinde, dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir.

Bunun için, sağlık kurum ve kuruluşlarında uygun zaman ve mekan belirlenir.

İfadeye muktedir olmayıp da dini inancı bilinen ve kimsesiz olan agoni halindeki hastalar için de, talep şartı aranmaksızın, dini inançlarına uygun olan din görevlisi çağrılır.

Bu hakların nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kuruluşunun çalışma usul ve esaslarını gösteren mevzuatta ayrıca düzenlenir.

İnsani Değerlere Saygı Gösterilmesi ve Ziyaret

Madde 39- Hasta, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.

Sağlık hizmetlerinde görev alan bütün personel; hastalara, yakınlarına ve ziyaretçilere güleryüzlü, nazik, şefkatli ve sağlık hizmetleri ile ilgili mevzuat ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davranmak zorundadır.

Sağlık hizmetlerinin her safhasında, hastalara, onların bedeni ve ruhi durumları dikkate alınarak, hangi işlemin neden ve nasıl yapıldığı, yapılacağı ve bekletilmeleri sözkonusu ise, bekletilmenin sebepleri hususunda gerekli ve yeterli bilgi verilir.

Sağlık kurum ve kuruluşlarında, insan haysiyetine yakışır gereken her türlü hijyenik şartların sağlanması, gürültünün ve rahatsız edici diğer bütün etkenlerin bertaraf edilmesi esastır. Gerektiğinde, bu hususlar hasta tarafından talep konusu yapılabilir.

Hasta ziyaretçilerinin kabul edilmesi, kurum veya kuruluşca belirlenen usul ve esaslara uygun olarak ve hastaların huzur ve sükunlarını bozacak fiil ve tutumlara sebebiyet vermeyecek şekilde gerçekleştirilir ve bu konuda gereken tedbirler alınır.

Refakatçi Bulundurma

Madde 40- Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkanlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde, tedaviden sorumlu olan tabibin uygun görmesine bağlı olarak, refakatçi bulundurulması istenebilir.

Bu hakkın nasıl ve ne zaman kullanılacağı ve bu konuda alınacak tedbirler, sağlık kurum ve kuruluşunun çalışma usül ve esaslarını gösteren mevzuata ayrıca düzenlenir.

Hizmetin Sağlık Kurum ve Kuruluşu Dışında Verilmesi

Madde 41- Hastalar, aşağıdaki hallerde sağlık hizmetlerinden bulundukları yerlerde de faydalanabilirler:

a) Koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesinde,

b) Tıbbi sebeplerden dolayı sağlık kuruluşuna bizzat gidilemeyen veya götürülemeyen hallerde,

c) Tabii afetler gibi olağanüstü hallerde.

Hizmetin sağlık kuruluşu dışında verilmesi ile ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından ayrıca düzenlenir.

SEKİZİNCİ BÖLÜM

SORUMLULUK VE HUKUKİ KORUNMA YOLLARI

Müracaat, Şikayet ve Dava Hakkı

Madde 42- Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava hakları vardır.

Sağlık Kurum ve Kuruluşlarının Sorumluluğu

Madde 43- Hasta haklarının ihlali halinde, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş aleyhine maddi veya manevi veyahut hem maddi ve hem de manevi tazminat davası açılabilir.

Ancak, aleyhine dava açılacak merciin kamu kurum ve kuruluşu olması halinde;

a) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 nci maddesine göre; hakkın bir idari işlem dolayısı ile ihlal edilmesi halinde ilgililer, doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine dava açma süresi içerisinde tam yargı davası açabilirler.

b) Aynı Kanun'un 13 üncü maddesi uyarınca, zarar verici eylemin öğrenildiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde maddi ve manevi tazminat olarak istenilen tazminat miktarı ayrı ayrı gösterilerek idareye müracaat edilmesi ve talebin açıkca veya zımnen reddi halinde kanuni süresi içinde idari yargı mercilerinde dava açılması gerekir.

Devlet Memuru veya Diğer Kamu Görevlisi Personelin Sorumluluğu

Madde 44- Bu Yönetmelik'te gösterilmiş olan hasta haklarının fiilen kullanılmasına mani olan veya bu hakları başka şekilde ihlal eden personelin, cezai, mali ve inzibati sorumluluklarının tamamı veya bunlardan bir kısmı doğabilir.

Birinci fıkrada belirtilen sorumluluklar haricinde, ihlalin durumuna göre, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş tarafından personel hakkında uygulanacak idari tedbir ve müeyyideler saklıdır.

Kamu Personelinin Sorumluluğunu Tesbit Usulü

Madde 45- Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin, hasta haklarını ihlal eden fiil ve halleri, şikayet halinde veya idarece kendiliğinden tespit edildiğinde, hadisenin takibi, soruşturulması ve gerekir ise müeyyideye bağlanması için doğrudan valiliklerce veyahut Bakanlık veya personelin görevli olduğu kurumlar tarafından müfettiş veya muhakkik görevlendirilir.

Kamu Personeli Hakkındaki Müeyyideler

Madde 46- Hasta haklarının Devlet memuru veya diğer kamu görevlisi personel tarafından ve görevleri sırasında herhangi bir şekilde ihlali halinde uygulanacak müeyyideler aşağıda gösterilmiştir:

a) Kamu görevlisi olan personelin fiilinin niteliğine göre, soruşturmacı tarafından hakkında disiplin cezası teklif edilmiş ise, mevzuatın öngördüğü disiplin cezaları yetkili amir veya kurullarca usulüne göre takdir edilir.

b) Hak ihlali aynı zamanda ceza hukukuna göre suç teşkil ettiği takdirde, memur olan personel hakkında, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat hükümlerine göre yapılan soruşturma sonucunda lüzum-u muhakeme kararı verilir ise, dosya cumhuriyet başsavcılığı'na gönderilerek ceza davası açılması ve böylece personel hakkında fiiline uygun bulunan cezai müeyyidenin tatbiki sağlanır.

c) Anayasa'nın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası, 129 uncu maddesinin beşinci fıkrası ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13 üncü maddesi ve ilgili diğer mevzuat uyarınca, memurların ve diğer kamu görevlilerinin hukuki sorumluluğu doğrudan doğruya memur aleyhine açılacak dava yolu ile gerçekleştirilemez. Dava, 43 üncü maddede gösterilen usule göre, ancak idare aleyhine açılabilir. Bu personelin hukuki sorumluluğunun doğması, idare aleyhine açılacak dava neticesinde tazmin kararı verilmesine bağlıdır. Kamu görevlisi personelin verdiği zarar, mahkeme kararı üzerine idare tarafından tazmin edildikten sonra, müsebbibi olan sorumlu personele rücü edilir.

d) Kamu görevlisi personelin mesleklerini resmi görevleri dışında serbest olarak icra etmekte iken işledikleri fiillerden dolayı haklarında 47 nci maddeye göre işlem yapılır.

Kamu Görevlisi Olmayan Personelin Sorumluluğu

Madde 47- Hasta haklarının Devlet memuru veya diğer kamu görevlisi olmayan personel tarafından herhangi bir şekilde ihlali halinde uygulanacak müeyyideler aşağıda gösterilmiştir:

a) Kamu görevlisi olmayan personel; hakları ihlal edilen hastanın doğrudan vaki olacak şikayeti üzerine veya bu fiillerin başka şekilde tespiti halinde Bakanlık veya başka kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan bildirim üzerine, bunların özel kanunlara göre kurulmuş olan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları haysiyet divanlarınca disiplin cezaları ile cezalandırılabilir.

b) Kamu görevlisi olmayan personelin hasta haklarını ihlallerinden doğan hukuki sorumlulukları, genel hükümlere göre doğrudan doğruya kendilerine veya bunları çalıştıran kurum ve kuruluşlara karşı veya hem kendilerine ve hem de çalıştıranlara karşı birlikte dava açılarak ileri sürülebilir.

c) Kamu görevlisi olmayan personel hakkında, ceza hukukuna göre suç teşkil eden fiilleri sebebiyle cezai müeyyideler tatbik edilmesi, genel hükümlere göre doğrudan doğruya cumhuriyet savcılıklarına yapılacak ihbar veya şikayet yoluyla gerçekleştirilebilir.

DOKUZUNCU BÖLÜM

SON HÜKÜMLER

Kurum ve Kuruluş Yetkililerinin Görevi

Madde 48- Sağlık kurum ve kuruluşlarının yetkilileri; bu Yönetmelik'te ve diğer mevzuatta belirtilen hasta haklarının lafzına ve ruhuna uygun olarak kullanılabilmesine yardımcı olmak amacı ile bu Yönetmelik'te gösterilen "hasta hakları"nı bir liste, tabela veya broşür haline getirerek, bunları sağlık kurum ve kuruluşunun, hastalar, personel ve ziyaretçiler tarafından kolayca ulaşılıp okunabilecek uygun yerlerinde bulundurmak da dahil olmak üzere, gereken bütün tedbirleri almakla mükellef ve yetkilidir.

Saklı Olan Hükümler

Madde 49- Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması maksatları ve kanun hükümleri ile getirilen özel düzenlemeler ve sınırlamalar saklıdır.

Yürürlük

Madde 50- Bu Yönetmelik, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme
Madde 51
- Bu Yönetmelik hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür.

TIBBİ YANLIŞ UYGULAMA (TIBBİ MALPRAKTİS)

KANUN TASLAĞI

BİRİNCİ BÖLÜM

AMAÇ, KAPSAM VE TERİMLER

Amaç

Madde- 1: Bu Kanunun amacı, hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire, ebe, sağlık memuru, diyetisyen, psikolog, çocuk gelişimcisi, fizyoterapist, biyolog, röntgen teknisyeni, tıbbi fizikçi, laboratuar teknisyeni, protezci, diş teknisyeni, sünnetçi ve diğer sağlık hizmetleri çalışanlarının standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zararlar ile ilgili temel esasları düzenlemektir.

Kapsam

Madde- 2: Bu Kanun, bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilerini ve gerçek kişileri kapsar.

Terimler

Madde- 3: Bu Kanunda kullanılan terimlerin anlattığı manalar aşağıda gösterilmiştir.

Acil hasta: zaman kaybetmeden sağlık hizmeti ihtiyacı olan kişidir.

Bakanlık: Sağlık Bakanlığıdır.

Beceri eksikliği: Standart tıbbi uygulamalarda mesleki bilgi ve manipulasyon ile donatılmamışlık halidir.

Bilgilendirerek izin alma: Hekimin, hastanın sağlık durumu ve konulan teşhis, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin riskleri, verilen ilaçların kullanılışı ve muhtemel yan etkileri, tedaviyi kabul etmeme durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, varsa tedavi seçenekleri ve riskleri konularında bilgilendirip, hastanın tereddüdü olan konulardaki sorularını anlayacağı bir dille cevapladıktan sonra hastadan alınan izindir.

Hasta: Sağlık hizmeti almak üzere sağlık kuruluşuna başvuran kişidir.

Hasta Hakları: Hastanın, Hasta Hakları Yönetmeliği' nde belirlenen haklarıdır.

Hekim: Hastaya doğrudan veya dolaylı sağlık bakım hizmeti vermek üzere maaş, ücret, yevmiye ve mukavele ile istihdam edilen ve bu sahada mesleki eğitim görerek yetişmiş hekim veya diş hekimi diplomalı kişidir.

Sağlık Çalışanı: Sağlık hizmetlerinde maaş, ücret, yevmiye ve mukavele ile istihdam edilen ve bu sahada eğitim görerek yetişmiş her tür personeldir.

Standart Uygulama: Kabul edilmiş tıbbi uygulama kurallarına uygun olarak yapılan işlemlerdir.

Tıbbi Yanlış Uygulama (Malpraktis): Hekimin standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zararlardır.

Yetki Belgesi: Herhangi bir tıbbi girişim ile ilgili görülen teorik ve pratik eğitim sonunda yeterliliği kanıtlanmış, söz konusu girişimi ferdi olarak yapabileceğini belirten, Bakanlık veya yetki verdiği makamlardan alınmış izin belgesidir.

İKİNCİ BÖLÜM

HEKİM HASTA İLİŞKİLERİ

Hasta Haklarına Saygı

Madde-4:Hekim, hasta Hakları Yönetmeliğinde belirtilen hasta haklarını tedavi süresinde uygulamakla görevlidir.

Muayene Etmeden Tedavi:

Madde-5:Hekim, acil vakalar hariç, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisini başlatamaz. Her hasta muayenesinde muayene protokolünü uygulanabileceği kadar süre ayrılır.

Hasta İle İlgili Bilgi Verme Yetkisi

Madde-6:Hekim ile hasta arasındaki mesleki ilişkiden doğan bilgiler gizlidir.

Hasta ile ilgili tıbbi kayıtlar, test sonuçları, hatırlanan konuşmalar, olaylar ve tedavisi ile ilgili bütün bilgi ve belgeler hasta veya kanuni temsilcisinin yazılı izni olmadan açığa vurulamaz.

Tıbbi Kayıtlar

Madde-7:Hasta ile ilgili tıbbi kayıtlar müdavi hekimin malıdır. Hekimin bağlı bulunduğu sağlık birimi bulunması halinde, bu kayıtların muhafaza sorumluluğu hekimin çalıştığı sağlık kuruluşunundur.

Hasta tıbbi tedavi kayıtlarının (film dahil) asılları olmamak üzere birer örneğini alabilir. Yasal zorunluluk olmadıkça, tıbbi bilgileri başkasına verilemez.

Hekim, hastanın kimlik bilgilerini saklı tutmak şartı ile tıbbi kayıtları yapacağı bilimsel araştırmalarda kullanabilir.

Hastanın sağlık ödemeleri sadece tedavi harcamalarını karşıladığından, kendisine verilecek kayıtların gerçek bedeli kendisinden istenir.

Tıbbi kayıtlar, test sonuçları, mektuplar, filmler ve hastanın tedavisi ile ilgili bütün bilgiler, tedavinin sonlanmasından itibaren 5 (beş) yıl saklanır.

Bilimsel Yayın Yapma

Madde-8: Hekim, hastası ile ilgili hastanın kimlik bilgilerinden isim, soyadı ve adresini kullanmadan yayın yapabilir. Kimliğinin tanınabileceği şekilde (yüz ve boy fotoğrafı gibi) resimlerin kullanılabilmesi için hastanın bilgilendirerek yazılı izni alınır.

Tıbbi Kontratlar Ve Garantiler

Madde-9: Sözlü veya yazılı olarak hasta ile tıbbi sözleşmeler yapılamaz, güvenceler verilemez.

Hekim Hasta İlişkisinin Başlaması

Madde-10: Hekimin mesleki sorumlulukları, hastayı kabul etmesi ile başlar.

Hekim, normal durumlarda başvuran her hastayı hastası kabul etmek zorunluluğunda değildir.

Hekim, kendisine başvuran hastayı hastası olarak kabul etmemesi halinde durumu kendisine uygun bir şekilde bildirir ve mümkünse kendisini hasta olarak kabul edebilecek asgari iki meslektaşının isim ve adreslerini sağlar.

Hekim, hastayı hastası olarak kabul etmeme sebeplerini açıklamak zorunda değildir ancak sorulduğunda tıbbi etik çerçevesinde cevap vermek durumundadır.

Acil durumlarda sağlık çalışanlarının hastayı kabul etmeme yetkisi yoktur. Bu durumlarda sağlık çalışanı hasta ilişkisi, sağlık çalışanının hastayı görmesi ile başlar.

Acil durumlarda hekim mesleki yetkisi çerçevesinde gerekli tedaviyi mevcut imkanlar nispetinde sağlar, sorumluluğu hastayı acil durum ile ilgili yetkili uzmana teslim etmek şartıyla son bulur.

Acil durumlarda vasıta sağlanması, vakaya en uygun yeterli donanıma sahip sağlık merkezinin bilgilendirilmesi, nakil esnasında taşıma şeklinin tayini, refakat ve sorumluluğu alacak uzmanın bilgilendirilmesi dahil hiçbir husus hasta veya 3 üncü kişilere bırakılamaz.

Acil durumlarda hekim tarafından hastaya yapılan tün işlemler ve tedaviler ile ilgili kayıt tutulur.

Acil durumlarda, önemli dikkatsizlikler ve ihmaller tıbbi yanlış uygulama olarak değerlendirilir.

Hekim, hastane ortamında yetkili diğer bir hekimin hastayı devraldığından emin olmadan veya acil durum ortadan kalkmadan ve hastayı izlemeye almadan sorumluluktan kurtulamaz.

Bilgilendirerek İzin Alma

Madde-11:Hekim, hastasının sağlığı ile ilgili her türlü tedavi ve girişimi, hastayı bilgilendirerek ve iznini alarak yapabilir. Bilgilendirerek izin alma, yazılı veya sözlü olabilir. Hastanın hayatını riske sokacak tedavi yöntemleri ve girişimlerden önce bilgilendirerek alınacak izin, yazılı alınır. Reşit ve/veya mümeyyiz olmayan kişiler yönünden veli veya vasisinin bilgilendirerek yazılı izni alınır.

Hasta Adına Yetkili Kişiler

Madde-12: Hastanın dışında bilgi verilebilecek kişileri hasta kendisi belirler.

Hasta, hastalığı konusunda bilgilendirilmesini şahsen istemediğini yazılı olarak bildirirse, hekimin bilgi vermesi gerekmez.

Hastanın bilinci yerinde ise hasta ile ilgili bilgiler kendisinden izin alınmadan hastanın aile bireylerine dahi verilemez.

Acil durumlarda uygulanacak müdahale şekilleri hekimin mesleki yetki ve sınırları içerisindedir. Zaman geçirilmeden yasal temsilci bulunarak, gerekli bilgilendirme sonrası izin alınır. Bu süreçte yaşanan gelişmeler hasta dosyasına kayıt edilir. Yasal temsilcinin resmi belge ile yasal yetkileri olduğu kontrol edilir ve bu yetkinin onaylı örneği hasta dosyasında muhafaza edilir.

Hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda veli veya vasisinin bilgilendirilerek yazılı izni alınır.

Hekim, yasal temsilcinin izin vermemesinin amaçlı olduğuna kanaat getiriyor ve bu durum hastanın yaşamını tehdit ediyorsa, durum öncelikle yetkiliye bildirilerek gerekli izin alınır. Bunun mümkün olmaması durumunda, hekim kendinden kariyer olarak kıdemli başka bir meslektaşının konsültasyonuna müracaat eder. Hekim, bu meslektaşı ile aynı görüşte ise tedaviye başlar, aynı görüşte değil ise üçüncü bir konsültan hekime müracaat eder ve görüşü olumlu ise tedaviye başlar. Bütün bu gelişmeler ilgililerin de imzaları alınmak sureti ile hasta dosyasına kayıt edilerek belgelendirilir.

Hasta Üzerinde Araştırma Yapma

Madde-13: Hasta üzerinde yapılacak bilimsel araştırmalar, bilimsel bilgi birikimine katkıda bulunabilmek amacıyla hastadan (bilgilendirerek izin alma) ve Bakanlıktan yazılı izin almak şartıyla yapılır. Yapılan araştırmalar, sadece alınacak izinde belirtilen bilimsel ve mesleki yönden yeterli kişiler tarafından yürütülür. Araştırmanın sorumluluğu, izin verilen kişi/kişilere aittir. Bakanlıktan alınacak Bilimsel Araştırma Yapma İzni prosedürü çıkarılacak Yönetmelikle belirlenir.

Araştırmacı, bilimsel araştırmada beklenen katkı ne olursa olsun, denek için ciddi bir tehlike şüphesi doğduğunda araştırmayı durdurur. Araştırma giderleri, deneğe, yakınlarına ya da sosyal güvenlik kurumuna yansıtılamaz.

Zorla Muayene Yapma

Madde-14: Hekim, savcılıklar ve mahkemeler dışındaki mercilerden gelen cinsel ilişki, tutuklu ve hükümlü muayene isteklerini dikkate alamaz.

Terminal Safhadaki Hasta İle İlişkiler

Madde-15:Hekim, hastalığının terminal safhasında olan hastanın çektiği acıyı olabildiğince azaltmaya çalışır ve her türlü insani yardımı yapar, yapılmasını sağlar.

Olağanüstü Durumlar

Madde-16: Hekim, savaş ve deprem gibi olağanüstü durumlarda, hasta ve yaralı sayısının çokluğu nedeniyle, herkese tıbbi yardımın zamanında verilemediği şartlarda, tedavi imkanı yüksek olan ağır vakalara öncelik verir.

Vekil Hekim

Madde-17: Müdavi hekimin, vekiline karşı sorumlulukları şunlardır: Vekil hekim, hastalarla ilgilenebilecek bilgiye sahiptir. Vekalet süresi içerisinde bu görevi yürütmeye uygun olduğu vekil hekim tarafından yazılı olarak belirtilir. Kamu kuruluşlarında bu görevlendirilme yazılı olduğundan, vekil hekime usulüne uygun tebligat yapılması yeterlidir. Hasta ile ilgili bütün bilgiler vekil hekime verilir. Vekil hekimin, asıl hekimin diğer hastaları ile ilgili tıbbi kayıtlara da gerektiğinde ulaşabilmesi sağlanır. Vekil hekimin, tedavisi süren hastalarla ilgili duruma hakim olduğu fikri edinildiğinde devir teslim yapılır. Vekil hekim, kanunen verdiği sağlık hizmetinden sorumludur.

Vekil hekimin yataklı tedavi kuruluşunda bu görevi yürütmesi halinde, tedavi eksiksiz olarak tıbbi kayıtlara geçilir.

Vekil hekim, izinden dönen asıl hekime baktığı hastaları ile ilgili rapor verir ve arada hiçbir boşluk kalmaz. Herhangi bir şekilde usulüne uygun devir yapılmamasından her iki taraf da sorumludur.

Bizzat İzleme

Madde-18: Müdavi hekim sorumluluğunda bulunan asistanın veya yardımcının vermekte olduğu sağlık hizmetini izlerken ortak sorumluluk altındadır.

Öğrenci statüsündeki sağlık çalışanı adaylarının eğitim programlarına göre yapacakları tıbbi uygulamaları, ilgili bölümdeki sorumlu müdavi hekimin izlemesi zorunludur.

Yeni bir tıbbi uygulama ile ilgili yeterlilik belgesi olmayan hekim, söz konusu uygulamayı o tıbbi uygulama ile ilgili yeterlilik belgesi olan asgari bir kıdemli hekimin bizzat izlemesi ile gerçekleştirebilir.

Tıbbi Uygulama Yeterlilik Belgesi alma şart ve usulleri, yönetmelikle belirlenir.

Asistan Hekimin Ameliyat Yapması

Madde-19: Hastanın hekimi ile ameliyatının kendisi tarafından yapılması hususunda anlaşmasından sonra hekimin asistanına ameliyatı gözetimi altında yaptırabilmesi için, hastanın bilgilendirerek yazılı izni alınır.

Hekim Hasta İlişkisinin Sonlanması

Madde-20: Hekim ile hasta ilişkisi, hekim tarafından hastasının iyileştiği kanaati edinilip, hastasına açıklanana kadar devam eder. Tedavisi sürmekte olan hastanın sorumluluğundan ancak bu sorumluluğu alacak bir başka hekimin bulunup, bütün bilgilerin kendisine devredilip, tıbbi yanlış uygulamaya meydan vermeyecek bütün tedbirler alındıktan sonra, çıkılabilir. Hastanın hekimin sorumluluğundan kendi isteği ile çıkmak istemesi veya doğrudan çıkması üzerine, hastaya tedavisinin mevcut durumu ve hastalığın seyri hakkında bilgi verilerek bir başka hekim tarafından tedavisinin gerekiyorsa devam etmesi doğrultusunda öneride bulunulur, talebi halinde asgari birkaç muadil olabilecek hekim isim ve adresi sağlanır. Yapılan işlemler hasta dosyasına eksiksiz kaydedilir.

Kendi isteği ile sorumluluktan çıkmak isteyen hastaya, sözlü verilen bilgilere ek olarak yazılı olarak da adresine tebliğ ve bu dokümanın hasta dosyasında saklanması önerilir. Hekiminden ayrılan hasta ile ilgili hekime sonradan ulaşan her türlü test sonuçlarının birer örneği, hastanın adresine iadeli taahhütlü mektupla yollanır ve asılları ise hasta dosyasında saklanır.

Yataklı tedavi kuruluşundan taburcu edilecek hasta ise taburcu edileceği gün hekim tarafından fizik muayene edilerek bulgular hasta dosyasına işlenir. Rutin taburcu laboratuar testleri ve filmleri çekilen hastalarda, bu dokümanlar incelenir ve taburcu olmaya mani bir tereddüt olmadığı tespit edilmelidir, varsa taburcu işlemi ertelenir. Taburcu olma sonrası evinde tedavisine devam edecek hasta için taburcu günü yapılan muayene sonrası müdavi hekim yazılı bir tedavi planı (reçete, diyet önerileri gibi) hazırlayarak hastaya verir ve dosyasına kayıt eder.

Reçete Düzenleme

Madde-21: Mesleki olarak reçete düzenleme yetkisi hekimlere verilmiştir. Hekim ve diş hekimi, hastasına reçete düzenler ve aslını hastaya verir. Reçete içeriği hekimin sorumluluğundadır. Reçete, hastanın muayenesini takiben, hastalığın standart tıbbi tedavisini ve hastanın genel durumunun değerlendirilmesi sonucu planlanan tedavisi ile ilgili ilaçları içerecek şekilde düzenlenir. Hastanın gerçek ihtiyacı dışında veya hasta ve yakınlarının isteği üzerine reçeteye ilaç eklenemez. Verilen reçete içeriği hasta dosyasına işlenir.

Rapor Düzenleme

Madde-22: Rapor içeriği hekimin sorumluluğundadır. Hastanın gerçek ihtiyacı dışında veya hasta ve yakınlarının isteği üzerine rapor verilemez. Verilen rapor içeriği hasta dosyasına işlenir.

Taburcu Raporu (Epikriz) Düzenleme

Madde-23: Hastaneden taburcu olan hastaya düzenlenecek taburcu raporu içeriği hekimin sorumluluğundadır. Epikriz, hastanın muayenesini takiben hastalığın standart tıbbi tedavisini ve hastanın genel durumunun değerlendirilmesi sonucu hastalığın teşhisini, yapılan müdahalenin detaylarını, planlanan tedavisi ile ilgili ilaçları içerecek şekilde düzenlenir. Epikrize gerçek durumun dışında hiçbir şey eklenemez, çıkarılamaz. Epikrizin bir örnek aslı hastaya verilirken bir örneği de hasta dosyasında saklanır.

Hizmet Bedelinin Ödenmesi

Madde-24: Hasta alacağı hizmet bedeli ile ilgili bilgi alabilir. Hastadan talep edilecek ücret, Türk Tabipler Birliğinin belirlediği taban ücretin altında olamaz. Hekimin hizmetlerinin karşılığı olan ücreti ödemek hastanın sorumluluğundadır. Hekim, hastanın maddi durumu ne olursa olsun, kesin zorunluluk olmadıkça pahalı ilaçlar ve yöntemler öneremez, hastaya gereksiz harcamalar yaptıramaz ve yararı olmayacağını bildiği bir tedaviyi veremez. Hizmet bedelini ödemekten imtina eden hastaya, usulüne uygun olarak tanzim edilen hizmet faturası taahhütlü mektupla yollanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BAKANLIK, SAĞLIK KURULUŞLARI VE SAĞLIK ÇALIŞANININ SORUMLULUKLARI

Bakanlığın Düzenleme Görev Ve Yetkileri

Madde-25: Bakanlık, bu kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu ilgili gerekli düzenlemeleri yapar.

Sağlık Kuruluşunun Sorumlulukları

Madde-26: Sağlık kuruluşunda ortaya çıkan tıbbi yanlış uygulamalardan birinci derecede sağlık kuruluşu sorumludur. Sağlık kuruluşu, çalıştıracağı sağlık çalışanının; diploma ve yetki belgelerini çalışmaya başlamadan önce ilgili kurum ve kuruluşlardan onaylar, isteğe bağlı mesleki sorumluluk sigortasını yaptırır, sigorta primlerini eksiksiz öder veya ödendiğini kontrol eder, yanlış uygulama yapan sağlık çalışanını etkin olarak ortaya çıkaracak Kalite Güvence Bölüm ve Komisyonlarını kurar, düzenli olarak çalıştırır.

Sağlık Çalışanının Sorumlulukları

Madde-27: Özel ve kamuya ait sağlık kuruluşlarında görev yapan sağlık çalışanı; ilgili mevzuatta belirtilen görevleri eksiksiz yerine getirir. Mesleklerini icra ederken standart uygulamayı yapmamaları, beceri eksiklikleri veya ihmal nedeni ile ortaya çıkan sonuçlar, bu kanunun ihlali anlamına gelir. İlgililerin yetkili mercilere şikayet hakları vardır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TIBBİ YANLIŞ UYGULAMALARDA İDARİ YÖNETİM

Bildirim Yükümlülüğü Ve Süresi

Madde-28: Tıbbi yanlış uygulama olabilecek fiillerden birini veya birkaçını sürekli veya zaman zaman yapan sağlık çalışanına şahit olan hasta, hasta yakınları ve diğer sağlık çalışanı veya çalışanları; yanlış uygulamanın çeşit ve niteliklerini, yapılma zamanını, yapan çalışan/çalışanları yazılı olarak sağlık kuruluşu idaresine veya Bakanlığa bildirir. Yanlış uygulamayı bilerek gerekli tedbirleri almayan ve idareye bildirim yapmayan çalışanlar ve amir konumundaki sağlık çalışanı, doğacak sonuçtan kusurları ölçüsünde birlikte sorumlu olurlar.

Bildirim ve şikayet süresi öğrenmeden itibaren 2 (iki ) yıldır.

Kalite Güvence Bölüm Ve Komisyonlarının Kurulması

Madde-29: Yataklı Tedavi Kuruluşlarında; en üst seviyede sağlık bakım hizmetleri kalitesi sağlamak, hastane içindeki her türlü kalite güvence faaliyetlerinin düzenli, entegre ve koordine bir şekilde yürütmek, hasta ile ilgili bilinen ve şüphelenilen problemleri belirlemek, çözümlemek ve hastanenin Kalite Güvence Programının etkililiğini izlemek ve dokümante etmek üzere, Kalite Güvence Bölümü, Hastane Kalite Güvence Komisyonu, Tıbbi Kadro Kalite Güvence Komisyonu ve alt komisyonları oluşturulur.

Bölüm ve Komisyonların çalışma usul ve esasları, yönetmelikle belirlenir.

Tıbbi Yanlış Uygulama İzleme Ve Değerlendirme Kurulu

Madde-30: Kurul, bir Başkan, Bakanlık Hukuk Müşavirliğini temsilen bir üye, Türk Tabipler Birliğini veya diğer sağlık meslek birliklerini temsilen bir üye daimi olmak üzere ve incelenen dosya konusunda bilimsel kariyeri, dosya konusu vakaya iştirak eden sağlık çalışanının bilimsel kariyerinden fazla, Başkan tarafından her dosya için ayrı ayrı görevlendirilen 3 (üç) üye olmak üzere, toplam 6 (altı) üyeden oluşur. Kurul Başkanı, Hukuk Müşavirliği temsilcisi ve Türk Tabipler Birliği veya diğer sağlık meslek birlikleri üyesi iki yıl süre ile Bakan tarafından atanır. Süre sonunda tekrar görevlendirilmek mümkündür. Tıbbi Yanlış Uygulama İzleme ve Değerlendirme Kurulu, ayda en az bir kere toplanır. Bakanlık lüzum gördüğü hallerde Kurul'u toplantıya çağırabilir. Kurul üyelerine, Bakanlıkça tespit edilen huzur hakkı ödenir. Kurul'un çalışma usul ve esasları Yönetmelikle belirlenir.

BEŞİNCİ BÖLÜM

SAĞLIK ÇALIŞANI ZORUNLU MESLEKİ MALİ SORUMLULUK SİGORTASI

Sigorta Yaptırma Zorunluluğu

Madde-31:Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde kamu sağlık sektörü haricinde çalışan hekim, diş hekimi, hemşire, ebe, sağlık memuru, diyetisyen, psikolog, fizyoterapist, biyolog, röntgen teknisyeni, laboratuar teknisyeni, diş teknisyeni, sünnetçiler ve diplomaları ile sorumlu müdürlük yapmakta olan sağlık meslek mensupları ve benzer görevi ifa edenler ve mesleki faaliyetleri nedeni ile, hata, ihmal veya kusurlarıyla üçüncü şahıslara verdikleri ölüm ve akli dengesizlik hali dahil her türlü bedeni zararları karşılamak üzere, mesleki mali zorunluluk sigortası yaptırır. Mali Sorumluluk Sigorta Belgesi görünür bir yere asılır. Bakanlık, bu konuda gerekli gördüğü özendirici tedbirleri alabilir.

Kamu sağlık sektöründe çalışanlar açısından, mali sorumluluk sigortalılık şart ve usulleri, Bakanlık Kurulu tarafından belirlenir.

Sigortalının gözetim ve yönetimi altında hizmet veren uzman, asistan, hemşire, teknisyen, ve diğer sağlık çalışanının yukarıda sayılan hallerde verebilecekleri zararlar da sigortalının sorumluluğu yönünden sigorta teminatı içindedir.

Sigorta teminatı, sigortalının gerek serbest ve gerekse bir sağlık kuruluşuna bağlı olarak veya bir işyerinde devamlı ve kadrolu olarak hizmet vermesi hallerini kapsar.

Sigorta Yaptırma Sorumluluğu

Madde-32: Sağlık kuruluşlarının devamlı veya sözleşmeli kadrosunda çalışanların zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortaları bu kuruluşlarca; bir işyerinde devamlı ve kadrolu çalışanların sigortaları bu iş yeri tarafından; hiçbir kuruluşa bağlı olmaksızın bağımsız çalışanların sigortaları da kendileri tarafından yaptırılır.

Sigortalı Çalışma Zorunluluğu

Madde-33: Zorunlu Mesleki Mali Sorumluluk Sigortası yaptırılmadan sağlık mesleklerinin her hangi birinde mesleki faaliyette bulunulamaz. Mesleki Sorumluluk Sigortası yaptırılmamış sağlık çalışanı çalıştırılamaz.

Sağlık Çalışanı Sigortasını Yapma Yetkisi

Madde-34: Sağlık çalışanlarının Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Kaza Sigortaları dalında çalışmaya yetkili Sigorta Şirketleri tarafından yapılır.

ALTINCI BÖLÜM

CEZA HÜKÜMLERİ

Cezalar

Madde-35:Bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluğa uymayanlar hakkında; Kanunlarda gösterilen ceza hükmü uygulanır. Fiil, kanunlarda daha ağır bir maddi cezayı gerektirmediği takdirde verilecek maddi cezalar yargılama konusu tedavinin, Sağlık Bakanlığı Yataklı Tedavi Kurumları Fiyat Tarifesinde belirtilen, tedavi bedelinden az veya bu bedelin on katından fazla olamaz. Kalıcı sakatlık veya iş görememezlik hallerinin ortaya çıktığı durumlarda belirlenecek maddi cezalar, kusur ölçüsünde iki misline kadar arttırılabilir. Ayrıca, fiilin işleniş şekline niteliğine ve tekerrürüne göre failin suça vasıta kıldığı meslek ve sanatın, yedi günden üç aya kadar tatiline ve aynı süre kadar işyerinin kapatılmasına da hükmedilebilir.

Ceza yargılamalarında gerektiğinde 3(üç) kişiden az olmayan uzman bilirkişilerden yararlanılabilir.

YEDİNCİ BÖLÜM

YÖNETMELİK, GEÇİCİ MADDELER, YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILAN HÜKÜMLER,

YÜRÜRLÜK VE YÜRÜTME

Yönetmelik

Madde-36: Bu kanunda çıkarılması öngörülen ve kanunun uygulanması için gerekli görülecek yönetmelikler ve genelgeler Bakanlık tarafından kanunun kabul tarihinden itibaren 6 (altı) ay içinde çıkarılacaktır.

Geçici Madde

Geçici Madde-1: Bu kanunla ilgili yönetmelikler düzenlenip yürürlüğe konuluncaya kadar, bu kanuna aykırı olmayan diğer mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

Yürürlükten Kaldırılan Hükümler

Madde-37: Bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri kendiliğinden yürürlükten kalkar.

Yürürlük

Madde-38: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

Madde-39: Bu kanun hükümlerini Sağlık Bakanlığı yürütür.

Hiç yorum yok: