17 Ekim 2006

23 ADLİ OBSTETRİK

23

ADLİ OBSTETRİK

GEBELİK VE DOĞUMLA İLGİLİ ADLÎ TIP SORUNLARI

GEBELİK

Miras hukuku yönünden gebelik, çocuk düşürme ve evlilik dışı gebelikler ve doğumlar; cinsel saldırılardan sonra meydana ge­len gebelikler, gebelik nedeni ile ceza infazının ertelenmesi ve mahkemelerde gebe kadınların duruşmalara girmemesi için izinli sayılması için gebeliğin erken teşhisi gerekir.

Gebeliğin teşhisi klinik ve rad­yolojik muayeneler, biyolojik ve serolojik testlerle yapılır:

GEBELİK SÜRESİ

Normal menstruel siklus 28 günde bir olur. Bir siklus devresinin 10 katı olan 280 gün gebelik süresidir. Bir hafta on günlük bir fark normal sayılır. 180 günden önce doğan çocuklar yaşayamaz. Gebelik 300 günden fazla devam edemez. Ko­canın ayrılmasından ya da ölümünden 300 gün sonra doğan ço­cuk kocaya ait olamaz (TMK. Madde-132, 286, 287). Evlenme tarihinden ya da ilk buluşma tarihinden başlamak üzere 180 gün içinde doğan ve yaşayan bir çocuk kocaya ait olamaz (TMK. Madde-287).

ÇOCUĞUN CANLI OLUP OLMADIĞI

Gebeliğin dördüncü ayından sonra dinleme ile çocuğun kalp sesleri duyulur ve çocuk hareket­leri görülürse çocuk canlıdır. İlk aylarda ve gebelik süresince ço­cuğun canlı olup olmadığını anlamak için gebeliğin erken teşhi­sine yönelik olarak biyolojik ve serolojik testler uygulanır. Çocu­ğun uterus içersinde ölmesi halinde daha bir hafta kadar biyolo­jik testler pozitif olmakta devam eder.

TEK VEYA İKİZ GEBELİKLER

İkiz, üçüz... gebelikler ovum'un iki ayrı spermatazoid tarafından aşılanmasından (uniovüler) ya da iki ovum'un ayrı spermatazoid tarafından aşılanması ile olur. ikiz, üçüz., gebelikler bir koit sırasında olabileceği gibi ayrı zamanlarda ve hatta ayrı erkekler tarafından yapılan koitlerden sonra da meydana gelebilir, İkiz, üçüz çocuk­lardan her birinin babaları başka başka kimseler de olabilir. Bu durum doğumdan sonra kan grupları muayenesi ve DNA analizleri ile anlaşılabilir.

KADIN GEBELİĞİNDEN HABERSİZ OLABİLİR Mİ

Menstürasyonları düzensiz olan, menapoza girmek üzere olan ya da akıl hastalığı ve zekâ geriliği bulunan kadınlar gebeliğinden habersiz olabilir.

GEBELİĞİN GİZLENMESİ

Gebeliğin başlamasından altıncı aya kadar, kadının dış görünüşünden gebeliğin anlaşılması güçtür. Şişman kadınlarda ve bol giysiler içinde gebelik dışardan bak­makla kolay anlaşılamaz. Fakat hekimler gebe kadınların yüz gö­rünüşünden dahi erken teşhis edebilirler.

GEBELİĞE BENZEYEN HALLER

Uterus ve over tümörleri ve hatta karın içindeki tümörler gebelik sanılabilir.

GEBELİKLE İLGİLİ YASALAR

Gebe kadınlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın (hapis) infazı doğumdan sonraya ve çocuk yaşıyorsa altı ay geçinceye kadar ge­ri bırakılır (Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun)

DOĞUM VE ADLİ TIP SORUNLARI

Çocuk öldürme, çocuğun terkedilmesi ve miras hukuku bakı­mından bir kadının çocuk doğurup doğurmadığı bahis konusu ola­bilir.

1) Bir kadının doğurup doğurmadığı, doğurmuş ise ve ortada bir çocuk varsa doğum zamanına uyup uymadığı, yeni ve eski doğum belirtilerine göre araştırılır.

2) Kaçıncı doğum olduğu, gebelik ve doğuma ait eski ve yeni belirtiler varsa birden fazla doğum olmuştur. Birden fazla doğumda kaç defa doğum olduğu anlaşılamaz.

3) Doğum sırasında akan kan miktarı doğumdan sonra plasentanın çıkmasına kadar normal olarak 750 cc. kadar kan akar. Plasenta zamanında çıkmazsa ya da içerde bir parça (kotiledon) kalmış olursa fazla kanama olur.

4) Olağan süresinde (Yetikli) doğum, perine, vulva ve furşette ve uterus porsiyosunda yırtıklar varsa gebelik süresi tamamlanmış, doğumun olağan süresinde olduğunun belirtisi sayılır. Doğum kanalında ve genital organlarda bir lezyon bulunmazsa, doğum olağan süresinden önce olmuş ya da olağan süresinde doğmuş olsa bile kolay bir doğum olmuştur.

5) Kadının haberi olmadan doğurması: Kadın haberi olmadan ya da uykuda iken doğurmuş olamaz. Gebelik toksikozlannda, eklampsi, sarhoşluk ve epilepsi krizleri sırasında kadın ha­beri olmadan doğurmuş olabilir.

6) Kadın kendi kendine doğurabilirmi: Doğum normal bir ame­liyedir. Genital kanalda darlık ya da bir engel yoksa yardımsız do­ğum olabilir. Çocuk büyük ya da ters gelmiş olursa bir kadının kendi kendine doğurması güçtür.

7) Lohusalıkta ruhsal durum : Doğum sırasında ve doğum­dan sonra fazla kan kaybı olursa kadın bayılmış olabilir. Kansız­lık durumu haftalarca sonra telafi edilebilir. Doğum sırasında, güç doğumlarda şiddetli ağn, korku ve heyecan nedeni ile bayılmalar olabilir. Baygın olan bir kadın herhangi bir sistemik hareket -ço­cuk öldürme gibi- yapamaz.

GEBELİK VE DOĞUMA AİT POSTMORTEM BELİRTİLER

Otopsilerde bir kadının gebelik geçirip geçirmediği; doğum yapmış olup olmadığı bahis konusu olabilir. Gebelik ve doğumdan hemen sonra kadın ölmüş olursa genital organlarda taze gebelik ve doğum belirtileri bulunur. Uterus doğumdan hemen sonra bü­yük ve yumuşaktır, normal olarak gebe olmayan bir uterusun ağır­lığı 100-150 gr. dır. Doğumdan hemen sonra ölen bir kadının ute­rus ağırlığı plasenta çıktıktan sonra 900-1000 gr. gelir. Uzunluğu 36-38, genişliği 22-24 cm. duvarlarının kalınlığı 2-4 cm. dir. Do­ğumdan kısa bir zaman sonra uterus küçülür. Gebelik geçirmiş uterusun ölçüleri ve hacmi hiç gebelik geçirmeyen uterus ölçüle­rinden birkaç santim farklıdır. Yaşlılarda uterus normal olarak atrofiye uğrar ve küçülür.

Hiç doğurmamış kadınlarda uterus diagramı iki yan kenarı eşit bir üçgen biçimindedir. Fundus üst kenarı düzdür ve tüpler iki yanda fundus hizasından çıkarlar. Gebelik geçiren kadınlar­da uterus fundusu bombeleşmiştir, tüpler bir iki santim aşağıdan fundusun yanlarından çıkar. Hiç doğum yapmamış kadınlarda uterusun porsiyo kısmı koni biçiminde ve ağzı küçük, yuvarlak ya da düzgün kısa bir çizgi halindedir. Doğurmuş uterusun ağzı ge­niş, düzensiz bir yank halini alır. Porsiyoda yırtık nedbeleri bu­lunur. Doğurmamış kadınlarda uterusun içi dardır, serviks ka­nalı fusiform biçimde ve iç yüzünde çam ağacı dallan gibi mu­koza plikaları vardır (Plicae Palmata). Doğumdan sonra serviks mukozasındaki bu kıvrımlar düzelir, kaybolur.

Doğumdan hemen sonra ölen bir kadının uterus içi kanlıdır, plasentanın yapıştığı yer bellidir, endometriumda yerinde koryon villusları ve desidua hücreleri bulunur. Premenstrüal dönemde glandular aktivasyon nedeni ile endometriumun, kompakta taba­kasında bulunan hücreler şiş, yuvarlak ya da oval biçimde olduk­larından desidua hücrelerine benzer. Bu duruma desidual reak­siyon denir. Yalnız desidua hücrelerinin bulunması gebeliğin ke­sin delili değildir.

PLASENTA:

Olağan süresinde doğan bir çocuğun plasentası 500-600 gr., çapı 15-18 cm. dir. Plasentanın fetal yüzü kaypak, düz, uterusa tutunduğu yüz dalgalı ve pürtüklüdür.

OVERLER:

Gebelikte overlerden birinde fındık kadar ve içi sarımtrak renkte gebelik sarı cismi (corpus luteum) bulunur. Sarı cisim doğumdan sonra küçülür, kaybolur. Menstruasyon sırasın­da overlerden birinde oluşan korpus luteum nohut kadar ve daha küçük olup çabuk kaybolur

ÇOCUK DÜŞÜRME

ABORTİON

Anne rahmindeki hayat konseption (conception=döllenme) ve konseptionu takiben 7-10 gün sonra döllenmiş ovumun implantasyonu ile başlar. Bundan sonraki süreçte gebelik materyali, 9. haftaya kadar embriyon, daha sonraki dönemde fetüs olarak isimlendirilirecektir.

Genel anlamıyla düşük gebelik materyalinin bağımsız olarak yaşayabilecek bir döneme ulaşmadan önce spontan olarak veya müdahale ile sonlandırılması olarak tarif edilmekte ve fetüsün ancak 28 haftanın zerinde yaşayabileceği döneme ulaşabileceği bildirilmekte ise de tıbbın gelişimi ile birlikte 20 gebelik haftasının ve/veya 500 gramlık doğum ağırlığının üzerindeki bebeklerin yaşatılabildikleri belirtilmektedir.

Tıbbi anlamda ise ovumun ilk üç ayın sonuna (12. haftaya) kadar dışarı atılması düşük, 12. hafta sonundan 28. hafta sonuna kadar dışarı atılması miscarriage, 28 haftadan sonra ölü olarak dışarı atılması premature doğum veya premature ülü doğum olarak tanımlanmaktadır.

ÇOCUK DÜŞÜRME ŞEKİLLERİ

A) Zorla (provoke) çocuk düşürme :

a) Cinai (kriminal) çocuk düşürme

b) Travmatik düşükler.

c) Kaza ile çocuk düşürme.

d) Tıbbi zorunluluk nedeni ile çocuk alma.

B) Kendiliğinden düşükler (Spontan abortus) :

b) Patolojik nedenlerle çocuk düşürme.

c) Bir yatkınlık yüzünden düşükler.

ZORLA (PROVOKE) ÇOCUK DÜŞÜRME

CİNAİ ÇOCUK DÜŞÜRME (KRİMİNAL ABORTUS)

Çocuğun doğumu ve varlığı istenmediği durumlarda ve çok kez gebe kadının isteği ile ya kendisi çocuk düşürmeye teşebbüs eder ve dü­şürür ya da hekim, ebe veya bilen biri çocuğu düşürür.

Cinai düşükler çoğunlukla gebeliğin ilk aylannda yapılmakta olup, ço­cuk düşürmeğe niyet eden kadınlar önce kolay ve zararsız usuller le çocuğu düşürmeğe çalışırlar, çocuk düşmez ise daha tehlikeli çarelere başvururlar.

Cinai çocuk düşürme, mekanik etkilerle ya da ilâç ile yapı­lır.

MEKANİK ETKİLERLE ÇOCUK DÜŞÜRME

Vücuda dıştan yapılan etkilerle ya da vajen yolu ile ve alet kullanılarak yapılan düşüklerdir.

Dış mekanik etkiler: Çocuk düşürmek için karın üzerinden ve karnın alt bölümüne ritmik masajlar veya karın üzerine sıkı bandaj yapılır. Karnın alt bölümüne sert bir cisim konularak üze­rinden sıkı sarılırsa ya da gebeliğin 4-5. ayından sonra pubis üze­rinden uterusu sıkarak, ezerek çocuk düşürmeye teşebbüs edilir. Atlama, sıçrama ve belin çiğnenmesi gibi kaba etkilerle, sıcak su­lara oturma, genital bölgeye sülük tutma ile düşük olabileceği sa­nılır.

Karın üzerinden dışardan yapılan zorlamalarla çocuğu dü­şürmek güçtür. Gebe kadın bu şekilde zorlamalara razı olsa bile fazla dayanamaz. Kadının çocuk düşürmeğe bir yatkınlığı varsa dış baskılarla çocuk düşebilir.

VAGİNA YOLU İLE MEKANİK ETKİLER :

Çocuk düşürmek için vagina içine yağlı, vazelinli ya da sa­bunlu bezler, sabun, çiriş gibi maddelerle tamponlar, sıcak-soğuk sabunlu, asitli, lisollü sular; tütün suyu gibi irritan sıvılar ile lavajlar yapılır. Çok sık koit yapılırsa çocuğun düşeceği sanılır.

Uterus kollumu koterize edilerek ya da elektrik akımı veri­lerek çocuk düşürme denenmiştir.

Uterus ağzının açılması:

Laminaria denilen 6-7 cm. uzunluk­ta tahta çubuklar nemli olan serviks kanalı içersine sokulursa laminaria şişer ve uterus ağzı açılır, kutur lan gittikçe artan nu­maralı sondalar ve bujiler serviksten sokularak genişletilir. Ser­viks kanalının açılması ile düşük olur.

Uterus içine yabancı cisimler sokulması:

Amniyos kesesini delmek amacı ile serviksten örgü şişi, tığ, ebegümeci sapı, tavuk tüyü, ürkete, kibrim çöpleri sokularak gebelik bozulabilir.

Fetüsü ayırma:

Uterus içine lastik sonda sokulmasiyle ute­rus iç duvan ile çocuk kesesi arasında ılık su şınnga edilerek fetüsü yerinden ayırmak ve düşürmek mümkündür.

Uterus ağzının genişletilmesi ve içine yabancı cisimler sokul­ması daha ziyade başkaları tarafından yapılır. Gebe kadının ken­disi tarafından uterus içersine bir şey sokabilmesi güçtür, fakat tamamen imkansız değildir, özellikle daha önce doğum yapmış kadınlar yere konulan büyükçe bir ayna üzerine çömelip ıkına­rak porsiyoyu aşağıya yaklaştırıp uterus ağzını görerek veya par­mak kılavuzluğunda bulup içeri yabancı bir cisim sokabilir.

Uterus içersine yabancı cisimler girmesi sırasında porsiyoda, uterus ağzında ve içerde zedelenmeler meydana gelerek enfek­siyonlara, sepsise yol açar. Sonda ile uterus içersine sıvı verilirken pompa içersinde kalan havanın açılan damarlara girmesi ile ha­va embolileri olur.

Kürtaj:

Özel aletlerle uterus içersinin kazınması ve gebelik varsa bozulması ve çocuğun dışarı çıkarılması demek olan kürta­jı ancak yasal şartlar altında yapılabilir. Kürtaj sırasında porsiyo üzerinde pens izleri kalabilir. Kürtaj sırasında uterus delinir ve hatta çocuğa ait bölümler sanılarak barsaklar dışarı çekilebilir. Kürtaj ile ço­cuk düşürme gebeliğin ilk aylarında yapılır. Çocukta kemikler teşekkül ettikten sonra yapılamaz. Kürtaja başlanırken daha uterus ağzından bir aletin sokul­ması sırasında inhibisyon ile ölüm olabilir.

Karından uterus içersine enjeksiyon yapılarak gebelik bozulması:

Gebeliğin 4-5. ayından sonra pubis üzerinden uzunca bir iğ­nenin uterus içersine batırılması ve içerden birkaç santimetre küp amniyos sıvısı alındıktan sonra yerine hipertonik serumlar şınn­ga edilerek ya da pek az formalin solüsyonu şınnga edilmesiyle çocuk düşürme denenmiştir. Formalin çok tehlikelidir, nekrozlar yapabilir.

İLÂÇLA ÇOCUK DÜŞÜRME:

Vücuda zarar vermeden çocuk düşürmeye yarayan bir ilaç yoktur. Bu maksatla kullanılan ilâçlar toksik dozlarda etkilidir. Çocuk düşürmek için salık verilen ilaçlardan pek çoğu da etki­sizdir.

TRAVMATİK DÜŞÜKLER (TRAVMATİK ABORTUS)

Çocuk düşürme kasdı olmadan, müessir fiil (travma) sonu­cu meydana gelen düşüklerdir. Karın, bel ve pelvis bölgelerine isa­bet eden şiddetli travmalardan hemen sonra veya birkaç gün için­de düşükler olabilir.

Travmatik düşük vücuttaki yara ve berelerden anlaşılır. Uterustan, vaginadan gelen kan her zaman bir düşüğü göstermez. Travma normal aybaşı kanamaları zamanına rastlamış da olabilir. Travmaya uğrayan kadında gebelik ve düşük belirtileri araştırılır.

Korku, heyecan etkisi ile de nadiren düşük olur. Korku ve heyecan sırasında kan basıncının artması sonucu plasenta içinde ve daha çok uterus yönünde kanama meydana gelerek plasenta­nın ayrılması ile düşük olabileceği ileri sürülmüştür. Düşük par­çalan arasında organize olmuş bir kanama, hematom görülmesi ile bir teşhis konulabilir. Gebe kadında çocuk düşürmeğe karşı bir yatkınlık varsa travma etkisi ile hemen veya birkaç gün içinde dü­şük olabilir. Travma üzerinden 4-5 günden fazla bir zaman geç­miş ise, düşüğün travmaya bağlanması güçtür.

Kasıtlı travmalar sonucu meydana gelen yaralanmaya bağlı olağan süresinden önce çocuk doğması ha­li ve travmatik düşükler TCK’ nun 87/1e ve 87/2e bentleri kapsamına girer.

KAZA İLE DÜŞÜKLER (AKSİDENTAL ABORTUS)

Çocuk düşürme kasdı olmadığı gibi, dövme, yaralama kasdı da olmadığı halde dikkatsizlik, tedbirsizlikle bir kadının çocuk düşürmesine sebep olunmasıdır. Trafik kazaları ve her türlü ka­zalarda yaralanma ve sarsılmalar sonucu düşükler olabilir. Taksirli travmalar sonucu meydana gelen yaralanmaya bağlı olağan süresinden önce çocuk doğması ha­li ve travmatik düşükler TCK’ nun 89/2f ve 89/3e bentleri kapsamına girer.

TIBBİ ZORUNLULUK NEDENİ İLE ÇOCUK DÜŞÜRME

[ÇOCUK ALMA (TERAPÖTİK ABORTUS)]

İlk 10 hafta içersinde, kadının istemi gebeliğin sonlandırılması mümkündür. 10 .gebelik haftasının üzerinde ise gebe kadındaki bir hastalığın, gebelik yüzünden ilerlemeğe başlaması ve kadının hayatı tehlikeye girmesi halinde tıbbi bir müdahale ile gebeliğe son verilmesi ve çocuğun alınması mümkündür. Hayati tehlike bir ihtimal olmayıp kesin bir tehlike olması ve tehlikenin belirmiş ve çocuğun alınması ile de tehlikenin önlene­bilecek durumda olması gerekir. Çocuk alınmadan önce gerekli tedaviler yapılması ve bir fayda sağlanmamış olması hallerinde son çare olarak çocuk alınır. Yine mahkeme kararı doğrultusunda cinsel saldırı sonucu gebe kalmış kadınlara 20. haftaya kadar gebeliklerini sonlandırabilme hakkı yasal olanak tanınmıştır. Konu ile ilgili ayrıntılar, aşağıda “çocuk düşürme ve adli tıp sorunları” konu başlığı altında, irdelenmiştir.

KENDİLİĞİNDEN DÜŞÜKLER (SPONTAN ABORTUS)

Gebelik sırasında patolojik nedenlerle veya bir alışkanlık yüzün­den çocuk kendiliğinden düşebilir. Patolojik sebepler gebe kadına, çocuğa ve hatta babaya ait olabilir.

PATOLOJİK NEDENLERLE ÇOCUK DÜŞÜRME

GEBE KADINA AİT DÜŞÜK SEBEPLERİ

Uterus anomalileri veya uterus pozisyonu kusurları, myom, endometrit, akut ve kronik enfeksiyonlar, kızıl, kızamık, çiçek, tifo, pnömoni, sıtma, sifilis, kronik hastalıklardan diabet, kan ve damar hastalıklan, kronik nefritler ve hormonal bozukluklar, özellikle korpus luteum yetersizliği düşüklere yol açar.

ÇOCUĞA AİT DÜŞÜK SEBEPLERİ

Plasenta tümörleri (molhidatiform) , hidramniyos, çocuk ano­malileri, kan grubu uyuşmazlıkları düşük sebebi olur. Baba ve çocuğun kanı Rh pozitif, anne kam Rh negatif olursa çok kez bi­rinci gebelikten sonra kan uyuşmazlığı ve spontan düşükler olur.

BABAYA AİT DÜŞÜK SEBEPLERİ

Sifiliz, diabet gibi hastalıklarda, kronik alkolizm ve toksikomanilerde spermatozoidlerin kalitesi bozulur. Aşıladığı yumurta normal gelişemez.

BİR YATKINLIK YÜZÜNDEN DÜŞÜKLER

Bazı kadınlarda hiç bir hastalık ve görünür bir sebep olma­dığı halde çocuk düşürmeğe karşı bir yatkınlık vardır. Bu gibi kim­selerde gebeliğin ilk aylannda önemsiz bir tesirle ya da hiç se­bepsiz düşük olabilir.

DÜŞÜK DÖNEMLERİ

1) Düşük tehdidi (abortus imminens),

2) Tam düşük (abortus completus),

3) Eksik düşük (abortus incompletus),

4) Düşük başladıktan sonra durması ve çocuğun bir süreuterus içinde ölü olarak kalması (missed abortion).

ÇOCUK DÜŞÜRME VE ADLİ TIP SORUNLARI

Çocuk düşürme olmuş mudur, olmuş ise gebeliğin kaçıncı ayın­da düşmüştür, çocuk düşürme kendiliğinden mi, zorla mı olmuş­tur; çocuk düşürme ne 'zaman yapılmıştır? sorularının cevaplan­dırılması için:

· Düşük materyelinin incelenmesi,

· Embriyon veya fetus varsa muayenesi,

· Kadının muayenesi

· Ölmüş ise otopsi yapılması gerek­lidir.

DÜŞÜK MATERYELİ İNCELEMESİ

İçersinde gebelik membranları, plasenta ve çocuğa ait kısımlar araştınlır. Kan kitleleri arasında koryon villusleri veya çocuk parçalan görülmesi ile kesin teşhis konulur.

KADININ MUAYENESİ

Yaşayan kadınlarda gebelik belirtileri araştınlır. Düşük ne kadar yeni ise ve gebelik ne kadar ileri saf­hada idiyse bulgular da o kadar çok ve objektiftir. Gebeliğin ilk aylannda yapılan düşüklerden bir hafta on gün sonra kadında hiç bir değişiklik bulunamaz, ilerlemiş gebeliklerden sonra düşük ve ölü doğumlarda uterus cesameti, ağzının açıklığı ve formuna göre bir fikir edinmek mümkündür.

OTOPSİ BULGULARI

Düşük etkisi ile kadın ölmüş ise daha kesin ve objektif belirtiler bulunur. Uterus büyüklüğü teşhis için önemli­dir. Uterus içersinde embriyonun yerleştiği, plasentanın yapıştı­ğı yerin görülmesi, overlerden birinde gebelik korpus luteumu bulunması, uterus iç yüzünün histolojik muayenesi ile desidua hücreleri ve koryon villusleri tesbit edilmesi gebelik geçirilme ve çocuk düşürmenin kesin delilleridir.

CEVAP ARANMASI GEREKEN SORULAR

GEBELİK KAÇ AYLIK İKEN DÜŞÜK OLMUŞTUR :

Gebelik ilerledikçe uterus büyüklüğü artar, kadının muaye­nesi ile veya ölmüş ise otopside uterus büyüklüğünden bir fikir edinmek mümkündür. Gebeliğin altıncı ayından sonra doğum ya da düşük olmuş ise karın derisinde verjetürler bulunur.

Uterus mukozasının veya matiyer küretenin histolojik ince­lenmesinde gebeliğin ilk üç ayında koryon villüsleri iki sıra hüc­re ile çevrilidir. Dışta sinsityal hücreler, içte Langhans hücreleri bulunur. Gebeliğin üçüncü ayından sonra Langhans hücreleri kaybolur villüsler tek sıra sinsityal hücrelerle çevrilir.

Embriyon ve fetus ölçüleri: Bir aylık gebelikte embriyon or­talama 2 santimetre, iki aylıkta 4, üç aylıkta 9 santimdir. Fetus 4 aylık iken 16 santimetre, 5 aylık iken 25 santimetredir. Beşinci aydan sonra aylar 6 ile çarpılarak gebelik süresi hesaplanır.

DÜŞÜK ZORLA (PROVOKE) VEYA KENDİLİĞİNDEN Mİ OLMUŞTUR?

Kadının muayenesi ile vücudunda ve genital organlarda zor­lama belirtileri bulunup bulunmadığı araştırılır. Krimineİ düşük­lerde uterus kollumuhda herhangi bir alet etkisi ile olabilen ya­ra, bere, pens izleri araştırılır, embriyon veya fetus varsa üzerinde dış etkilere delalet eder belirtiler bulunabilir. Uterusta, forniks-lerde zedelenme ya da delinmeler, zorla çocuk düşürme belirtile­ridir.

DÜŞÜK KOMPLİKASYONLARI

Kanama, enfeksiyon, uterus delin­meleri, tromboz ve emboliler, inhibisyon ile ölüm.

ÇOCUK DÜŞÜRME VE DÜŞÜRTME İLE İLGİLİ YASAL BOYUT

24.05.1983 tarihli, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanunu ile

· Onuncu gebelik haftası doluncaya kadar, annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde, istek üzerine rahim tahliye edilebilir. On haftanın üzerindeki gebeliklerde rahim tahliyesi mümkün değildir. Bu gibi durumlarda ancak belirli endikasyonlar ortaya çıktığında gebeliğe son verilebilir (madde- 5/1);

· Gebeliğe son verme durumunda ilgili kişinin rızası aranır (madde- 6/1 ve 4/1);

· Küçüklerin velisi, mümeyyiz olmayanların vasisinin rızası ile birlikte kendi rızalarının olması ve sulh hakiminin izin vermesi halinde çocuğunu düşürtebilir (madde-6/1);

· Kişi mümeyyiz değilse veya akıl maliyeti nedeniyle şuur serbestisine sahip değilse rızası aranmaz (madde 6/1);

· Kişi evli ise kocasının rızası aranır (madde 6/2);

hükümleri yürürlüğe girmiş, ve böylece gebelik öncesi doğum kontrol yöntemlerinin yeterli kullanılmadığı ülkemizde istenmeyen gebeliklerin sonlandırılabilmesi için hukuki zemin hazırlanmıştır.

Yasa koyucunun bu düzenlemedeki bir amacı da yasal olmayan çocuk düşürme eylemlerinin önüne geçerek, anne ölümlerini azaltabilmek olarak tanımlanabilir.

Bu amaca uygun olarak TCK’ nun 99 ve 100. maddesinde maddesinde bazı düzenlemelere yer verilmiştir:

ÇOCUK DÜŞÜRTME(TCK’ nun 99. maddesi):

1. Rızası olmaksızın bir kadını çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2. Tıbbi zorunluluk bulunmadığı hallerde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda çocuğunun düşürülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir yıla kadar hapis veya para cezasına hükmolunur.

3. Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden ve ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

4. İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden ve ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

5. Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi halnde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hkmolunur. Yukardaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında arttırılarak hükmolunur.

6. Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.

ÇOCUK DÜŞÜRME(TCK’ nun 100. maddesi):

1. Gebelik süresi on haftadan fazla olan kadının, çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde, bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

Yukardaki maddelerden görüldüğü üzere yasa koyucu, onuncu gebelik haftası sonuna kadar, ilgilinin rızası dahilinde, yetkili kişilerce, isteğe bağlı çocuk düşürmeye, diğer tanımıyla medikal abortusa izin vermektedir. Rıza konusu gerek Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun maddelerinde, gerekse bir önceki bölümümüz olan “Tıbbi Hukuk Ve Hekimin Yasal Sorumlulukları” bölüm başlığı altında ayrıntılı olarak tanımlanmaktadır.

Yetkili Kişi tanımlamasını ise, 12.06.1967 tarihli, 6/83035 sayılı “Türkiye’de Tıbbi Zorunluluk Halinde Gebeliğin Sona Erdirilmesi ile İlgili Tüzük” kapsamında değerlendirmek gerekir.

Bu tüzüğe göre;

· Rahim tahliyesini kadın hastalıkları ve doğum uzmanları yapar (Madde-3/2).

· Bakanlıkça açılan eğitim merkezlerinde kurs görerek yeterlilik belgesi almış olan pratisyen hekimler, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları denetiminde ve gözetiminde rahim tahliyesi yapabilirler (madde 3/3).

· Rahim tahliyesi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının mesleklerini uyguladıkları yerlerde yapılmalıdır. Pratisyen hekimler ise resmi tedavi kurumlarında rahim tahliyesi yapabilir. Anestezi uygulanacaksa, işlem anestezi uygulanabilen resmi tedavi kurumları yada özel hastanelerde yapılmalıdır (madde-4)

Yasa kapsamında diğer kişilerce ve diğer şartlarda yapılacak müdehale, yetkisiz müdehale olarak değerlendirilecektir.

Gebeliğin istemli sonlandırılabilmesi için yasalarda belirlenen üçüncü şart gebeliğin onuncu haftayı geçmeme şartıdır. Onuncu haftanın üzerindeki gebelik sonlandırmalarına, tıbbi zorunluluk durumları ve kişinin bir suç sonucu gebe kalması istisnaları getirilmiştir. Gebeliğin sonlandırılabilmesi için gerekli tıbbi endikasyonlar, aşağıda anlatılmıştır. Tıbbi endikasyon sonucu gebeliğin sonlandırılması gerektiğinde, olağan durumlarda bir hafta içinde, olağanüstü durumlarda ise müdehaleden önce, mümkün olmadığı takdirde müdehaleden sonraki ilk 24 saat içersinde, müdahaleyi gerektiren nedenler, müdehale şekli ve müdehalenin sonuçları illerde sağlık müdürlüklerine, ilçelerde ise sağlık merkezlerine/ocaklarına bildirilmelidir (Türkiye’de Tıbbi Zorunluluk Halinde Gebeliğin Sona Erdirilmesi ile İlgili Tüzük)

ÇOCUK ALINMASINI GEREKTİREN HASTALIKLAR

Dış gebelik, plasenta hastalıkları, molhidatiform, uterus tü­mörleri, kanama yapan plasenta previa, hidramniyos, gebelik ko reası, gebelik toksikozları, eklampsi, epilepside nöbetlerin sıklaş­ması. gebelik hematûriîeri, akut ve kronik nefritler, ilerlemiş kalp hastalıkları, gebelikte ağırlaşan diabet, akciğer tüberkülozu, ha­bis anemi, lösemi, osteomalasi, ağır Basedow hastalığı, felçler, polinevrit ve psikozlar gibi önemli hastalıklarda gebeliğe son ve­rilmesi uygundur.

ÇOCUK ÖLDÜRME

(INFANTİCİDE)

Yeni doğmuş bir çocuğun kasden öldürülmesidir. Eylem TCK’ nun 81. maddesi kapsamında, “kasten öldürme” fiili olarak kabul edilecek, eylemin altsoya karşı, çouğa yönelmesi, töre saikiyle işlenmesi gibi hususlar da gözetilerek nitelikli hali uygulanacak ve ceza ağırlaştırılacaktır.

YENİ DOĞAN OTOPSİLERİ

Yeni doğanın öldürümesi olaylarında yapılacak otopsilerde, CMK’ nun 88. maddesi gereğince;

1) Doğum sırasında yaşam bulgularının olup, olmadığı;

2) Doğumdan sonra yaşam bulgularının olup, olmadığı;

3) Olağan süresinde doğup doğmadığı;

4) Biyolojik olarak yaşamını rahim dışında sürdürebilecek kadar olgunlaşmış olup olmadığı

5) Yaşama yeteneği bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.

Ayrıca çocuk otopsilerinde araştırılması gereken diğer hususlar ise;

1. Çocuğun doğumu üzerinden ne kadar zaman geçtiği,

2. Çocuğun ölümü üzerinden ne kadar zaman geçtiği,

3. Ölüm nedenleri-öldürme şekilleri araştırılır (CMK. Madde 86).

ÇOCUĞUN DOĞUM SIRASINDA VEYA DOĞUMDAN SONRA YAŞAM BULGULARININ OLUP, OLMADIĞI

Ceza Hukuku ve Medeni Hukuk yönünden canlı doğum ile ölü doğum, düşük arasında farklar vardır. Doğumdan sonra çocuğun anneden ayrı yaşayıp yaşamadığının tesbiti için çocuk ce­sedi üzerinde bazı araştırmalar yapılır. Yaşayan çocukların solunum ile hava alması sonucu akciğerlerde, kalb ve kan dolaşımı sisteminde ve sindirim kanalında bazı değişmeler olur.

AKCİĞERLERİN MUAYENESİ

Gebelik sırasında ve doğumdan önce fetüste akciğer­lerin bir fonksiyonu yoktur. Fetüste akciğer dokusuna beslenmesine yetecek kadar kan gelir. Doğumdan sonra çocuk yaşa­dığı takdirde akciğerlere solunum ile hava gireceğinden ve kan dolaşımı başladığından akciğerlerin şekli, hacmi, ağırlığı ve ren­gi değişir.

AKCİĞERLERİN ŞEKLİ VE HACMİ:

Gebeliğin 7-8. aylarına kadar akciğerler, göğüs boşluğunun iki yanında, omurga boyunca kü­çük birer kitle halinde dururlar. Gebeliğin son haftalarında akci­ğerler bir miktar genişler, soluk almamış çocuklarda akciğerler dalak gibi katı, kenarları keskin köşeli, üstü düzdür. Hava alan akciğerler göğüs boşluğunu doldurur, sol akciğer kalb üzerini kıs­men örter, akciğerler sünger gibi esnek bir durum alır. Hava al­mış akciğerlerin kesitleri petek gibi düzgün, küçük boşluklar ha­line gelir. Akciğerler elle sıkılırsa bir çıtırtı (krepitasyon) du­yulur.

AKCİĞERLERİN RENGİ:

Hiç soluk almamış akciğerler homojen, koyu kırmızı renktedir. Soluk almış bir çocuğun akciğerleri pem­be kırmızı bir renk alır. Doğumdan sonra çocuk yaşamış ise gö­ğüs boşluğunda diyafram seviyesi aşağıya iner.

AKCİĞERLERİN AĞIRLIĞI:

Solunum ile birlikte ak­ciğerlerde kan dolaşımı da başlayacağından ağırlıkları iki kat ka­dar artar. Hiç soluk almamış iki akciğerin ağırlığı 35-40 gr. gel­diği halde, soluk almış akciğerlerin ikisinin ağırlığı 70-80 gr.'ı bu­lur. Her iki akciğerin ağırlığı hiç soluk almamış çocuk cesedi ağır­lığının 1/70 kadarı olduğu, soluk almış ve anneden ayrı yaşamış çocuk cesedinin ağırlığının 1/35 i kadardır. Kısmen soluk almış akciğerlerin ağırlığı bu ölçülerin ortasında bulunur. Solunum ile akciğerlerin ağırlığı artar ve fakat yoğunluğu azalır.

AKCİĞERLERİ SUYA BATIRMA DENEYİ:

“Soluk alan çocuklarda akciğerler suda yüzer, hiç soluk al­mamış akciğerler suyun dibine batar.” şeklindeki klasik kaynaklarda belirtilen yöntem pek çok nedenle günümüzde kullanılmayan bir yöntemdir

AKCİĞERLERİN HİSTOLOJİK YAPISI:

Fetuste akciğer alveolleri kapalı ve akciğerler glanduler gö­rünüştedir. Gebeliğin son ayında ve doğuma yakın alveoller bir miktar açılır ve akciğerler bir dereceye kadar genişler (Shapiro). Fetuste alveollerin ve bronşiyollerin epitel hücreleri silendirik ya da kübik şekillerdedir. Bronşiyoller kapalı iken kapiller damarların lümeni dardır. Doğumdan sonra hava almış akciğer al­veolleri açılır ve her biri poligonal bir hacim alır. Alveol boşluk­ları bal peteği gibi az çok birbirine eşittir. Bronşiyol ve alveol epi­tel hücreleri solunum başladıktan sonra yassı epitel haline geçer. Hiç soluk almamış ve tefessüh etmiş çocuk akciğerleri için­de büyüklü, küçüklü boşluklar teşekkül eder. Tefessüh gazları al­veoller arasındaki dokuyu da ayırır. Sun'i solunum yapılmış ço­cukların akciğerlerinde alveollerden bir kısmı açılmış ve duvar yırtılmış durumda görülür.

MİDE-BARSAKLARDA HAVA ARANMASI

Solunum başlayınca hava yutma da olur. Mide, barsaklarda hava bulunur. Fetüste ve hiç soluk almamış, ölü doğmuş çocuk­ların mide ve barsaklarında hava bulunmaz. Mide ve barsaklar iki ucu bağlı olduğu halde çıkarılır, su dolu geniş bir kaba bırakılır, çocuk soluk almış ise mide ve barsaklar içinde bulunan havalı bölümler su üstüne çıkar. Mide ve barsaklarda süt ve besin bulu­nursa çocuğun bir süre yaşadığına delalet eder.

ÇOCUĞUN OLAĞAN SÜRESİNDE DOĞUP DOĞMADIĞI

BOY

Olağan süresinde (miadında – yetikli) doğan bir çocuğun boyu 46-56 cm. ortalama 50 cm. dir. Çocuk vücudu parçalanmış ise kemiklerin uzunluğu ile boyu hesaplanır.

AĞIRLIK

Olağan süresinde doğan bir çocuğun ağırlığı ortalama 3000 gr. dır. 1600 gr. dan daha hafif doğan çocuğun yaşaması güçtür. Ağırlığı 4-5 kg. doğan çocuklarda vardır. Yeni doğan çocuklar ilk günlerde ağırlığından kilo başına 18-20 gr. kaybeder. Bu durum su kaybından ileri gelir.

BAŞ ÖLÇÜLERİ

Olağan süresinde doğan çocuğun baş kuturları. Yan ku­tur (Paryetaller arası) 9-9,5 cm. Fronto-oksipital kutur 11-12,5, Mento-oksipital kutur 12-13,5 cm. Baş çevresi 33-35 cm. dir. Olağan süresinde doğmuş çocuk başında arka fontanel kapanmış, ön fontanel açıktır.

DERİ

Üzeri yağlı bir madde (verniks kazeosa) ile kaplıdır. Fetus derisinin bir çok yerlerinde ayva tüyleri denilen ince kıl­lar bulunur. Matüre çocukta ayva tüyleri dökülür, sadece başta saçlar, kaş ve kirpikler kalır.

TIRNAKLAR

Olağan süresinde doğmuş çocuklarda el tırnaklan parmak uçları­na kadar uzamıştır.

DİŞ LOJLARI

Olağan süresinde doğmuş çocuğun alt çenesinde 8 diş evi bölmeler­le ayrılmış durumda bulunur.

GÖBEK

Olağan süresinde doğmuş çocukta göbek çukuru vücudun tam ortasın­da değildir, ortadan birkaç santimetre aşağıdadır.

GENITAL ORGANLAR

Olağan süresinde doğmuş erkek çocukta testisler skrotum içersine inmiştir. Kızlarda büyük dudaklar vagina ağzını ört­müştür.

MEKONYUM

Olağan süresinde doğmuş çocukta rektum içinde mekonyum bulu­nur.

KEMİKLEŞME NOKTALARI

Olağan süresinde doğmuş çocuklarda femur kemiği alt ucuna yakın 5-6 mm. çapında Beclard kemikleşme odağı bulu­nur. Diz derisi kesildikten sonra femur alt ucu açığa çıkarılır, bir, iki milimetrelik dilimler halinde kesilirse beyaz kemik içinde yu­varlak koyu kırmızı renkte kemikleşme odağı görülür. Tibia ke­miği üst ucunda calcaneus ve kuboid kemikleri içinde de kemik­leşme odakları bulunur.

ÇOCUĞUN BİYOLOJİK OLARAK YAŞAMINI RAHİM DIŞINDA SÜRDÜREBİLECEK KADAR OLGUNLAŞMIŞ OLUP OLMADIĞI VEYA YAŞAMA YETENEĞİ BULUNUP BULUNMADIĞI

Prematüre doğan çocukların yaşamalan güçtür. Çocuk uterus içinde 180 gününü tamamladıktan sonra canlı olarak doğa­bilir.

ANOMALİLER

Çocuk anomalileri daha çok başta görülür. Baş­sız, yarım başlı doğumlar olur. Kalbin dışarda oluşu, özofagus ve anüste tıkan­malar gibi anomalilerde çocukların yaşama gücü yok­tur.

DOĞUM ŞEKLİ

Çocuk başı büyük, pelvis çatısı dar olursa ya da doğum kanalında bir engel bulunursa normal doğum olamaz. Çocuk büyük ve doğum güç olmuş ise çocuk başında saçlı deri al­tında serum toplanması ya da kan tümseği teşekkül eder. Annenin vücudunda da doğumun güç olduğunu gösterir, porsiyoda, uterus ve perinede yırtıklar bulunur.

ÇOCUĞUN YAŞAMA SÜRESİ

(DOĞUMU ÜZERİNDEN NE KADAR SÜRE GEÇTİĞİ)

DERİ

Yeni doğan çocuğun derisi hafif pembe renktedir, iki üç gün içinde derinin rengi solar. Deri döküntüleri meydana ge­lir. Doğumdan birkaç gün sonra çok kere hafif bir sarılık olur.

KALP VE KAN DOLAŞIMI

Doğumdan sonra ve anneden ayn ya­şayan çocukların kalbinde, bazı damarlarda ve kanda değişme­ler olur. Fetus kalbinde atriyumlar arası foramen ovale ve aorta ile arteria pulmonalis arası duktus arteriosis açık iken doğumdan son­ra kapanmağa başlar ve 2-3 hafta içinde kapanarak yerinde fibrös bir doku kalır. Kimilerinde bu kanal daha uzun süre açık kal­mıştır hatta bir hastalık halinde devam edebilir.

DUKTUS VENOSUS

Doğumdan sonra plasenta kan dolaşımı dur­duğu ve göbekten vena kava inferior'a giden damarın bir fonksiyonu kalmadığından kanal kapanır ve zamanla bir ligament haline gelir. Doğumdan sonra birkaç gün yaşayan çocuklarda da mar intiması organize olur ve damar iç duvarı birbirine yapışa­rak kapanır, ölü doğan ve doğumdan hemen sonra ölen çocuk­larda damar kapanmaz, açık kalır.

KAN

Doğum sırasında kanda eritrosit sayısı 6 milyon kadar­dır, kan hemoglobini % 80-90 oranındadır. Bir hafta sonra eritro­sit sayısı 5 milyona ve hemoglobin oranı da daha aşağı düşer.

GÖBEK KORDONU

Canlı doğan çocuğun göbek kordonunda pulsasyon görülür. Yaşayan çocukta 18-24 saat sonra kordon kuru­mağa başlar. Doğumdan 6-7 gün sonra göbek kordonu düşer. 10-12 gün sonra da yerinde sikatris teşekkül eder.

ÖLÜMDEN SONRA NE KADAR ZAMAN GEÇTİĞİ

Ölü lekeleri, ölü ka­tılığı, ölü soğuması ve tefessüh belirtilerine göre ölüm zamanı araştırılır.

ÖLÜ DOĞUM

Amniyos kesesi patlamadan önce uterus içinde çocuk ölmüş ve bir günden fazla içerde kalmış olursa masere olur. Deride epi-dermiş yer yer soyulur, altındaki derma kırmızı renkte meydana çıkar. Avuç içleri ve ayak tabanları beyazlaşır, buruşur. Bu hale maserasyon denir. Karın kurbağa karnı gibi iki tarafa yayılır. Maserasyon hali tefessüh belirtilerine benzer ise de masere çocuk kokusuzdur, akciğerlerde, mide ve barsaklarda tefessüh gazları yoktur. Çocuk uterus içinde su kesesi patladıktan sonra ölmüş ise baş kemikleri birbirine geçmiştir. Ölü doğmuş çocuk masere değilse doğarken ölmüştür. Doğum sırasında kordon sarkarsa çocuk başı ile çatı kemikleri arasında ezilir ve çocuk ölebilir. Kordon doğumdan önce kopmuş olursa ve­ya kordonun boyna dolanmış durumda doğarken ölüm olabilir.

ÖLÜM ŞEKLİ VE NEDENİ

Çocuğun ölümü bir hastalığa bağlı ani- doğal ölüm olabileceği gibi, çocuğun düşürülmesi veya çocukla birlikte karışılan trafik kazalarında olduğu gibi kazai ya da cinai orijinli olabilir.

ÇOCUK ÖLDÜRME ŞEKİLLERİ

Adam öldürmek için kullanılan vasıta ve usuller çocuk öl­dürme için de uygulanır. Yeni doğmuş çocukların öldürülmesi, ce­setlerin gizlenmesi ve ortadan kaldırılması kolaydır. Çocuk ölüm­lerini bir kazaya bağîamak da mümkündür. Ağız ve burnun kapatılması, ağız içine yabancı cisimler so­kulması, boynun elle ya da iple boğulması, göğüs ve karın üzeri­ne baskı yapılması halinde.yüzde, boyunda, göğüste yara, bere­ler, tırnak izleri meydana gelmiş olabilir. Çocuk suya atılarak boğulmuşda olabilir. Bu durumlarda asfiksiden ölüm belirtileri bu­lunur.

Kafanın kırılması ve çocuğun kaza ile düşürüldüğü ileri sü­rülmesi halinde, başın kaç yerinde yara, bere bulunduğu araştı­rılır. Kaza ile düşürülen çocuğun yalnız bir yerinde yara, bere bulunabilir. Çocuk kemikleri kıkırdak yapısında ve elastik olduğun­dan alçak bir yerden düşmekle çocuk ölmez.

Çocuk öldürüldükten sonra hela ve lağım çukurlarına atıl­mış olabilir. Canlı iken lağıma atılan çocuklar kirli suları aspire ederek asfiksiden ölürler.

Çocuklara uyku ilaçları, tarım koruma ilaçlan ve diğer toksık maddelerden verilerek zehirleme de mümkündür.

İHMAL VE TERK

Yeni doğan çocuğa gereken bakım ve ihtimam yapılmaz ve kendi haline bırakılırsa yaşaması güçtür. Çocuk doğunca göbeğinin kesilmesi, bağlanması, çocuğun silinip temizlenmesi, giydirilmesi, soğuk ve sıcaktan korunması gereklidir. Yardımsız, yalnız başına doğuran bir kadın, doğum sırasında kan kaybetme, yor­gunluk nedeni ile güçsüz kalabilir ve çocukla ilgilenmemiş olma­sı mümkün olduğu gibi çocuğa kasden de bakılmamış, ihmal edil­miş olabilir. Bu durumda TCK’ nun 97. maddesine göre terk fiili işlenmiş olacaktır. Bu maddede Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Terk dolayısıyla mağdur bir hastalığa yakalanmışsa kasten yaralama, ölmüşse kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.

Göbek kordonu kesildikten sonra bağlanmazsa biraz kanama yapabilir ise de çocukta solunum ve akciğer kan dolaşımı başla­dıktan sonra göbeğe gelen damarda basınç düşeceğinden fazla ka­nama olmaz, kendiliğinden hemostaz olur, kanama durur. Buna karşı nadiren göbek damarlarında fazla kanama da olabilir.

Çocuk cesedi ileri derecede soluk ve iç organları kansız du­rumda bulunursa göbek kanamasından ölmüş olması ihtimali var­dır.

Göbek kordonunun kesilmiş veya koparılmış olması: Kesilmış göbek kordonu uçları düzgündür, koparılmış kordon uçları lif lif ayrılmış ve düzensizdir.

Çocuk doğduktan sonra açıkta, soğukta bırakılması ile ölümüne sebebiyet verilmesi veya bir yere bırakılarak terk edilmesi de mümkündür.

ANNE ÖLÜMLERİ

Bir kadının gebe iken veya doğum sırasında veyahut gebeliğinin bitimini izleyen belirli bir süre içinde, gebeliğin lokalizasyonuna veya süresine bakılmaksızın, herhangi bir nedenle yaşamını kaybetmesi durumunda anne ölümünden söz edilir. Gebeliğin bitimini izleyen süre genellikle 42 gün olarak kabul edilmektedir. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü 42 gün yerine 90 günü önermektedir. Anne ölümleri etiyolojisine göre üç gruba ayrılır:

DİREKT ANNE ÖLÜMÜ

Gebelik durumu ve lohusalıkla ilgili obstetrik komplikasyonlar, girişimler, gerekli olan tedavi konusundaki ihmaller, yanlış tedavi veya bu nedenlerin birkaçı yüzünden meydana gelen ölümlerdir.

İNDİREKT ANNE ÖLÜMÜ

Önceden mevcut olan veya gebelik sırasında gelişen bir hastalık nedeniyle meydana gelen ölümlerdir.

Bu hastalıklar, obstetrik nedenlere doğrudan bağlı olmayıp gebeliğin fizyolojik etkileri ile ağırlaşma gösterir. İndirekt anne ölümlerinin büyük bir çoğunluğu kardiyovasküler, karaciğer, böbrek veya nörolojik nedenler ile meydana gelir.

NONMATERNAL ÖLÜMLER

Gebelik veya lohusalık sırasında meydana gelen ancak gebelik ve komplikasyonları veya bunların tedavisi ile ilgili olmayan nedenlere bağlı ölümlerdir. Anne ölümlerinin büyük çoğunluğu adli otopsi yapılmasını gerektirir. Tüm adli otopsilerde olduğu gibi bu olgularda da asıl önemli husus ölüm nedeninin belirlenmesidir. Otopsi klinik olarak koyulmuş olan ölüm tanısının doğrulanması veya reddedilmesi için de önem taşır. Otopsiye başlamadan önce ayrıntılı bir anamnez elde edilmesinin önemi büyüktür. Otopsi ile uğraşan hekimler klinik verilerin bazılarının uzmanlık niteliği taşıması nedeni ile gerektiği zaman bir doğum hekimine başvurmalıdır. Yine gerektiği ve uygun olduğu takdirde, bir anestezi uzmanı da otopsiye davet edilmelidir. Bir çok olguda klinik ve patolojik verilerin birleşmesi durumunda bile ölümün yeterli bir şekilde açıklaması yapılamaz. Bütün anne ölümlerinde, özellikle gebeliğin ölümle doğrudan ilişkisinin bulunduğu durumlarda tam bir otopsi yapılması gerekir. Daha çok pelvis üzerinde her zamankinden fazla durularak standart otopsi tekniği uygulanır. Otopside organların dış görünümleri tanımlanırken veya uygulanan standart tekniklerde geniş değişiklikler yapılması gerekmez. Ancak ölüme yol açan amnion sıvı embolizmi, hava embolizmi, hipofiz nekrozu gibi durumların ortaya çıkarılabilmesi için bazı tekniklerin uygulanmasının gerektiği unutulmamalıdır. Olguların bir bölümünde plasenta, fetüs veya yenidoğanın incelenmesi söz konusudur. Çocuk doğurma çağında bulunan herhangi bir kadın öldüğü zaman ölüm nedeni ne olursa olsun gebe olabilir, bazen şüphelenilmeyen bir gebelik veya komplikasyonları beklenilmeyen bir ölüme katkıda bulunmuş olabilir. Özellikle kimliği belirsiz veya hakkında yeterli bilgi edinilmeyen olgularda vücutta yeni bir doğumu düşündüren bulgular ile karşılaşıldığında dikkatli olunmalı, otopsi buna göre yönlendirilmelidir. Dış genital organlardaki travmatik lezyonlar, epizyotomi, renk ve kıvam değişikliği, memeler ve karın cildindeki değişimlere dikkat edilmelidir.

Hiç yorum yok: